Önce güzel dileklerimiz.
Sonra gerçeklerle yüzleşme.
2019/2020 Eğitim – Öğretim yılı; Öğrencilerimize, velilerimize, öğretmen ve idarecilerimize, elbet de tüm milletimize hayırlı olsun. Başarılı bir yıl olur inşallah...
Yıllarını eğitim öğretime vermiş bir eğitimci olarak, birtakım gerçekleri acı da olsa ifade etmek durumundayım.
Her öğretim yılı başında, yetkililerin etrafa gülücük dağıtmalarına, pembe tablolar çizmelerine alıştık…
Yeter artık; ‘Mızrak çuvala sığmıyor!’
Biz kimiz, bazı ülkelerden neyimiz eksik?
Türk milletinin köklü bir tarihi ve köklü bir devlet geleneği var. Övünüyoruz...
Çok güzel bir coğrafyaya sahibiz. Övünüyoruz...
Gençliğimiz, genç beyinlerimiz var. Övünüyoruz...
Ama yıllardan beri ‘az gelişmişlik’ daha doğrusu geri kalmışlık zincirini kıramadık.
Sebep?
Sebep eğitim/öğretim…
İyi ve kaliteli bir eğitim öğretim veremiyoruz nesillerimize.
Bazı dostlarımız itiraz edebilir; 'Sebep sadece bu mu?' diye...
Evet bu...
Malum, eğitim öğretinin birinci hedefi;
Ülkenin ihtiyacı olan donanımlı, kaliteli, ilmi zihniyete sahip nesiller yetiştirmek…
O halde bir ülkenin kalkınması veya geri kalması, verilen eğitimle doğrudan ilgili.
İstatistiklere bakıyoruz, gelişmiş ülkelerle, gelişmemişler arasındaki eğitim öğretim farkı, dağlar kadar.
Bu tesadüf olabilir mi?
PIAAC; 15/65 Yaş grubunun ülkeler arası yeteneklerini, becerilerini, gelişmelerini değerlendiriyor.
PISA; 15 Yaş grubu öğrenci becerilerini değerlendiren kurum.
PIAAC’ye göre; Okuma, okuduğunu anlama ve sayısal becerilerde 33 ülke içinde 31'inci sıradayız...
Daha vahimi, fen, teknoloji ve problem çözmede sonuncuyuz...
PISA’ya göre; 35 OECD ülkesi içinde, eğitim öğretim seviyemiz 34'üncü sıra...
Bunlar acı gerçekler. Maalesef eğitim sistemimiz insanımıza beceri kazandıramıyor.
Bunun neticesi olarak ekonomi, adalet, güvenirlik, sermaye birikimi vb dallardaki durumumuz da farklı değil.
İfade ettiğimiz durumları yok saymak veya bizi çekemeyen dış güçlere bağlamak kendimizi kandırmaktır.
Ülke kalkınması 'eğitim-öğretim kalitesine bağlı' dedik.
Hemen bir tespit yapalım:
Kaliteli üniversite/okul, kaliteli öğretmen yetiştirir…
Kaliteli öğretmen de kaliteli nesiller yetiştirir...
Kaliteli nesil, biat eden, değil; okuyan, düşünene, araştıran, sorgulayan, ideal ve ahlak sahibi, yaratıcı ruha sahip, çağdaş nesildir. Liyakatli ehliyetli...
İşte bu nesiller ülkeyi kalkındırır.
Ülkemizde vakıf ve devlete ait 206 üniversite var... Bir eksik bir fazla.
Nicelikte iyiyiz, niteliğe bakalım:
CWUR adlı Milletlerarası Değerlendirme Kuruluşu verilerine göre, ilk 500 içinde üniversitemiz yok!
İlk bin içinde 10 üniversitemiz var!
Ziya Paşa’nın deyimiyle; "Böyle gicenin, hayr umulur mu seherinden."
Biraz da zülfiyare dokunalım.
Genel kuraldır, hangi konum ve durumda olursa olsun, günden güne gelişme ilerleme varsa güzel... İrtifa kaybediyorsa olumsuzluktur, sonu hüsrandır...
Okullar açıldı, haberlerde veliler feryat ediyor: ’Geçen sene 26 kişilik sınıflar bu sene 66 kişi’ diyorlar.
Anadolu liselerinin çift öğretime geçeceği konuşuluyor.
Fen liselerinde yığılma had safhada.
İmam Hatip Liseleri yarıdan fazla boş deniyor!
Bu atıl durumdaki okullar, devletin değil mi niçin yararlanılmıyor? (Elbet de devletin okulları, siz anlı şanlı imanlı zenginlerimizin, vakıf ve derneklerimizin, özel İHL açtıklarını duydunuz mu? Ben duymadım da!)
Mevcut okullarla, yine İmam Hatip ruhunu yaşatalım, ömrümüz oldukça bu gururu taşıyalım sözümüz, itirazımız yok!...
Tabi aklımıza da gelmiyor değil, diğer okullarda gurur duyulacak ruh yok mu, bunlar bizim okullarımız değil mi?
Son söz: Kaliteli eğitim; kalkınmış TÜRKİYE.
Kaliteli eğitim; Hür, bağımsız, milletler camiasında mümtaz yerini alan TÜRKİYE.
Kaliteli eğitim; Çağa ayak uyduran, üretken, kendi kendine yeten, kimseye muhtaç olmayan TÜRKİYE.
Kaliteli eğitim; Teknolojide üstün, talep eden değil, talep edilen TÜRKİYE.
Kaliteli eğitim; İç ve dış odakların tehditlerine boyun eğmeyen BÜYÜK TÜRKİYE demektir.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE…