Bazı düşünürlere göre insanın olmadığı bir evrenin anlamı da olamayacağı için tarihinde bir anlamı olamaz. Zira, tarihte ki yaşantılara anlam yükleyen biz insanlarız.
Yeryüzünde insan hiç olmasaydı, ağaca ağaç diyen, denize deniz diyende olmayacak evrenin bir anlamı da olamayacaktı. Hülasa bu düşünceye göre kainata biz insanlar anlam yüklüyoruz. Yüklediğimiz anlam karşımıza bilgi olarak çıkıyor.
İnsanoğlu evrene anlam yüklerken, bunu tek bir birey olarak yapmıyor, diğer bireyler ile yarışarak yapıyor.
Ünlü Alman filozofu Immanuell Kant, insanların ve toplumların birbirlerine karşı amansız bir yarışın içinde olduklarını söylerken muhtemelen bu yarışa değiniyordu.
Evet! Aynı toplumun içinde yaşayan bireyler, çocukluklarında kardeşleri ile yarışmaya başlarlar, ömürleri de bir yarışın içinde geçer. Öğrenciyken yarışırlar, iş hayatındayken yarışırlar, arkadaşlıkların sınırı bile gizli bir rekabeti içinde taşır.
Bunda bir olağanüstülük yok. Yaradılış böyle… Bu yarış kendi içinden ilerleyen, gelişen bir toplum üretir. Çünkü yarış halinde olanlar üretimlerini yine içinde yaşadıkları toplum ile paylaşırlar. Elde edilen kazanç toplumun karı olarak işletme defterine yazılır. Eğer, bir ülke de futbol ligi yoksa, rekabette yoktur, rekabet olmayan bir ülkenin futbolu da gelişemez.
Aynı şekilde toplumlarda birbirleri ile yarışırlar. Ancak bu yarış bazen kanlı savaşları, acı hatıraları da tarihe miras bırakmıştır.
Savaşmak kazanmak veya kaybetmek üzerine oynanan kanlı bir oyun ise; bu oyunun tarafları birbirlerinden daha fazla üretmenin, daha üstün hale gelmenin mücadelesini yaparlar. Yani savaş hem cephe de hem de günlük hayatta devam etmektedir. Daha fazla üreten toplum, ürettiğini daha etkili kullanan toplum masadan kazanarak kalkacaktır.
Kazanmanın yolu ise bilimsel üretimden geçer, aklını daha fazla kullanan, daha iyi alet yapan, yaptığı aleti daha iyi kullanan, yani daha fazla bilgi üreten toplum kazanan taraf olacaktır.
Toplumların bu yarışları da içinde bir hikmeti taşır. Nihayet üretilen bilgiler, savaşta başka bir toplumu yense bile insanlığın ortak malı haline gelir. İnsanlık bir miktar daha ilerlemiş, bilimde ve teknoloji de ki gelişmeler insanlığın hayatını daha da kolaylaştırmış, insanlığı daha üstün hale getirmiş olur.
Hangi insan daha çok bilgi üretirse o insan daha üstün, hangi toplum daha çok bilgi üretirse o toplum daha üstün olacaktır.
Bilgi üreterek, üst üste bilgi yığan toplumlar diğer toplumlara galebe çalmışlardır. Çünkü o toplum diğer toplumun bilmediğini bilmekte ve o bilgisi rakip topluma karşı bir silaha dönüşmektedir.
Bilgi üretiminin ulaşmadığı, bilginin değerinin olmadığı yer ise cehaletin kök saldığı yerdir. Kazananı bilgi tayin ettiğine göre; kaybedenin payına zaten cehalet düşecektir.
Cehaletin üstün olduğu bireyler ve milletler mevzi başarılar elde etseler de istikballerinin parlak olduğu söylenemez. Cehaletin hakim olduğu yerde toplumsal kurtuluş mümkün değildir.
***
Son yıllarda Türk toplumunda ki kavga eşitler arasında bir kavga olarak değil, farklı görüşler arasında ki bir kavga olarak da değil; burnunun dibini göremeyen cehaletle, geleceği kurtarma derdine düşenler arasında yaşanmaktadır.
Karşımızda sadece cehalet olsa onu aydınlatmaya çalışabiliriz, ama karşımızda sadece cehalet yok. Karşımızda ÖRGÜTLÜ CEHALET var. Örgütlü cehalet aydınlatılamaz, onunla savaşılır.
Eğer, cehalet örgütlüyse ve organize olmuşsa, aydınlarda örgütlü ve organize olmalıdırlar. Aksi halde bu savaşı kazanmak mümkün değildir.
Teşkilatlı cehalet düşünmemekten mutlu olmayı örgütler, sorgulamamakta beka arar, hamasetten beslenir, kutuplaşma ile güçlenir, kavgayla yaşar, ötekileştirerek kendisini yüceltir. Teşkilatlı aydın ise toplumsal barışın farkına varır, toplumsal barışın kıymetini bilen bir şekilde cehaletin karşısında mevzilenir. İşte o zaman toplumsal kurtuluşumuz için doğacak olan güneşi bekleyebiliriz.
Gelin, bu canavara besleneceği malzemeleri vermeyelim. Bilginin aydınlığını verelim. Örgütlü cehalete karşı, zihni aydınlığı örgütleyelim.
Eğer bir toplumda bilgi değil, cahillik itibar sahibi olmuşsa orada aydınların üzerine önemli bir görev düşer. Belki cebimiz açısından cimri olabiliriz, ancak bilgi açısından cimri olmaya hakkımız yoktur. Hesabını yaptığımız, sakladığımız, biriktirdiğimiz, kimseyle paylaşmadığımız paralar belki çocuklarımıza miras kalabilir. Ama kimseyle paylaşmadığımız bilgi çocuklarımıza bırakmadığımız, onların geleceklerinden çaldığımız bilgidir. O bilginin olmayışı çocuklarımızı gelecekte belki büyük kavgalar vermek zorunda bırakacaktır.
Münevver sadece gerçekleri ve geleceğimizi görerek, kapalı kapılar ardında bilgilerini paylaşarak, toplumu kurtaramaz. Münevver odur ki, aydın olmanın sorumluluğunu da üzerine alıp, mum olup yanmayı göze almalıdır. Üretilen bilgiyi teşkilatlı bir yapıya çevirmeli ve örgütlü cehaletin karşısına örgütlü bilgi ile dikilmelidir.
Örgütlü cehalet medyayı, ibadethaneleri, kıraathaneleri hatta okulları bile esir almış durumdaysa; mum olup yanmaya, örgütlü cehaletin karşısına dikilme fedakarlığına gönüllü olanlarımız çıkabilir.
Lakin, tek başına yanıp tükenen mum tükendiği ile kalır, söndüğü zaman yine karanlık egemen olacaktır. Bu sebeple yanan mumun yerine yeni bir mumun konulması, teşkilatlı olarak güneş doğana kadar tükenen mumların yenilenmesi gerekecektir.
***
İşte Yeniden Aydınlanma Derneği olarak sadece mum gibi yanmaya değil, güneş doğana kadar mumu söndürmemeye niyet eyledik.
Bu maksatla kötü niyetli olup, örgütlü cehalet ile beslenenlere karşı iyi niyetli olup, örgütlü bilgiye değer verenlere mevzi kazandırmanın gayretine giriştik.
Böyle bir mücadele ye başlamak için beyin fırtınasının gerekli olduğunu, ama yeterli olamayacağını fark ettik. Bu sebeple Yeniden Aydınlanma Derneği’nin teşkilatlanarak, halk katmanlarına hakikatin ışığını yayması gayretine giriştik. Elimizden ve zihnimizden ne geliyorsa yapacağız. Tanrı’nın çalışana karşılığını vereceğini bilerek yola koyulduk. Biz çalışıp, üreteceğiz ki; Yaradan’a önümüzü açması için dua edebilecek yüzümüz olsun.
Not: Duayen eğitimci Dr. Sakin Öner üstadımızın sunduğu, Yeniden Aydınlanma Derneği adına düzenlediğimiz konferansın açılış konuşması metnidir.