Aslen Erzurumlu olan, hayatının bir bölümünü İzmir’de geçiren, 'Pehlivan' unvanlı can ötesi kardeşim vefatına kadar da Yalova'da hayat mücadelesi veren Zekai Ünallı'nın hayat öyküsünü bu güne kadar alışılmadık bir üslupta okuyacaksınız.
Bu yazı bir biyografi değildir.
Hayatın ta kendisidir. Başkalarının yaşamını dillendirmek çok zordur. Ancak aynı duyguları benimserseniz,aynı kaynaktan doğrularla yoğrularak beslenirseniz, birlikte yaşadığınız her şeyi anlar ve söz ya da yazı ile ifade edebilirsiniz. Ben de bu duyguları yazıya aktarmayı deniyorum. Başarılı mıyım değil miyim o kararı okuyucular verecektir.
Çok yakından tanıdığım örnek insanlar var. Bu insanların aramızdan genç yaşta ayrılmaları önce ailesine, sonra da arkadaşlarına üzüntü verir.
Hayatı düşünürsün. Geçmişe dönüp bakarsın. Sevdiklerinle geçirdiğin zamana yolculuk yaparsın. Bir bakarsın ki ömür masallaşmış. Bir varmış bir yokmuş, sözleri gelir aklına.
Yaşanılan ömür film şeridi gibi gelir geçer gözlerinin önünden. Öyle hızlı geçer ki nefes alıp verecek süre içinde biter hayat filmin.
İşte ömür bu. Nefes alıp, verdiğin süre kadar. Nefes aldın veremedin mi veya nefes verdin, almadın mı yaşam biter senin için.
Bir bilim adamı diyor ki "Evrenin sonsuzluğunda insan ömrünü ifade edecek zaman dilimi henüz bulunamadı.”
Bu ne demek?
Yaşanılan hayatın ne kadar kısa olduğunu başka türlü ifade etmenin zorluğunu anlatıyor bilim adamı. Hepimiz için aynıdır hayat. Önemli olan yaşanılan hayatı dolu dolu yaşamak. Ölümden sonra arkada kalın çizgilerle çizilmiş bir film bırakmak.
Elbet de önce insanız. Hepimiz küçük-büyük hata yaparız. Hatasız olan tek varlık olan Yüce Allah’tır. İnsan olduğumuza göre bütün dünya nimetleri de insanoğlu için yaratıldığına göre; doğrular ve yanlışların da insan için olduğunu bilmeliyiz. Burada önemli olan hata ve yanlışları en az seviyede yapabilmek ve çevremizdeki başta insan olmak üzere bütün canlılara en az zarar vermeyi başarabilmektir.
Biz insanlar için bilgili olmak çok önemlidir. Bilgiyi sahiplenmek ve öğrenmek için yol yöntemler var.
Önce çok okumak; Sonra düşünmek,doğruya giden yolları bulmak, bilgi edinme yolunda ilerlerken bilinenlere bilinmeyenleri de ekleyerek yargılamayı samimiyetle yapmaktır.
Bilgiye ulaştıktan sonra insan hayatı renklenir, şekillenir ve güzelleşir. Bu üç vasfın toplam adına felsefede "iyi insan" denir.
İyi insan tanımı yapılırken, o varlığın yaptığı ya da yapacağı hatalar da kabullenilir.
Sosyolojik tanımlamada yer bulmuş "Ülkücü" duruş bazılarına öyle güzel yapışır ki, isteseniz de o duruşu söküp atamazsınız.
Hiç bir kimyasal madde "Ülkücü" duruşu yok edemez, kişinin üzerinden silip atamaz.
Ülkücü duruşu sergilemek hiç kolay değildir.
Çünkü önce iyi bir insan olacaksınız.
Bilgili ve edepli olacaksınız.
Toplumsal değerlere sonsuz saygınız olacak.
Yaratılanların tümünü, yaratandan ötürü seveceksiniz.
Asla 'alma'yı değil, her şart altında 'veren' olacaksınız.
Gönlünüz eriyerek başkalarına huzur vermekten huzur bulacak.
Dağ gibi büyük yüreğiniz olacak
Her ağacın yaprağından hasretle söz edeceksiniz.
Bir orman kadar hür ve özgürlük aşığı olacaksınız.
Çiçekler renkleşerek büyüyecek gönül bahçenizde.
Sevdiklerinizi üzmemek için ölüme meydan okuyacaksınız..
Ölümü önceden hissedecek kadar mübarek olacaksınız.
Hayattayken ve sağlıklı iken can ötesi kardeşlerinizle helalleşecek kadar mütevazi olacaksınız.
Dik duruş, vatan aşkı, bayrak sevgisi, millet sevdası ilkeniz olacak. Tüm zor şartlara meydan okuyacaksınız.
Üstelik her değerin sıfırlandığı bir zaman tünelinde bütün bu güzel özelliklere sahip olacaksınız..
Kolay mı? Evet; çok kolay. İşte size Zekai Ünallı'nın hayat öyküsü... Ruhun şad, mekanın cennet olsun can ötesi kardeşim...
.