Ortak akıl

Ruhittin SÖNMEZ

Bazı özel yetenekli insanlar yaşadıkları bir sorundan veya meraklarından dolayı icatlar yapar. Yani daha önce bulunmayan bir nesneyi geliştirirler. İcatlar birer hayal gücü, düşünce ve çalışma azminin ürünüdürler.

Ancak ilk başlarda bu icatların insanlık için, toplum için önemi ve değeri kavranamayabilir.

İlk icat edilen ve bir atlı araba hızındaki otomobilin bugünkü seviyeye geleceğini hayal etmek bile çok güçtü.

İlk bilgisayar bir oda büyüklüğünde idi fakat işlemci hızı, kapasitesi sıradan bir cep telefonundan binlerce defa düşüktü. İlk bilgisayarın verdiği izlenimle dünyanın en zeki adamları arasında bile, “bilgisayarların işe yaramayacağını” söyleyenler vardı.

IBM Başkanı Thomas J. Watson, “Dünyada bilgisayar pazarı 5 adedi geçmez” demişti.

Lord Kelvin’in “Havadan ağır uçan makinelerin yapımı imkânsızdır” kehanetine bugün gülüyoruz.   

New York Valisi, daha sonra ABD Başkanı olan MartinVan Buren sözü de ilginçtir: “Ülkemizin taşıma sistemi, adına ‘demiryolu’ denen yeni bir taşıma sistemi tarafından tehdit edilmektedir. 24 km/saat gibi inanılmaz bir hızla yol alan ‘makineler’, insanların hayatını tehdit etmektedir. Tanrı elbette insanların böyle korkunç bir hızda gitmesini istememiştir.”

Lee DeForest’in “Televizyonun ticari bir başarı elde etmesi imkânsız, hayal görmeyelim” sözleri de bugün bize gülünç geliyor. Ama bütün bu değerlendirmeleri yapanlar aptal insanlar değildi.

1450’de Gutenberg’in icadı olan matbaa Osmanlı Devleti’ne 1719’da girebilmişti. İstanbul’a matbaanın çok geç gelmesinin sebebi sadece tutuculuk değildi. İstanbul’da yaşayan binlerce hattatın birer sanat eseri niteliğindeki kitapları yanında, matbaada basılan kitapların çok kalitesiz baskısı olması etkili olmuştu.

Fermuardan saate, elektrikli süpürgeden çamaşır makinesine, radyodan telefona kadar her icat ilk yıllarında bugünkü haliyle kıyaslanamayacak kadarilkel ve kullanışsız idi.

1946’da yapılan oda büyüklüğünde ve 30 ton ağırlığındaki dev bilgisayarın, on haneli 5.000 sayıyı bir saniye içinde toplayabilmesi çok büyük başarı olarak kabul ediliyordu.

Ama bilgisayarlar böyle kalsaydı ne cep telefonları, ne uçaklar, ne otomobiller, ne de üretim, sağlık, bilim, sanat ve eğlence alanlarında kullandığımız otomatik makinelerin hiçbiri olmayacaktı.

Bu konular üzerinde çalışan insanlar, kendisinden önce aynı konu ile ilgili çalışan insanların fikirlerini alarak, o fikirlerin üzerine kendi fikir ve çalışmalarını katarak çalışmalar yaptılar. Bütün bu insanların “ORTAK AKLI” ile icat süreçleri hayallerin bile ötesine kadar gelişimlerini sürdürdü.

********************************

SOSYAL OLAYLARDA ORTAK AKIL

İcatlar ve onları bulan dehaların insanlığa katkıları çok büyüktür. Ama bunların gelişim sürecinde bir önceki birikimin üzerine yeni bir şeyler koyarak ORTAK AKLI büyütenlerin payı bunlardan daha az değildir.

Sosyal konularda da durum böyledir.

Tarihte çok değerli insanların ortaya koyduğu fikirler, icat ettiği kurumlar ve düşünüp uyguladığı kurallar çok önemli roller oynamıştır. Ancak bu konular üzerinde çalışan başka insanlar, onların fikirlerini alarak, o fikirlerin üzerine kendi fikir ve çalışmalarını katarak geliştirdiler.

Demokrasi, kuvvetler ayrılığı, modern hukukun ilkeleri, denge ve denetim sistemleri gibi insanlığın sosyo-kültürel alanda geliştirdiği kavramlarORTAK AKLIN ürünleri olarak geliştiler, gelişimlerini devam ettirmekteler. Bu kavramlara eşlik eden kurumlar ve kurallar da gelişmeye devam etmekte.

Teknik icatlarda gelişimi sağlayan bilim insanları, diyelim ki LCD TV icat edilmişken, tüplü TV aşamasındaki bilgiyi kullanmakla beraber yeniden tüplü TV yapmaya kalkışmazlar.

Elimizdeki cep telefonlarının gücünde eski model bir bilgisayar yapmaya kalksalar, bir gökdelen boyutunda makine yapmaları gerekirdi. Bu sebeple eskiye özenerek eski teknoloji bilgisayar yapmak anlamsızdır.

Çağımızda yaya veya bir binek hayvanı ile hacca gitmeye kalkışmak akılsızlıktır.

Sosyal alanlarda da insanoğlunun ortak aklı ile ve birçok acı tecrübelerin ışığında geliştirilmiş kavramları, kuralları, yönetim modellerini bırakıp eskiye özenmek de böyledir.

Hukuk alanında Mecelle’nin meşhur hükmü geçerlidir: “Zamanın değişmesiyle hükümler değişir.”

Bu yüzden bir hukuk abidesi olan “Mecelle, tarihimizde büyük bir hukuki atılımdır ve hukuki modernleşmemize katkısı çok değerlidir, fakat günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.” (Taha Akyol)

Demokrasinin kurum, kural ve teamüllerinden vaz geçmek için daha iyi bir sistem olması lazım. Böyle bir sistem henüz icat edilmedi.

O halde kendimizin ve başkalarının tecrübelerinden yararlanmak, ortak aklın ürünlerini kullanmak mecburiyetimiz devam ediyor demektir.

Günümüzde gelişmiş ülkelerin temel değerleri ve ilkeleri bellidir. Kuvvetler ayrılığı; modern devletlerin temel ilkeleri olan güçler arasında denge ve denetim sistemleri; modern hukukun bağımsız yargı, suçların şahsiliği, hâkim teminatı gibi kavramları; modern ekonomilerin merkez bankalarının bağımsız olması gibi ilkeleri gelişmişliğin sebebi ve teminatıdır.

Türkiye’de bütün bu değer ve ilkelerden vazgeçme çabaları, ortak aklın eseri olan süreci geri çevirmektir, anlamsız ve akıl dışıdır.

Bu akıl tutulmasına “dur!” demezsek çağımız dünyasına ayak uyduramayacağımız kesindir.