Çok kötü koktuğu için bazı yörelerde “kokar ağaç” bazı yörelerde de “osuruk ağacı” diye tanımlanan bir ağaç vardır. Latince adı “ailanthus altissima” olan ve özellikle gövdesine el sürüldüğünde kalıcı bir osuruk böceği kokusu salan bu ağaç/ağaçcık, çiçek açma dönemlerinde aynı kokuyu havaya da yayar.
Odunu bir işe yaramaz; kereste olmaz, selüloz olmaya elverişli değildir. Yaydığı koku ve aşırı is nedeniyle yakacak olarak da kullanılmaz. Kuş yuva yapmaz, böcek yürümez, kurt işlemez. Ağaç yaprağı yemek için gerekirse hayatını riske atabilen keçilerin, yaprağını yerde bulsa yemediği bir ağaçtır. Meyve de vermeyen bu ağacın en bilinen bir özelliği çok arsız olmasıdır. Tohumu bir avuç toprağa düşmeye-görsün, altındaki kayayı parçalar ve içine kök salar. Çevresinde başka bir tür ağacın büyüyüp gelişmesine izin vermez, hatta zamanla diğer ağaçları yok eder. Mücadele etmezseniz her yeri işgal eder. Özellikle bakımsız bahçeleri işgal ederek oradaki meyve ağaçların yok eder.
Kayseri’nin Talas İlçesinde küçük, yeşil ve şirin bir bağımız var… Yalnız bizim bağ değil, bağımızın bulunduğu Tutdere mevkii çok yeşil ve şirindi.. Ama civardaki bağların pek çoğu sahiplerinin ölmesi mirasçılarının anlaşamaması nedeniyle bakımsız kaldı. Ağaçlar kurudu… Bu bahçelerde önceleri nereden geldilerse birer ikişer osuruk ağacı çıkmaya başladı... Daha sonraki yıllarda bu bahçeleri osuruk ağaçları kapladı, hatta osuruk ağaçlarından oluşan ormanlar kapladı sahipsiz bağ ve bahçeleri...
Ekonomide “Gresham Yasası” diye bilinen bir yasa vardır. 16. yüzyılda yaşayan İngiliz maliyeci Thomas Gresham’ın adını taşıyan bu yasa kısaca “kötü para iyi parayı kovar” kuralıyla tanımlanır... Gresham’e göre; bir para (sikke) değerli olmadığı halde yapay biçimde değerlendirilirse, tedavülde gerçekten değerli olan paranın yerini alır; sonuçta değerli para tedavülden çıkarak bir yerlerde saklanır, biriktirilir.
“Paranın” yerine osuruk ağacı örneğinde olduğu gibi “ağacı” veya “düşünceyi”, “insanı”, “fikiri” ya da aklımıza gelen herhangi bir şeyi koyarak Gresham Yasası’nı tüm hayata uyarlamaz mıyız?
Mesela sosyal hayatımıza bakalım; insan yetiştirmeye önem verilmeyen, kaliteli insanların ortada gözükmediği alanları Osuruk Ağacı gibi, arsız ama bir işe yaramayan adamlar işgal etmiyor mu? Kötü adamlar iyi adamları kovmuyor mu?
Bakın etrafınıza, ilim dünyasında, sanat dünyasında, edebiyat dünyasında ve de siyaset dünyasında koca çınarlar devrilince yerlerini osuruk ağaçları almamış mı?
Kısacası, kötünün iyiyi kovmaması, meyve ağaçlarının yerini osuruk ağaçlarının almaması için, osuruk ağaçlarını yok etmek yetmez. Meyve veren, görevini yapan, iyi aşılanmış, toprağa kök salacak kaliteli ağaçlar da yetiştirmek gerekir.
Kaliteli akademisyenler, kaliteli mühendisler, kaliteli fikir adamları, kaliteli öğrenciler, kaliteli anneler-babalar, özetle kaliteli insanlar yetiştirmek zorundayız.