Çocukluğumuz ne güzeldi, hani o "eski Türkiye" dedikleri…
Oyunlar oynardık sokakta, henüz bu kadar yapılaşma yoktu, her yer beton değildi, sanırım o güzel günler son günlerdi…
Acıkınca eve çıkmaya üşenirdik, aşağıdan zile basardık, ekmek arası isterdik annelerimizden. Annelerimiz de yaz olduğu için ekmeğin arasına domates, peynir koyar sepetle aşağı salardı.
Şimdiki çocuklar ne yapıyor acaba? Gerçi oynayacak sokakları yok, oynamayınca acıkmıyorlardır da…
Acıkmayınca bizim gibi annelerinden peynir ekmek de istemiyorlardır. İsteseler de anneleri nasıl versin, peynirin kilosu 150 tl'den başlıyor.
Ben de bir alemim, oyundan bahsediyorum. Çocuklarımız okullardan alınıyor açlıkla mücadele için, yaşamak için, karınları doysun diye, geçinebilsinler diye...
En önemli eğitim hakları elinden alınıyor, yaşam hakları ellerinden alınıyor. Koruyamıyoruz çocuklarımızı. 2013-2022 dönemini kapsayan Çocuk İş Cinayetleri Raporuna göre 616 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bunlardan 211 tanesi 14 yaş ve altında, 405 tanesi 15-17 yaş grubunda. 96 tanesi kız çocuğu, 520 si erkekti. Dört tanesi 6 yaşındaydı, beş tanesi 7 yaşında böyle gidiyor istatistikler. İş cinayetlerinde ölen çocukların yüzde 57,3 ü tarım, yüzde 19,5 i sanayi, yüzde 12,8 i hizmet ve en kötüsü yüzde 10,4 inşaat. Çocuk ne bilir makinayı, makine kullanmayı, inşaatta çalışmayı, kendini koruyamaz ki. İşte bu nedenle ucuz işgücü görülen, hiçbir sosyal güvenliği olmayan, kayıt-dışı ve yasa-dışı çalıştırılan, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine engel olan, eğitimden mahrum bırakan, geleceğimizin inci tanesi olan bu çocuklarımızın, göçmen çocuklar da dahil Çocuk İşçiliği yasaklanmalı. Çok ağır, sert cezalar verilmeli.
Çocuklarına sahip olamayan bir millet maalesef her şeyi hakeder.