PKK'nin cezaevindeki lideri Abdullah Öcalan'ın 21 Mart'ta Nevruz kutlamalarında 'silahlı birliklerin Türkiye'den çekilmesi' yönünde yaptığı çağrının ilk somut adımlarının Perşembe günü atılacağı yönünde güçlü işaretler var.
PKK liderlerinden ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan'ın Kandil'de düzenleyeceği basın toplantısında Türkiye ve dünya kamuoyuna ''Türkiye'den çekiliyoruz" mesajı vermesi bekleniyor.
Öcalan'ın ''Silahlı direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor'' mesajı ve ''silahlı unsurların sınırötesine çekilsin'' çağrısı ardından, PKK üyelerinin sınırın Irak tarafına çekilip çekilmeyecekleri konusunda ciddi soru işaretleri vardı.
Peki olası geri çekilme ne anlama geliyor? ''İmralı süreci'' olarak da adlandırılan müzakerenin hangi aşamasına işaret ediyor?
Marmara Bölgesi Akil İnsanlar Heyeti Başkan Vekili Prof. Dr. Mithat Sancar'a göre PKK açısından bu çekilme 'silahlı mücadelenin yerini siyasal mücadelenin alması ve Öcalan'ın oluşturduğu konseptin en önemli adımlarından birinin atılması' anlamına geliyor.
Sancar, "Türkiye'de konuşlanmış, silahlı unsurları sınır dışına çekmek, Türkiye'de silahlı eylem yapma imkânlarını da büyük ölçüde fiilen ortadan kaldırmış oluyor" diyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Öcalan'ın Nevruz mesajından sonra, 'barış sürecinin geri çekilmeden sonra başlayacağını' söylemişti.
Murat Karayılan'ın basın toplantısında "Geri çekilin" mesajı vermesi bekleniyor.
Mithat Sancar, başbakanın bu açıklamalarını 'demokratikleşme reformlarının da hızlanacağı' şeklinde yorumluyor.
PKK'nın 'şehir yapılanması' olarak nitelenen ve haklarında açılan davalarda tutuklu yargılanan KCK üyelerinin tahliyesi de uzmanlara göre bu demokratikleşme sürecinin bir parçası.
Zira, gazeteci Ruşen Çakır'a konuşan KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan da PKK'nın siyasi süreci reddetmediğini ifade edip şu yorumu yapmıştı:
"Deniyor ki 'siyaset yapsınlar'. Siyasetçi hapistedir, bu ortamda kim siyaset yapabilir?"
BBC Türkçe'ye konuşan BDP Erbil temsilcisi Cemal Coşkun da, ''İmrali süreci''yle beraber "Siyasi mücadelenin önü açılır, BDP ve Kürt muhalefetinin üzerindeki baskılar azalırsa BDP'nin çok daha olumlu ve farklı bir şekilde gelişim kaydedeceğini" ifade ediyor.
KCK tutuklularının çoğunun BDP üyeleri olduğuna dikkat çeken Coşkun, "Bunlar elinde silah olan militanlar değildir, BDP'nin üyeleri, belediye başkanları, encümenleridir. Dolayısıyla Kürt siyaseti üzerinde çok büyük bir baskı var. Bu Kürt siyasetini legal demokratik alanda daraltmaktır, adım atamaz bir noktaya getirmektir" yorumunu yapıyor.
Ege bölgesi akil adamlar heyetinin, başkan vekillerinden, gazeteci Avni Özgürel'e göre ise barış süreciyle beraber "KCK konusu da bir şikâyet odağı olmaktan çıkacak."
Özgürel, BDP açıklamalarında KCK'nın giderek daha az yer almasını da bu çözüm sürecine bağlıyor.
'PKK Öcalan'a fazlasıyla bağlı'
Peki, PKK içinde ayrışma var mı? Karayılan, El Cezire'ye yaptığı açıklamada, bazı PKK üyelerini 'silahları bırakma zamanı' olduğu konusunda ikna etmekte zorlandığını söylemişti.
Duran Kalkan, barış sürecini muhalefetten bağımsız AKP hükümetinin sahiplendiği ve süreci yönettiği iddialarına karşı, PKK'nın kendi iradesinin de bu yönde olduğunu ifade etmişti.
Kalkan'ın açıklamaları PKK içinde 'ayrışma olup olmadığı' sorularına da bir ölçüde yanıt niteliğindeydi.
Gazeteci Avni Özgürel, AKP ve PKK arasındaki anlaşmadan çok Öcalan'ın bireysel iradesinin büyük rol oynadığı görüşünde.
Özgürel, "Eğer ortak bir iradeden söz edilecekse Türkiye'nin ortaya koyduğu talepler ve beklentiler doğrultusunda Öcalan'ın iradesinden söz etmek mümkün … Yapısı itibariyle PKK, Öcalan'a haddinden fazla bağlı bir örgüt" yorumunu yapıyor.
Son gelişmelerle birlikte "PKK'nın Öcalan'ın kontrolünde olduğunun kesin bir şekilde anlaşıldığını" savunan Özgürel'e göre PKK'nın geri çekilme kararına rağmen 'bazı gruplar Türkiye'de çatışmacı tavırlarını sürdürebilir.'
"Ama bu artık Türkiye'nin terör diye tanımlayabileceği marjinal seviyede mücadele edebileceği, güvenlik kuvvetleri marifetiyle kontrol altında tutulabilir takip edilebilir bir asayiş olayı haline gelir. Oysa PKK hareketi bir isyan hareketiydi."
Prof. Dr. Mithat Sancar da PKK içinde geri çekilmeye karşı 'ciddiye alınabilecek rahatsızlık yaratabilecek ve engel oluşturabilecek bir tepkinin, direncin ortaya çıkmayacağı' görüşünde.
'Türkiye siyaseti altüst olacak'
PKK içinde ayrışmaların yanı sıra, Türkiye siyasetinin izleyeceği seyir de barış sürecinin bilinmezleri arasında.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve PKK lideri Abdullah Öcalan bu sürecin önemli iki siyasi aktörü olarak öne çıkmış durumda.
Avni Özgürel, "Öcalan'ı bir siyasi figür olarak daha sık göreceğiz" diyor.
Türkiye siyasetinde Kürtlerin temsilcisi olarak öne çıkan BDP, Avni Özgürel'e göre 'misyonunu kaybedecek':
"Özellikle Kürtlerin siyaset sahasında Kürtleri temsil ettiğini iddia eden BDP dahil olmak üzere Türkiye'deki siyasi tabloyu alt-üst edecek bir sürece giriyoruz."
"Bundan sonra, önümüzdeki dönemde BDP eski BDP olamaz. Sadece Kürtlerle ilgili ve Türkiye'nin hiçbir meselesinde ne fikri ne zikri ne de projesi olmayan bir partiydi. Böyle bir partinin Türkiye'nin önümüzdeki dönem siyasetinde artık yeri yok."
Fakat BDP Erbil temsilcisi Cemal Coşkun, Özgürel'in aksine, yeni süreçle beraber BDP'nin siyasette daha güçlü bir varlık göstereceği kanısında.
"BDP'nin 10 bin üyesini, çalışanını cezaevine atarsanız, belki partiyi kapatmıyorsunuz ama daha beter bir noktaya sürüklüyorsunuz. Bu boyutuyla KCK tutuklularının serbest bırakılması süreci yumuşatıp hızlandırır. Bir bütün olarak, Türkiye'nin siyasetinde varlık göstermenin de yolları açılır."
BDP'nin 'illegalite'ye itilmeye çalışıldığını belirten Coşkun, BDP'nin de yeni dönemde daha rahat siyaset yapacağını söylüyor.
'Öcalan bir Mandela değil'
Öcalan’ın önümüzdeki dönemde siyasi bir figüre dönüşme ihtimali, bazı kesimlerin onu Güney Afrikalı siyah lider Nelson Mandela’ya benzetmesine yol açmış durumda.
Öcalan'ın yeni süreçte daha siyasi bir rol üstleneceği sıkça dile getirilse de 'Mandela benzetmesi’ Avni Özgürel'e göre de doğru bir ifade değil.
"Öcalan'a daha çok rol düşer. Ama bu onu bir Mandela yapmaz" diyen Özgürel, ikisinin arasındaki ayrımı şu sözlerle yapıyor:
"Mandela bir özgürlük savaşçısı olarak siyaset sahnesine çıktı. Öcalan ise bir terör örgütü lideri olarak öne çıktı."