Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç'in 2008 yılında yazdığı Beytüşşebap'taki kaymakamlık dönemini anlatan 160 sayfadan oluşan 'Ateş Hattında Beytüşşebap Kaymakamının PKK ile Mücadele Günlüğü' adlı kitabı, önceki günkü 10 şehit verilen saldırının ardından gündeme geldi. Kitabıyla ilgili açıklama yapan Vali Yardımcısı Genç şunları söyledi:
"1993- 1995 yılları arasında Beytüşşebap'ta kaymakamlık yaptım. Kitabı 2008 yılında Ankara Vali Yardımcısı olarak görev yaptığım sırada yazdım. Yazma nedenim; görev yaptığım o yıllarda terör örgütünün çok yoğun olarak baskısı ve şiddetli saldırıları vardı. O dönem içerisinde hem terör örgütünün yapısını, hem onların özellikle silahlı kadrolarının mücadele unsurlarını inceleme fırsatım oldu. Hem de o dönem içerisinde bizim güvenlik güçlerimizin, polisimizin, özel harekatçılarımızın, askerimizin, jandarmamızın ve ayrıca korucularımızın silahlı PKK terör örgütüne karşı vermiş olduğu mücadelede uyguladıkları yöntem, usul bunları yakından inceleme fırsatım oldu. Hatta bir iki operasyonun içinde de bizzat bulundum."
'SADECE ASKERİN SORUNUYMUŞ' GİBİ BAKTIK
Terör konusunun uzun yıllar sadece askerin sorunuymuş gibi görüldüğünü belirten Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç şöyle konuştu:
"Belki de burada hata yaptık. Sanki siviller olarak elimizi eteğimizi bu işin içinden çektik. Elimizi taşın altına koymadık. Bir sivil idareci olarak kendim bu vatanın bir evladı olarak, Türk milletinin bir evladı olarak, bundan kendimi soyutlayamayacağımı hissettim. Kendimi bu işin içinde bulunmam gerektiğini hissettim. Türk milletinin bir ferdi olarak hissettim. O yüzden bu meseleye yaklaştım, mercek altına aldım, kafa yordum."
BU TERÖR HALEN ÖNLENEMEDİ
Terör örgütüne karşı nasıl bir mücadele, yöntem ve usul geliştirilmesi gerektiği konusunda önerilerde bulunduğunu belirten Genç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önerilerim doğru olabilir, yanlış olabilir. Tespitlerim doğru ya da yanlış olabilir. Benim, bizden büyüklerin verdiği emeklere saygım var. Onların yaptığı mücadeleyi çok önemsiyorum. Ancak aradan geçen süreç içerisinde bu terör halen önlenemedi. Bunun mutlaka önlenmesi gerekiyor. Terör önlenmediği takdirde uçurum ucu görünüyor."
KİTABI RAFA KALDIRILSIN DİYE YAZMADIM
Kitabı 'Rafa kaldırılsın' diye yazmadığını, para kazanmak uğruna yazmadığını da ifade eden Mesut Taner Genç, bu işe kendisi gibi cesaret edenin de olamayacağını savundu. Genç şöyle dedi:
"Mülki idare amirlerin içerisinde böyle gözlemler yapıp da, görev yaptığı sırada kitap yazıp teröre yönelik, ülkenin gündemine yönelik, meselelerine yönelik fikirlerini açıkça beyan etmekten genelde arkadaşlarımız çekinirler. Ben belki bir cesaret örneği gösterdim. Dedim ki, mesele bence böyle. Yaşadıklarım gördüklerim bunlar. Değerlendirmelerim bunlar. Bunu ben kütüphanede rafa kalıdrılsın diye değil, kitap satılsın da ben para kazanayım da değil. Böyle bir amaçla yazmadım. Amacım ülkenin en önemli gündemi olan Türk milletinin kesinlikle baş etmesi gereken PKK terör örgütünün bitirilmesi noktasında benim de bir katkım, bir tuzum olsun diyeydi."
IRA'YA KARŞI MÜCADELE OLSA ÖNEMSERLERDİ
Yetkililerden hiç kimsenin 'Bu kitabı niye yazdın, ne demek istemişsin, nasıl bir mücadele şekli öneriyorsun, önerdiklerin var ama şurası yanlış, doğru' diye kendisine dönüş yapmadığını kaydeden Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç şu eleştirilerde bulundu:
"Ne bu ülkenin istihbaratından, ne kendi bakanlığımdan, kendi amirlerimden hiç kimseden dönüş olmadı. Zannediyorum ki, eğer İngiltere'de IRA'ya karşı mücadele verilirken idarecilerinden biri böyle bir şey yapsa, önemserlerdi. Ama bizde değer verilmedi. Ne zaman ki ben de unutmuştum Yılmaz Özdil köşesinde bir makale yazdı, çok etkisi oldu. Türkiye'nin gündemine düştü. Bütün arkadaşlarımızın fikirlerine çok önem veriyorum. O bölgede görev yapan hakimlerimizin, savcılarımızın, askerin, polisin burada yazdıklarımı herkes yaşıyor biliyor. Bilinmedik şeyler değil bunlar. O bölgede gündelik işler. Gündelik olan işleri ben kaleme döktüm. Tespitlerim ve önerilerim haricinde sıradan orada herkesin bildiği yaşadığı şeyler bunlar."
ÇÖZÜM GERİLLA TAKTİĞİ
Bir terör uzmanı olmadığını da söyleyen Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç, ancak bütün terör uzmanlarının da kendisinin söylediklerini söylediğini ifade etti. Bu işin çözümünün gerilla taktiği olduğunu savunan Genç, sabit noktalara karakol kurmakla bu işin olmayacağını dile getirdi. Vali Yardımcısı Genç çözüm önerisini de şöyle anlattı:
"Eğer karakolda 2 bin asker varsa, 2 bin askeri 2 bin 100 kişi rahatlıkla bertaraf edebilir. Mantığın ne olması lazım. Diyelim ki; Tunceli. Tunceli dağlarında toplam terörist sayısı tahmin ediyorum ya 200'dür ya 300'dür. Ama 15 kişi Nazimiye ilçesinden asfalta iner yol keser sonra dağa çıkar. 20'si başka bölgede 15'i başka bir bölgede gözükür. Ama Tunceli'de zannedersiniz o dağlar kamp. Tunceli'ye ne yapılacak. Çok eğitimli her türlü araç, teçhizat her türlü teknoloji donanıma sahip, harp usul ve taktiklerini en iyi şekilde bilen yetiştirilmiş, bu konuda 500 kişiyi o dağa sen bırak. Karakola değil. Dağa bırak. Karakollar yine kalsın orada. Ama o 500 kişi, 20'şer kişilik gruplar halinde, Ovacık'tan Nazimiye'den Tunceli'nin Kutuderesi'nden dağılsınlar bölgeye. Timlerin nerede oldukları bilinmesin. Keşif yapsınlar, sürekli yer değiştirsinler. PKK serseri mayın gibi timlerle karşılaşacak. Bizim timlerimiz, bizim güçlerimiz onlardan eminim 50 kat daha üstün. Bunu gördüm. Bunu Şırnak'ta, o dönem içerisinde Özel Harekat timlerinden gördüm. Çok iyi eğitimliydiler. PKK bunlarla karşılaşmak istemiyordu. Sen de 30 kişilik timlerle gir Kuzey Irak'a. Öyle bir karşılaşsınlar. Adamlar perişan olur. Bunu biliyoruz. Bunu ben değil, bunu orada görev yapmış terör konusunda başarı sağlamış komutanlarından tutun da, emniyetçilerinden tutun da hepsi bunu söylüyor. Bunun söylendiği halde neden yapılmadığını bilmiyorum."
'10 BİN LİRA MAAŞ HELAL OLSUN'
Bu timlerin kamplarının Foça'da, Kayseri'de, Manisa'da değil, Şırnak, Hakkari, Siirt üçgeni içerisinde olması gerektiğini önerek Genç önerilerine şöyle devam etti:
"Yüksek bir dağ zirvesinde 5 bin kişilik bir tümen olacak. O tümende eğitimleri yapılacak. O tümenin orada bir caydırıcılığı olacak. Hem de o bölgenin atmosferini, iklimi eğitimde hissedecek. Kato dağına yapsınlar orası olduğu gibi mera. Merayı çıkarsınlar orayı tümen alanı yapsınlar ve eğitim alanı yapsınlar. Sececekler gençleri 22- 25 yaş arasında. Bunlara, özel harekatçılarımıza, orada görev yapanlara verdiğimiz para gibi ücret değil. Çok büyük miktarda para verilecek. Benim maaşım kadar, birinci derecedeki devlet memurunun maaşı kadar maaş verilecek. Helal olsun, anamın ak sütü kadar helal olsun. Bu millet bunu söyler. Bu millet onlara verilen parayı hiçbir zaman gözü görmez. Bizim müşteşarlarımız, kurumlardaki bilmem nerelerdeki adamlara ödenen parayı görseniz. Hiçbir zaman işe gitmeden aldıkları paralarla, şunlarla bunlarla bu milletin parasını alıyorlar. PKK ile mücadele edecek bu toprağa düşecek, şehadeTe kavuşabilecek askeremize, erimize, güvenlik gücümüze benim vereceğim 10 bin lira helal olsun. Alnından öpeyim onu. Bunu bu millet der bunu. Hiç kimsenin gözüne gözükmez o para. Sadece para da değil. Şehadete mi erdi. Çocuğuna vakıf üniversitelerine kural getir, 'yüzde 3 kontenjanı ben şehit çocuklarına ayırıyorum' de. Bunu başka şeylere yapıyoruz. Niye şehit çocuklarına yapmayalım. Bunlar yapıldıktan sonra, inanın PKK, bu millet için hikaye. Gerçekten hikaye. Yeter ki azim ve kararlılık olsun. Her şehit cenazesi geldikten sonra bizlerin tabutun önüne gelip, 'Terörle mücadeledeki azim ve kararlılığımız devam ediyor. Kanları yerde kalmayacak' gibi, bu tür nutuklardan artık miletin midesi bulanıyor. Her şehit cenazesinde o tabutun başına artık içimiz kan ağlıyor. 30 yıldır böyle mi azim olur. 30 yıldır devam eden azim ve kararlılık. Nasıl bir azim ve kararlılık ki her gün 10 şehit cenazesi geliyor. Bir yerde bir yanlışlık var. Bunu düzeltsinler."
'BAYRAĞI TOPLAMAK DEHŞET VERİCİ'
Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç, 10 askerin şehit düştüğü, kaymakamın evinin saldırıya uğradığı Beytüşabap'taki saldırıyı da şöyle değerlendirdi:
"Betüşşebap'ın içerisine girip askerin, polisin, kaymakamın evine ilçeyi ele geçirme teşebbüsü bu. Böyle bir güç ve cüretkarlık o dönem içerisinde asla olmadı. Olması da mümkün değildi. Ama bu dönemde palazlandıkları, bir güç kazandıkları anlaşılıyor. Yani bunu kabul edilemez buluyorum ben. Hele o şanlı bayrağımız askeri lojmandan, PKK güruhu geçerken onlar toplanıyor. Öyle bir şey olabilir mi? Sanki işgal kuvveti gibi şanlı bayrağımızı toplamak zorunda kalacağız öyle mi? Bu acı verici dehşet verici bir durum. Bayrak için herkesin ölmesi lazım. O bayrak her ne pahasına olursa olsun kalkmaz. Kimileri diyor ki korkmayın bir şey olmaz. Korkmayın değil, niye korkmayın. İşte bayrağımız indi. Biz bu milletin büyüklüğüne, bu milletin yüreğine inanıyoruz. Yine de umuyoruz ki ne PKK'ya ne bu milleti bölmek isteyenlere Türk milleti papuç bırakmayacaktır."