Son yıllarda nüfusa ve camiye giden sayısına göre ülkemizde cami sayısı çok fazla arttı. Bu artışa şehirlerdeki apartman altlarında ve pasajlarda açılanları saymıyorum.
Nüfusu artan şehirlerde yeni camilerin yapılmasını anlıyorum da gittikçe nüfusu azalan ve bu sebeple okulları kapanan köylerde camii sayılarının artmasına mana veremiyorum.
Benim köyümde 30 yıl önce bir ilköğretim okulu (sekiz yıllık) varken bir cami vardı. Şimdi ilköğretim okulu kapalı. İlköğrenim çağındaki 5-10 çocuk taşımalı sistemle merkezi yerlere gidiyor. Aynı köyde nüfus üçte bir azalırken, cami sayısı üçe çıktı. Vakit namazlarından geçtim, Cuma Namazları için bile cemaat yok. Sadece Cenaze namazlarında ve Bayram namazlarında cemaat toplanıyor. Ezanlar merkezden okunduğu içinde diğer vakitlerde imamlar bile camiye gitmiyorlar. Karadeniz köylerinde yerleşim dağınık olduğu için, Anadolu köylerine göre farklı özellik gösteriyor.
İslam’da Dini eğitim ve öğretim dışında, namaz kıldırmak veya müezzinlik yapma karşılığında para veya maaş verme devlet tarafından yoktur. Namaz vakti geldiğinde cemaat toplanır. Sesi güzel olan biri ezanı okur, imam olmaya ehil bir de namazı kıldırır. Gerçek Müslüman birinin bu temel ibadetlerin uygulama şeklini bilir veya bilmesi gerekir. İlla cemaat olan bir yerde bu şartlara uygun kişiler vardır, olmalıdır. Yoksa ihtiyaç da yok demektir. Namaz kıldırma memurluğu diye bir görev yoktur. İslam ülkelerinde herkes bu konuda memurdur. Devletten maaş alarak namaz kıldırmaya ulema izin vermemiş ve o namazın kabul olmayacağını beyan edenler bile olmuştur. Geçmişte görevli elzem olan yerlerde, bu işi vakıflar veya ihtiyaç duyan ahali yapmıştır. Doğrusu da budur.
İslam’ın ilk, sahabe ve tabiin dönemlerinde hiçbir kimse namaz kıldırma ve müezzinlik karşılığı maaş veya herhangi bir ücret almamıştır.
Allah, Kur’an-ı Kerim’de bu konuda ikazlarını da yapmıştır.
Ali İmran 187. Ayet: Allah kitap verilenlerden, "Onu kesinlikle açıklayacak ve gizlemeyeceksiniz!" diye söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü kulak ardına atıp az bir pahaya sattılar. Satın aldıkları ne kötü bir şeydi. Bu ayette, kitap verilenlerden kasıt, Tevrat ve İncil verilenler olsa da parayla ibadet yapanları ve Kur’an okuyanları da kapsamaktadır.
Nahl 95. Ayet: Allah’a verdiğiniz sözü az bir pahaya satmayın! Eğer bilirseniz Allah’ın katında olan şeyler sizin için daha hayırlıdır. Namaz, Allah rızası için kılınır, kıldırılır. Allah rızası para karşılığı namaz kıldırarak ve Kur’an okuyarak kazanılmaz. Ayette, Allah’ın katında olan şeyler sizin için daha hayırlıdır diyorsa, para söz konusu olamaz. Allah rızası, dünyanın geçici menfaatleriyle değiştirilemez.
Yasin 21. Ayet: Kendileri hidayete ermiş, sizden hiçbir ücret istemeyen bu kimselere mutlaka uyun! Dedi… Ücret istemeyen elçilere uymayı emreden Allah, ücretle kendi rızası için ibadet yapanın ibadetini kabul eder mi? Düşünmeye değer.
Maaşlı imamlık, günde iki saat çalışarak; ortalama sekiz saat çalışanlara karşı haksız menfaat elde etme durumudur. İki saat çalışma karşılığı, sekiz saat çalışan asgari ücretliden iki kat fazla maaş almak hangi dinde vardır?
Bazıları, din görevlileri imamlık müezzinlik karşılığı değil, zamanını bağladıkları, temizlik ve bekçilik yaptıkları için ücret aldıklarını söylese de inandırıcı değildir. Çocukluğumuzda temizlik işini herkes gönüllü olarak zevkle yapıyordu. Şimdi temizlik malzemeleri, elektrik, süpürge, kalorifer görevli olduğu halde, eskiye göre camilerimiz daha da temiz değildir.
Emevi Yezit iktidarlarından beri, imam devleti, devlette imamı koruma görevi yapıyor. Dini hükümler, devletin isteğine göre eğip-bükülerek Din Görevlilerine yukarıdan aşağıya yorum yaptırılıyor. Türkiye’de son yıllarda bu görevlilerin üst yapısı olan Diyanet İşleri Başkanlığı, devlet bankalarından alınan faizli parayı ev almak için caiz göstermiştir. Allah’ın yasakladığı domuz etinin kasaplarda satılmasına, zinanın suç olmaktan çıkarılmasına, ihalelere fesat karıştırmaya ses çıkaramamıştır.
Camilerde yapılan toplu dualarda iktidarın istemediklerine dualar yaptırılmamış, Cuma hutbeleri iktidar uygulamalarının dini tefsirleri olarak sunulur olmuştur. Kur’an hükümlerini anlatanların ya kulakları çekilmiş ya da kapının önüne konmuştur. Kısaca "parayı vereninin düdüğü çalınır" olmuştur.
Allah’ın izin vermediği hoş görmediği paralı imamlık müessesinin İslam’a ve insanlığa bir şey veremeyeceği yıllar içinde artık anlaşılmış olması gerekir. İslam Dünyasının yerlerde sürünmesinin sebeplerinden biri de bu durumdur.
Hür düşünce ve inanca sahip olmayan insanların mutlu olması mümkün değildir. Mutlu olamayanların, mutluluk vermesi de söz konusu olamaz.