2019 da yapılacak olan gerek mahalli, gerek genel, gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmen kalitesi ön plana çıkacaktır. Belki de seçmen ilk defa partisinin kurumsal dayatmalarına karşı bireysel tercihini ön plana çıkaracaktır.
...
Bunun ana nedeni de; özelikle Türk milliyetçilerinin 1 Kasım seçimlerinden sonra yaklaşık %85 lik kısmının şiddetle karşı çıkmasına rağmen, MHP'nin meclisteki anahtar yani aritmetiksel konumunun ülkeyi yepyeni bir maceraya, tek adam otoritesine dayalı bir rejime sürüklenmiş olmasıdır.
...
Peki, üç beş kişinin %85'lik itiraza rağmen kalan bakiyeyi istedikleri yönde tercihe zorlamaya muvaffak olabilecekler mi; işte bu çok zor. Bugün "Pusulada üç hilali gördüğüm yere tereddütsüz mührü basarım ama Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına asla" diyen arkadaşlarımızla her gün sohbet ediyoruz.
...
Aynı durum CHP seçmeni için de söz konusu. Yine CHP'li dostlarla sohbet ederken; "Milletvekilliğinde oyum CHP'ye ama Cumhurbaşkanlığında Meral Akşener'e olacaktır, çünkü CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Türkiye sosyolojisinde solun tüm oyunu tulum halinde çıkarsa bile seçilemez" diyorlar.
...
Dolayısıyla seçim ittifakını seçmen kendi rasyonel düşüncesi ile yapacaktır. Çünkü demokrasimizde maalesef siyasi parti liderleri kendi seçmenini aynı zamanda azatlık kabul etmeyen iflah olmaz köleler görüp, bu da yetmeyip kendileri ile sadakat nikahı kıydıklarını düşündüklerinden; patiler arası ittifakı da bu ön kabul üzerinden yaparak, seçmenlerini bu şekilde yönlendirebileceklerini düşünüyorlar. İşte ben de diyorum ki artık bu böyle yürümeyecek.
...
Partiler hangi ittifakı yaparlarsa yapsınlar; gerek mahalli seçimlerde, gerekse milletvekili seçimlerinde seçmenin yapacağı tercihinde 2019 da Erdoğan'ın kazanıp kazanamamasına nasıl tesir edeceğinin hesabını yapacaktır.
...
Dolayısıyla zayıfların güçlülere sığıntı olmaları ile yapılan ittifaktan ziyade gönüllerin ve vicdanların kendi aralarında yapacakları ittifaklar daha önemlidir. Nitekim bunun daha makul ve mantıklı olduğuna kanaat getiren AKP, mahalli seçimlerde "Gönül ittifakı" yapacağız demişlerdir.
...
İYİ PARTİ'nin partiler arası fiili ittifaktan ziyade gönül ittifakını önemsemesini çok iyi anlıyor ve makul karşılıyorum. Çünkü İYİ PARTİ'nin kurulmasını tetikleyen ruh; tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde en çok milletvekillini almak veya en çok belediyeyi almak değil; bizatihi bu ucube sistemin kalıcı hale gelmesine mani olmaktır. Çünkü bu yeni ucube sistem kalıcı olursa; milletvekilleri tuzluk, belediye başkanları ise her an kulaklarından tutulup atılacak insanlar konumumda olacaklardır.
...
Dolayısıyla İYİ PARTİ ve Meral Hanım sürecin daha uzun vadeli ve daha ciddi sonuçlarını dikkate alarak strateji belirliyor. Yani bir anlamda sistemi geçtik, rejimin geleceğinin bile hesabı yapılarak hareket ediliyor. Asıl öncelik sistemi kurtarmak, "Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem"e dönmektir. Bunun içindir ki; özellikle Meral Hanım kongrede fiili ittifaktan ziyade " Biz ittifakımızı gönüllerde, milletle yapacağız" demiştir.
...
İYİ PARTİ ve CHP'nin aynı paralelde devam eden stratejileri karşısında; yani bir anlamda seçmenlerini gönül ittifakına bırakmaları her ne hikmetse" Cumhur İttifakı"nı rahatsız ediyor, illaki karşılarında rahat, yıpratacakları somut bir cephe oluşsun istiyorlar. Aktrolleri dinliyoruz her akşam, diyorlar ki; "Koskoca CHP'nin genel başkanı niçin aday olmuyor". Oysa böyle diyen adam aynı anda MHP'nin "Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan" dır dediğini de biliyor. Peki niçin böyle diyor; çünkü onlar da çok iyi biliyorlar ki; CHP kendi içinden çıkaracağı Cumhurbaşkanı adayını seçtiremez ama yine aynı CHP isterse Meral Akşener'i Cumhurbaşkanı seçtirebilir. İşte Cumhur ittifakının da en çok korktuğu CHP, İYİ PARTİ ve SP'nin gönül ittifakı kurarak, Meral Akşener'i Cumhurbaşkanı seçtirecek olmalarıdır.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com