Türkiye’de kendilerine tarihçi diyen Atatürk düşmanı dinci bir güruh var. En ufak milliyetçi bir çıkışı bile “ırkçılık” olarak yaftalayan bu muhteremler, Atatürk’ün çevresinde olan ve Türkiye dışında doğan Türklere “Sabatayist” damgasını vurarak, ırkçılığın en rezilini yapmaktan geri durmazlar.
Danıştay’ın “Andımız”ı yasaklayan yönetmelik hükmünü iptal kararından sonra başlayan “Andımız” tartışmalarında bu sözde tarihçiler yine ortaya çıkılar. Andımızın içeriği, cümleleri üzerinde hiç durmayıp, “Andımız”ı kaleme alan Reşit Galip’in kişiliği üzerinden “Andımız”a saldırdılar… Onlara göre Rodos’ta doğan Reşit Galip “Sabatayist” idi… Tek dayanakları da Reşit Galip’in okuduğunu iddia ettikleri okulun adı idi… “Türküm Doğruyum Çalışkanım” demeyi, “Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun” demeyi, “Ne Mutlu Türküm Diyene” demeyi ırkçılık sayan muhteremler, ırkçılığın en adisini yapıyorlar, ellerinde herhangi bir delil olmaksızın, fikirlerine katılmadıkları bir Türk’ü, Türk olmamakla suçluyorlardı…
Birinci Türk Tarih Kongresi sırasında, Güneş-Dil Teorisi’ne karşı çıkan Zeki Velidi Togan ile Reşit Galip'in sürtüşmeleri sırasında, Zeki Velidi Togan’ın yanında durduğu için üniversite asistanlığından ayrılmak zorunda kalan, büyük Türkçü Nihal Atsız bile, nefret ettiği Reşit Galip hakkında “Sabatayist” suçlamasını yapmamıştır. O Atsız ki, Askeri Tıbbiye'den Arap bir subaya selam vermediği için atılmış, çıkardığı dergilerde Türk olmayan ünlüleri deşifre etmekten çekinmemiştir. Reşit Galip eğer Sabatayist olsaydı, Atsız; ekmeğini elinden alan, daha da önemlisi çok sevdiği bilim dünyasından ayrılmasına neden olan Reşit Galip'in Sabatayist olduğunu yazmaktan çekinmezdi. Bu tespit bile Reşit Galip hakkındaki “Sabatayist” iddiasının doğru olmadığının göstergesidir.
Konu Atatürk’ün çevresindekiler olduğu zaman Irkçı diye suçlananların cesaret edemeyeceği pervasızlıkta ırkçılık yapan bu dinci-tarihçi (!) güruh, nedense göklere çıkardıkları “Ulu Hakan” 2. Abdülhamit’in[i] çevresindeki gayrimüslimlerden hiç bahsetmezler..
O zaman Halife-i Müslümin 2. Abdülhamit’in nazırlarından (bakanlarından) ve bürokratlarından bir kısmını biz sıralayalım;
Hariciye Nazırları; Aleksandros Karateodori Paşa (1878-1879) ve Sava Paşa (1879-1880)
Hazine-i Hassa Nazırları: Agop Ohanes Kazazyan (1876-1891), Mikail Portakalyan Efendi (1891-1897) Ohanes Sakız Efendi (1897-1908)
Maliye Nazırı: Agop Ohanes Kazasyan Paşa (28-30 Ağustos 1885), (Aralık 1886 - Mart 1887) (1888-1891)
Nafia Nazırları: Ohanes Çamiç Efendi (1877-1878), Aleksandr Karateodori Paşa (1878) Sava Paşa (1878-1979)
Orman ve Maadin Nazırları; Mavrokordato Efendi (1908-1909) Aristidi Paşa ( 1909)
Ticaret ve Ziraat Nazırları: Bedros Kuyumcuyan Efendi (1880) Gabriel Noradonkyan Efendi (1908-1909)
I.Meşrutiyet Ayan Üyeleri(1876)[ii]; Antopolos Efendii Aristarki Bey, Daviçon Karmona Efendi, Musurus Paşa, Serviçen Efendi, Stoyanoviç Efendi, Dr. De Kastro Bey, Mavroyeni Paşa ,Karatodri Paşa, Abraham Karakahya Paşa
II.Meşrutiyet Ayan Üyeleri(1908) Azaryan Efendi,Basarya Efendi,Bohor Efendi, Fethi Franko Bey, Gabriyel Noradonkyan Efendi, Mavrokordato Efendi, Mavroyeni Bey, Oksanti Efendi, Yorgiyadis Efendi, Aram Efendi, Popoviç Temko Efendi,
Babıali Hukuk Müşaviri Gabriel Efendi 1876-1908 tarihleri arasında bu görevi yürütmüş, 1908’de 2 Abdülhamit tarafından Ayan Meclisine seçilen Gabriel efendi Aynı zamanda Ticaret ve Ziraat nazırlığına atanmıştır. Siyaset dahisi olarak tanıtılan 2. Abdülhamit zamanında sürekli el üstünde tutulan bu Gabriel Efendi 2. Dünya savaşı sonrası düzenlenen Paris Konferansında Ermeniler için toprak talep etmiş, Lozan Konferansına da Ermeniler adına katılmıştır… (Lozan aleyhine dincilerin yazdığı onlarca kitap ve makale okudum, ilginçtir hiçbirinde Ermeni temsilcisi Gabriel Norankyan’ın Abdülhamit zamanında Türkiye'de üst düzey görevlerde bulunduğunun belirtildiğine şahit olmadım)
Abdülhamit’in döneminde Hariciye Vekaleti bürokrasisine tamamen gayrimüslim bürokratlar hakimdir..
Hariciye Müsteşarı Artin Dadyan Paşa’dır. Müsteşar Muavini yine Ermeni İlyas Efendi idi. Tahrirat-ı Hariciye Kâtibi, sonradan rütbe-i vezaretle Cebel-i Lübnan mutasarrıflığına tayin edilmiş olan Naum Efendi’dir. Şifre Kalemi müdürü Haçik Efendi’dir . Evrak müdüriyetini, Ermeni Mıhirdat Efendi yürütmektedir. Tahrirat-ı Hariciye kalemi mümeyyizi olan Yusuf Franko Bey’in, Türkçesi oldukça zayıftır. Hariciye muhasebecisi Haçik Efendi, daha sonra Köstence başkonsolosluğuna tayin edilmiştir… Matbuat-ı Hariciye Müdüriyetini, Simon Efendi yürütüyordu. Tabiiyet Müdürlüğü vazifesini İstevraki Efendi götürüyordu. Tahrirat-ı Hariciye Kalemi’nden Rupen Efendi, Kirkor Efendi, Hattat Dikran Efendi ve Ermeni Katolik patriklerinden Hasun Efendi’nin küçük oğlu Hasun Efendi ile Çiracı Efendi bulunmaktadır..[iii]
Elçilere göz attığımızda; Y. Fotiades Bey ve Gobdan Efendi’nin Atina, Azaryan Efendi’nin Belgrad, E. Karatodri Efendi’nin Brüksel, Blak Bey’in Bükreş, Yanko Karaca, Misak Efendi ve Aritraki Efendi’nin Lahey, K. Musurus Paşa, Alfred Rüstem Paşa ve Antopulo Paşa’nın Londra, Naum Paşa’nın Paris, S. Musurus Bey ve Y. Fotiades Bey’in Roma, Nikola Gobdan Efendi’nin Sofya, A. Vogorides Paşa’nın Viyana, L. Aristarki Bey ve A. Mavroyeni Bey’in Washington’da Büyükelçi-Elçi olarak görev yaptıklarını görüyoruz. [iv]
Konsolos ve kâtipliklerde de Türk unsurundan ziyade Ermeni ve bilhassa Rum memurlar kullanılmakta idi.
Valilik koltuklarının çoğunda da gayrimüslimler oturuyordu.
Mesela;
Şarkî Rumeli Valileri Sava Paşa, Aleko Vogorides Paşa, Gavril Paşa Hristoiç, Alexandre de Battenberg, Ferdinand de Saxe-Cobourg et Gotha,
Sisam Beyleri; Mişel Gregoriyadis Bey, Aleksander Mavroyeni Bey, Yanko Vitinos Bey, Kostaki Karateodori Paşa, Yorgi Yorgiadis Efendi, Andrea Kopasis Efendi,
Cebelilübnan Sancağı Mutasarrıfları Vasa Paşa, Naum Paşa, Yusuf Franko Paşa
Maliyesini, hariciyesini, tarımını, madenlerini ve de mülkiyesini gayrimüslimlere bırakmış devletin başında bir İslam Halifesi (!) vardır…
Dinci tarihçiler bunları bilmezler mi? Bilmesine bilirler de yazmak işlerine gelmez... Çünkü onlar için, geçmiş olayların bu güne doğru olarak aktarılması değil, ideolojilerine uygun gelen bir tarih yaratılmasıdır… Tarihe yalan söyletmektir.
[i] [i] Ki ben kişisel olarak 2. Abdülhamit’i Ulu Hakan olarak görmesem de onu takdir eder ve 'Kızıl Sultan' olarak nitelendirilmesini doğru bulmam. Abdülhamit’in gerileme devrinin en önemli, en büyük ama en şanssız Padişahlarından birisi olarak görürüm.
[ii] Meclis’i Ayan: Padişah tarafından seçilen Meclis üyeleri -Senatörler
[iii] DADYAN, Şaro - Sultan Abdülaziz, V. Murad ve II. Abdülhamid Dönemlerinin Osmanlı Hariciyesinde Üst Düzey Gayrimüslim Bürokrat ve Diplomatlar Milli Saraylar Dergisi Sayı 10/2012 Sayfa:63-73
[iv] KUNERALP, Sinan, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali, Prosopografik Rehber, İstanbul: İsis Yayınları, 1999.