Ruhun Gelişimi (II) Ruh Nedir

Murat YAZAN

            Önceki yazıyı okumadıysanız bu köşe yazsını anlayamazsınız, bağlamından kopar. O nedenle önceki yazının linkini buraya bırakıyorum.

            https://www.ortakses.com/ruhun-gelisimi-i-aklini-ozgur-birak-5689yy.htm

            Okumakta olduğunuz bu köşe yazısı deneyimlerime, dinlediklerime, şahit olduklarıma, rüyalarla aldığım inisiyeye ve muhakememle yürüttüğüm mantığa dayanmaktadır. Tamamen subjektif ve özneldir.

            Ruh özel yaratılmış bir “şey” dir.  Hicr suresi 29’da; “Onun şeklini tamamladığımda ve ona ruhumdan üflediğim vakit siz de hemen onun için secdeye kapanın” diye buyurur Allah. Burada şekil ve ruhun birbirinden farklı olduğunu anlıyoruz. Şekil bizim et bedenimizken ruhumuz içerisinde tanrının üflediği ruhu taşımaktadır. Tanrının sonsuz güç ve niteliklerine bakacak olursak bize kısıtlı da olsa aktarılan niteliklerin başında “yok olmama”nın geldiğini biliyoruz.

            Beden kolayca yok olur. Yaşadığımız gezegendeki tüm varlıklar gibi karbon temellidir. Toprakta kolayca çözünür ve yok olur. Suredeki “Şekil” zaten yok olması için var edilmiştir. Bana hayatın amacını soranlara yanıtım her zaman; “ölüm” olmuştur. Yaşamın nihai sonu ölüm denilen bedeni/kılıfı terkten ibarettir. O süre içinde yaptığınız her şey ruhunuzun tekamülü ile ilgilidir.

            Girizgahı bitirdiğimize göre ruhtan daha cüretkar bahsetmeye başlayayım. Koltuklarınızda arkanıza yaslanın ve kemerlerinizi bağlayın.

            Ruhun yaratılma nedeni çeşitli görevleri üstlenerek tekamülünü tamamlaması ve kozmik planda alacağı görevleri yerine getirme olgunluğuna yükselmesidir. Ruh da beden gibi enerjinin farklı bir türevidir. Beden için kaba enerji yeterliyken ruhun daha ince bir enerjiye sahip olması gerekir. Ve her yeniden doğuşunda daha da incelmesi ve frekansını yükseltmesi şarttır. Reenkarnasyonun hedefi de her bir ruhun daha yüksek frekansa yükselmesinden ibarettir.

            Çevrenizde gördüğünüz her insanın ve sizin bu hayatta bir görevi/görevleri var. En gereksiz gördüğünüz insan bile bu hayata bir görevi yerine getirmek için gelir. Bu görevler her zaman kişisel olmaz. Bir başkasının deneyimini yerine getirmek için bedenlenen ruhlar vardır. Sık sorulan bir soru ; “anne karnında ölen bir bebeğin nasıl bir görevi olabilir?” Burada bebeğe odaklanırsanız büyük bir hataya düşer, tek boyutlu düşünürsünüz. Anne bu hayata bebek kaybı yaşamak için gelmiş olabilir. Bebek sadece anne rahmini deneyimlemek için gelmiş olabilir. Baba ve diğer akrabalar doğacak bebeğe hazırlık yaparken kayıp ve hayal kırıklığını deneyimlemek için doğmuş olabilir. Hayat sandığımızdan daha karmaşık bir matematiğe sahip. Bazen kendi deneyimimiz için değil, başkalarının deneyimine yardımcı olmak için bedenleniriz ve hayatın karmaşık matematiğine yardımcı oluruz.

            Peki, ruhlarımıza görev biçip bizi bu dünyaya gönderen nedir?

            Biziz…

            Levh-i Mahfuz “gizli/korunmuş levha” anlamına geliyor ve Kuran’da da geçiyor. İnsana dair gelmiş ve gelecek her şeyin o levhada yazılı olduğu söyleniyor. Bunun sembolik bir anlatım olduğunu düşünüyorum. Deneyimlerim ve anlatılanlar Levh i Mahfuz’un tıpkı mahşer gibi tüm ruhların toplandığı ve seçimlerini yapıp uyguladıkları geniş bir alan olduğunu düşünüyorum.

            Ruhlar tekamül etmek için bir plan oluştururlar. Nasıl bir anne babadan dünyaya geleceklerine, varlıklı mı yoksul bir hayat mı yaşayacaklarına,  bedenlendikleri yaşamda hangi deneyimleri yaşayacaklarına karar verirler ve diğer ruhlarla bir tür anlaşma yaparlar. Diğer ruhlar kendi deneyimleri doğrultusunda bedenlenecek ruha ana, baba, kardeş, sevgili, evlat vs. olacaklarını kabul ederler. Matematiğin ne kadar karmaşık olduğunu görüyorsunuz değil mi?

            Bir sonraki yazıda anlatacağım inisiyasyon sürecimden ruhlara dair bir ipucu vermek istiyorum. Rüyalarımın birinde bir odada olduğumu gördüm. Yıllar önce ölen kayınvalidemin ruhu da oradaymış. Bir sandalyede oturuyordum. Odadaki diğer sandalyelerde başkaları da vardı. Beni görünce tedirgin oldular. Kayınvalidem başka bir bedenle göründü bana. 30’lu yaşlarda, esmer ve uzun saçlıydı. Biri yanıma geldi ve beni kibarca odadan çıkardı. Bekleme odası gibi bir yere geçtim. Beni çıkaran erkek de yanıma oturdu. Bana ruhların takımlar halinde çalıştıklarını söyledi. Çevremde birçok oda vardı ve kapıları kapalıydı. Olmamam gereken bir yere gelmiştim. Bu deneyimden çıkardığım sonuca göre; ruhlar onar kişilik gruplar olarak tekamüllerini belirliyorlar. Bir hayatta ben erkek olurken başka bir hayatta kadın olabiliyorum. Grup içindeki roller her yaşamda değişiyor. Anneler çocuk, sevgililer arkadaş, kardeşler anneanne, dede olabiliyor. Her bedenlenmede ihtiyaçlara göre farklılıklar yaşanıyor. Bazen de gruptan birileri farklı deneyimler için ayrışıyor. Onları da yolda gördüğümüzde “ben bu insanı nereden tanıyorum?” duygusunu yaşıyoruz. Genelde o kişi de size bir yerden sizi tanıyormuş gibi bakıyor.

            Her deneyimin ardından ruhun hafızası siliniyor. Yaşadığı deneyimlerin tamamı unutturuluyor. Her doğum başlangıç, her ölüm son gibi geliyor. Öldükten belli bir süre sonra kozmik görevlilerin verdiği tesirlerle ruhumuz kendine geliyor, olup biten her şeyi hatırlıyor. Bir sonraki görevine karar veriyor ve yeniden bedenleniyor. Tüm yaşadıklarını kendi kayıtlarında tutuyor. Bu nedenle gözü açılmamış ve hiçbir şey bilmeyen bebekler rüya görüyorlar. Hatta anne karnında rüyaları başlıyor. Tekmeler, yumruklar rüyaların eseri.Bilmeyen ve görmeyen bir bebek rüya göremez ancak ruhundaki kayıtlar onu yalnız bırakmıyor.

            Okuduklarınız deli saçması falan değil. Psikoloji ve insan ruhu üzerine eğitim almış bendenizin deneyim ve şahitlikleri. Önünüzde yeni ufuklar açtıysam ne mutlu bana.

            Haftaya yayınlayacağım köşe yazımda kendimden ve deneyimlerimden söz edeceğim. Negatif ve pozitif varlıkları anlatacağım. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.