Titan Titan'a; saadet zinciri
Siyasal İslamcı, muktedir yanaşması bazı hatunların kocaları, "gelecek günlere karşı tedbir olsun" diye eşlerinden boşanmaya başladılar. Bu arada doğal olarak mal paylaşımları söz konusu oluyor; Sırtlarını muktedire yaslayarak elde ettikleri servetlerini kocalarına kaptırmamak için dudak uçuklatıcı rakamlar talep ediyorlar.
Koca uyanık; Servetin kaynağının kayıtsız olduğunu bildiği için gayet rahat "Benden istediğin bu kadar serveti bana ne zaman verdin ki?" diyor. Bu sefer de hatun kişi haklı olarak "Ulan, benimle evlenmeden önce badem bıyığın dışında hangi sermayen vardı?" diyor.
Velhasıl kelam; titan titana durumu söz konusu. Allah'ın gazabı bazen de böyle yansıyabiliyor. Siyasi titan zinciri koptu kopacak. Hiç zor olmayacak; birbirlerini ihbar ede ede pislikleri su yüzüne çıkacak, güçlendirilmiş parlamenter sistemde o pislikler su yüzeyinden tek tek kürekle alınıp bir tarafa atılarak inşallah yeniden temiz toplum inşa edilecek ve Finlandiya, Norveç, Danimarka gibi "İslam ahlaklı bir toplum" olacağız (!)
TRT, Kanada'da sözde haham bir ibneye bağlanarak saatlerce canlı yayın yapıp, verdiği uyduruk kumpas amaçlı bilgiler ihbar kabul edilip Türk Ordusu'nun has evlatlarını, paşalarını habise attılar.
Bugün S.Peker ülkede yaşanan arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve diğer pisliklere dair somut isimler vererek ihbarlarda bulunuyor ama bir tane yürekli savcı çıkıp da herhangi birisiyle ilgili soruşturma açmıyor.
Niçin? Çünkü o günlerde siyasi iktidarın muktedir olmasına mani görülen askerin kumpaslarla pasifize edilmesi gerekiyordu, bugün ise ayni siyasi iktidarın muktedirliğinin devamı için yaşanan bütün yolsuzlukların görmezlikten gelinmesi gerekiyor.
Burada beni en çok üzen, Devlet Bahçeli'nin şahsi tasarrufları yüzünden Türk milliyetçiliği ve mensuplarının, yaşanan bu kirli süreçlerde hiç bir inisiyatif hakkı, menfaati olmamasına rağmen dahil edilerek itibar suikastına uğratılmış olmasıdır.
İYİ Parti'nin varlığı demokrasimize nefes aldırmıştır
İYİ Parti'nin, AKP'leşmiş bir devlet ve ona eklemlenmiş MHP'nin oluşturduğu blok karşısında varlığı ile demokrasi adına kurduğu güçlü setin arkasına sığınarak kimlik arayışına girenler önce İYİ Parti'ye müteşekkir olduklarını ifade etmeliler sonra ne yapacaklarsa yapmayı düşünsünler.
Bugün İYİ Parti'nin yokluğu demek; Atatürk Cumhuriyeti'nin, değer ve kazanımlarının yerle yeksan olduğu, "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi" denen bu ucube sistem altında "Suriye Baas Partisi" görünümüne bürünmüş AKP ile; sistemi, rejimi ve işleyişi ile yepyeni bir devlet inşası için hiç bir engelin kalmamış olması demektir.
Dolayısıyla, Türk milleti ve devleti olarak ne gibi bir riskle karşı karşıya kaldığımızın önce hesabını yapalım sonra varsa İYİ Parti'nin kusurlarını, yanlışlarını hatırlatalım, düzeltmesini bekleyeyim. Ayıp değil mi? Özellikle CHP ile verdiği demokrasi mücadelesinde oluşturulan demokrasi bloğunun güvencesinde "Ben de buradayım" derken aynı anda teşekkür borçlu olduğun güvenceyi hırpalamak.
Oturalım düşünelim...!
İYİ Parti'nin olmadığı bir siyasi arenada
AKP+MHP ittifakı ve karşında CHP ve HDP olsun... Bir de iyice AKP'leşmiş devlet gerçeği.
Böyle bir konjonktürün varlığı demek Atatürk Cumhuriyeti'nin Siyasal İslamcı vesayet tarafından teslim alınması demek olacaktır. O nedenle demokrasi bloğunun sağladığı gölgenin serinliğinde "Biz de buradayız" demeniz fark edilmenizi sağlar ama safınızı belli etmeniz için yeterli olmaz, safınızı belli edeceksiniz.
Evet, yanlış yollara girildi, tüm çıkışlar kaçırıldı ve tek seçenek kaldı; İYİ Parti ile çıkış. Bu çıkış da kaçırılırsa bizi bekleyen akıbet; Suriye Baas Partisi'ne dönüşmüş bir AKP, onun kurumsal güvenliğini sağlayan MHP, tamamen terörize olmuş HDP, AKP'leşmiş devletin baskı ve yıldırması ile hiç bir fonksiyonunu yerine getiremeyen CHP.
İYİ Parti'nin demokrasi gölgesinde soluklanıp serinleyeceksiniz sonra da İYİ Parti'ye dönüp "Güneşi üzerimize sen çağırıyorsun" diyeceksiniz. Nankörlüğün de bu kadarına pes doğrusu.
Gazi Meclis'e başkanlık yapmış birisinin hezeyanları
Eski meclis başkanı İ.Kahraman kurtuluş günlerinin kutlanmasına karşı olduğunu, fetih kutlamalarını da (İslami bir kavram olduğu için) doğru bulduğunu söylüyor.
Benim kanaatim o ki; kurtuluş günlerinin kutlanmasından her kim ki rahatsızlık duyar; soyunu sopunu kazıyın altından etnik özürlülük çıkar.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da göğsünü gere gere etnik kimliğini saklamayanlara bir sözümüz yoktur. Ama etnik özürlü diye tarif ettiğimiz bu tür insanların şerrinden her daim korkmuşumdur. Bu tipler Türk gibi gözüküp, sinsice etnik milliyetçilik yaparak Türk düşmanlığı yaparlar, siyasal İslamcılıkla da kimliklerini kamufle ederler.
Ayrıca ĺ.Kahraman'a göre kurtuluş günü kutlamanın "Ben kölelikten, esirlikten kurtuldum" anlamına geliyormuş! Hadi oradan! Senin etnik kimliğin nedir bilmeyiz ama şunu iyi bil ki; Türk milleti ne köle olmuştur ne de esir kalmıştır. Kurtuluş günü aynı zamanda zafer günüdür, kutlanır.
Eğer kendini esaret altında köle olarak gördüğün, sana başka şeyleri hatırlattığı için Türk milletinin kurtuluş ve zafer kutlamalarından rahatsızlık duyuyorsan o zaman mutlu olduğun veya aidiyet duyduğun yer nereyse oraya gideceksin beyefendi!