“İşi ehline vermeyen kıyametin kopmasını beklesin”, toplumsal kıyameti...
Ehliyet ve liyakati evvelâ tüye ve katrana bulayanlar, sonra da ayaklarına beton döküp denizin dibine yollayanlar yukarıdaki hadisin sahibinin adını duyunca sağ ellerini soldaki kan kırmızısı organlarının üstüne getirip ‘sallallahu aleyhi vesellem’ deyince ne olduklarını zannediyorlar; Allah’ın Elçisinin risaletini tanıdıklarını mı?! Bakın bakalım Diyanet İslam Ansiklopedisi “rezîlet” maddesinde size ne diyor:
“Allah, emaneti ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emrediyor.” (Nisa 58)
Sizin bu emre itaatsizlikte ısrarlarınızın küpünü alıp üstüste koysak Ay’ın yörüngesine çoktan varmıştı. Siz Yüce Yaratıcı’yı klanınızın totemimi sayıyorsunuz?! Belli zaman aralıklarında belli seremonilerle Yunan mitolojisindeki Zeus ile Arap putçuluğundaki Hübel karışımı bir ilah mı uydurdunuz kendinize? Her haltı işleyip sonra da kitabına uydurduğunuzu sanarak ehl-i kitap mı sayılacaksınız? Kalem 68’de zikredilen ders kitabınız hanedir; paraya mı yazdırdınız, parayla mı yazdırdınız onu? Yoksa ufak paraları bizim kitabımızın melodiyle hecelenmesinden, büyük paraları o gizli kitabınızdan mı toparladınız?
Sadakat, doğruluk ve dürüstlüktü siz onu köpekliğe çevirdiniz ve bir sadakat hiyerarşisi oluşturdunuz. Kabahat ve günahlarınıza kim eşlik eder, kim uyum sağlar, kim göz yumar; onlarla bütünleşip kul hakkı, yetim malı, kamu imkânı üzerine saadet zincirlerinden kâşâneler diktiniz. Dirlik ve düzenin damına un serip ruhbanlarınıza birlik ve beraberlik duaları yaptırıp topluca âmin dediniz; hanesineydi?
Aslında iman da bir düzendir ve başlı başına bir değişimdir. Yalnız “imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!” (Bakara 93)
İman nostalji değildir, “Biz, atalarımızdan gördüğümüz şeylere uyarız” (Bakara 170) demek değildir.
İman bir aksiyondur, içsel bir devrimdir. Dedenin bastonu, işlenmiş kitap örtüsü değildir; vitrinde yada duvarda sergileyeceğin. Aksine iman bir iddiadır.
Bulmuşsunuz şeyinize göre hocaları, binmişsiniz bi acayip elâmete; gidiyisunuz acaba hangi istikamete? “Ruşveti oyle yiyisunuz ki, yolsuzluği oyle ediyisunuz ki gôren da huşuyla namaz kılayisunuz zanar” diyen bir Lazutî Kıpçak Hoca da mı çıkmadı içinizden?
28 Şubat’ınız kutlu olsun muhteremler!..