Deprem ve ardından meydana getirdiği büyük yıkım bütün şiddetiyle devam ediyor. Yaraların iddia edildiği gibi kısa zamanda sarılacağına, izlerinin yakın zamanda silineceğine dair kimsenin bir ümidi yok.
Depremin kendisinden ziyade felakete dönüşmesinde ilk iki günde çalışmaların aksamasının neden olduğu herkesin malumu. Uzmanlar, enkaz altında sağ çıkarılanların yüzde 80’ine ilk 24 saatte ulaşıldığını söylüyor. İlk iki gün bazı bölgelere hiç girilmediği, bazı bölgelerde de enkaz altında “İmdat!” çığlıkları duyulmasına rağmen ekiplerin başka alanlara yönlendirildiği iddiaları kulaktan kulağa dolaşıyor.
Yetki karmaşası, talimat beklentisi, rol kaptırmama gayreti neticesinde geciken müdahale, depremin büyük felakete dönüşmesinin en büyük sebebidir. İlk Günde AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Cumhur İttifakı olarak sahadayız!" diyerek, kendileri dışında yardıma koşan unsurları adeta yok saymıştı.
Askeri gören vatandaş, devletinin kendi yanında olduğunu hisseder. ‘Asker depremin üçüncü gününe kadar neredeydi?’ sorularına Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın verdiği cevap da tartışmaları alevlendirdi.
Geç kalma konusunda Kızılay’ı eleştirenlere Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terbiyesiz terbiyesizliğini bırakmaz. ‘Bu Kızılay nerede?’ diyor. 'Ne çadırını, ne yemeğini görmedik' diyor. Be ahlaksız. Be namussuz. Be adi. Yaklaşık 2,5 milyon insana bu Kızılay yemeğini ulaştırıyor. Böyle vicdansızlık olur mu?” sözleriyle ateş püskürmüştü.
İki gün önce, depremin üçüncü gününde Kızılay’ın, depremzedelere ulaştırmak yerine AHBAP ve bölgede depremzedelere bedava ilaç dağıtacak olan Türk Eczacılar Birliği’ne çadır sattığını öğreniyoruz. AHBAP aynı günlerde Kızılay’dan konserve gıda da almış.
Halkın bağışlarıyla elde ettiği gelirleri savaş ve doğal afetlerde yaraları sarmak için kullanması gereken Kızılay, deprem bölgesine ulaştırması gereken çadırları satmış parayla satmış. Kızılay Başkanı Kerem Kınık, "AHBAP ve Kızılay'ın işbirliği ahlakidir, akılcıdır, yasaldır. Aksini iddia eden ise ya meseleyi anlamamış ya da kötü niyetlidir." diyebiliyor.
Haluk Levent, "Depremin üçüncü gününde ben o çadırları almak zorundaydım. Nerede olsa alırdım. Parayla aldık diye üzülmedik, sevindik. İnsanlar çok zor durumdaydı." Görevi yaraları sarmak olan Kızılay, gönüllülerin verdiği bağışı depremzedeler ulaştırmaya çalışan AHBAP’a çadır satıyor. AHBAP parayla aldığı çadırları AFAD’a teslim ediyor. Devlet kurumu AFAD depremzedelere çadır dağıtmış oluyor…
Kızılay, Suriye’de zor durumda olanlar için ev yapabiliyorken, gelirini elde ettiği insanlar enkaz altında inim inim inlerken, felaketzedelerin yardımına koşmak yerine çadır ve gıda satabiliyor. Yorumu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adıyaman’da, "Helallik" istedi. "Sarsıntıların yıkıcı etkisi, olumsuz hava şartları, hasar gören altyapının getirdiği zorluklar gibi sebeplerle maalesef ilk birkaç gün Adıyaman'da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için sizden helallik istiyorum." dedi.
Müdahalede geç kalındığı, gerekli işbirliğinin sağlanamadığı bu yüzden can kayıplarının arttığı eleştirilerine çok sert cevap verilse de yukarıdaki sözler çok şeyi anlatıyor…
Depremin üzerinden 24 gün geçmiş. Yaşlı bir kadın, "Biz her şeyimizi yitirdik kızım! Kurtulduk diye sevinemiyoruz. Manevi olarak da kaybettik!" diyor gazeteciye. "Temizlik yok, hijyen yok, tuvalet yok, çadır yok, gıda yok, yok yok… Rezillik içerisinde yaşıyoruz. Gidecek yerimiz yok. Banyo mu, ne banyosu? Nerede banyo yapacağız? Yüzümüzü yıkayacak su bulamıyoruz. Kendi imkanlarımızla yaptığımız derme çatma küçük bir çadırda 14 kişi kalıyoruz..."
Bunca can kaybı ve yıkıma rağmen, insanların bunca zor şartlarda yaşamaya çalışmasına rağmen, empati kuramıyor, en küçük bir eleştiriye tahammül edemiyorlar. Kendi seslerinden başka ses istemiyorlar! İktidar mensupları beceriksizliğe tepkiyi Türkiye’nin güvenliğiyle eşleştirme gayretiyle kendi sorumluluklarını perdeleme gayretindeler.
Bir aynaya baksalar görecekler nerede yanlış yaptıklarını. Biliyorlar, bakmıyorlar...
Bakmasalar da herkes biliyor ki, hiçbir şey 6 Şubat’tan öncesine dönmeyecek...