Gönlüm ilk cemre’yle ısındığı yıl,
Henüz çocukluğun dönemecinde,
Huri gibi güzel bir eş isterdim
Ne yalan şöyleyim durduğum yerde
Buydu yüreğimde dağ olan derdim
Vakt erişip imkânını bulunca,
Nohut oda- bakla sofa bir de ev,
İçinde huzurla oturacağım
Ayağım eşikten girdiği an’da,
Dünya’nın gamından kurtulacağım
Gül dalında bülbül şakıyor sanki
Çay hazır diyecek her sabah bir ses,
Hayâl mi gerçek mi bilmeyeceğim
Yüzümde gezecek sıcacık bir el,
Kayıp’ta izini silmeyeceğim
Sonra, dağılacak beynimde sisler
Ekmek, peynir, zeytin kokularından
Zihnime şükürler sıralanacak
Bu yoğun saadet Çıngıları’yla,
Gözlerimde Cennet çıralanacak
Yataktan kalkışım yük değil umut,
Sofraya çöküşüm bayram neşe’si
Çay’ın bardağıma doluşu başka
Arz’da nebat bilse aldığım hazzı,
Topraktan sıyrılıp, sarılır aşk’a
Birazdan yanıma boy boy dizilen
Kuş ağızlı yavrulara elimle,
Yediğim nimetten yedireceğim,
Sorgu’da dilleri sürçmesin diye,
Hece hece Allah dedireceğim
Gün’ün vedaına gelince sıra,
İncecik bulutlar dolacak göğe,
Çisentiyle çıkacağım yuvamdan
Bir-kaç adım atıp, bakacağım ki,
Bakıyor, eşimle çocuklar camdan
Kulağımda çeşit çeşit uğultu,
Gözlerimde buğu buğu son sahne,
Coşan yüreğime sabr ekeceğim
Seviyor olsam da yaptığım işi,
Akşamın ipini tez çekeceğim
Yıllar önce yazdım gönlüme bunu,
Yıllarca okudum ve âmin dedim
Şükür, Yaradan’ım sesimi duydu(!)
Ufak-tefek aksilikler olsa da,
Ekseri gerçekler hayâle uydu.