SAHİH RÜYA GİBİ

Nazım TEKTAŞ

 

 

 

 

 

 

 

 

Gönlüm ilk cemre’yle ısındığı yıl,

Henüz çocukluğun dönemecinde,

Huri gibi güzel bir eş isterdim

Ne yalan şöyleyim durduğum yerde

Buydu yüreğimde dağ olan derdim

 

Vakt erişip imkânını bulunca,

Nohut oda- bakla sofa bir de ev,

İçinde huzurla oturacağım

Ayağım eşikten girdiği an’da,

Dünya’nın gamından kurtulacağım

 

Gül dalında bülbül şakıyor sanki

Çay hazır diyecek her sabah bir ses,

Hayâl mi gerçek mi bilmeyeceğim

Yüzümde gezecek sıcacık bir el,

Kayıp’ta izini silmeyeceğim

 

Sonra, dağılacak beynimde sisler

Ekmek, peynir, zeytin kokularından

Zihnime şükürler sıralanacak

Bu yoğun saadet Çıngıları’yla,

Gözlerimde Cennet çıralanacak

 

Yataktan kalkışım yük değil umut,

Sofraya çöküşüm bayram neşe’si

Çay’ın bardağıma doluşu başka

Arz’da nebat bilse aldığım hazzı,

Topraktan sıyrılıp, sarılır aşk’a

 

Birazdan yanıma boy boy dizilen

Kuş ağızlı yavrulara elimle,

Yediğim nimetten yedireceğim,

Sorgu’da dilleri sürçmesin diye,

Hece hece Allah dedireceğim

 

Gün’ün vedaına gelince sıra,

İncecik bulutlar dolacak göğe,

Çisentiyle çıkacağım yuvamdan

Bir-kaç adım atıp, bakacağım ki,

Bakıyor, eşimle çocuklar camdan

 

Kulağımda çeşit çeşit uğultu,

Gözlerimde buğu buğu son sahne,

Coşan yüreğime sabr ekeceğim

Seviyor olsam da yaptığım işi,

Akşamın ipini tez çekeceğim

 

Yıllar önce yazdım gönlüme bunu,

Yıllarca okudum ve âmin dedim

Şükür, Yaradan’ım sesimi duydu(!)

Ufak-tefek aksilikler olsa da,

Ekseri gerçekler hayâle uydu.