Günlük yaşantımızdan aile ilişkilerimize kadar çok sayıda kişi ve olayla karşılaşarak tecrübe birikimi elde ederiz. Hepimizin daha sonra ki ilişkilerine bu tecrübeler rehberlik ederler.
Orta yaşı geçkince vatandaşlarımızın bu tecrübelere göre hareket ettikleri, eşini dostunu bu tecrübelere göre seçtikleri bilinir. Cimri oldukları bilinen bir aileden kız istemeye gidilmez veya gidilmek zorunda kalınırsa ona göre tedbir alınır. Yalancı olduğu bilinen bir komşunun çocuğunun sözlerine bile aksi ispatlanmadığı sürece itibar edilmez.
Bazı insanlar yapıp ettikleri ile toplum nazarında mahküm olmuşlardır. Artık ağızlarıyla kuş tutsalar fayda etmez. Çünkü toplum tarafından kendilerine gerekli şans verilmiş, test edilmişlerdir. Verilen şansı hep kendilerinin mahkümiyeti yönünde kullandıkları için artık hükümleri verilmiş kalemleri kırılmıştır. Geri dönüşleri yoktur.
Siyasi düşüncelerde böyledir. Bir siyasi düşünceye toplum tarafından açılan kredinin kullanımına bakılır. Bu sebeple insanlık tarihinde birçok iktidar ideolojisi bir daha gelmemek üzere siyasi çöplüğe atılmıştır. Oysa bu iktidarlar zamanında en güçlü dönemlerini yaşamışlar, hiç gitmeyecek sanılmışlar ve alternatifsiz görünmüşlerdir.
Mısır’da ki Fatimi halifeliği böyledir. O kadar yanlış yapmıştır ki, toplum vicdanında mahküm olmuş bir ideoloji olarak tarihe gömülmüştür.
Hitler Almanya’sı böyledir. Milliyetçi Almanlar bile Nazi eğilimini saklama ihtiyacı hissederler. Halbuki Naziler halkın % 50’sinden de fazlasının oyunu almışlardır.
Komünist Rusya böyledir. Halk devrimi ile gelen komünizm Rusya için en kötü hatıra olarak kalmıştır.
Vietnem’da böyledir. ABD ile birlikte alenen kendi halkına karşı savaşan Viet-kong ideolojisinin itibarı sıfırdır.
Bu gibi örnekleri oldukça arttırabiliriz. Ama alacağımız ders ve çıkaracağımız sonuç aynıdır. İktidara geldiklerinde kendilerine sağlanmış olan krediyi fütursuzca harcayan ideolojiler aynen bireysel tecrübelerle mahküm ettiğimiz insanlar gibidirler. İktidarları toplumun gözünden düşmüş o iktidarın ideolojisinin de artık pek şansı kalmamıştır. Bir müddet çok güçlü görünse dahi gidecek ama bir daha gelmemek üzere mahküm olarak gidecektir. Sadece ne zaman gideceğini tam kestiremiyoruz.
Allah verede üç gün mü, üç hafta mı, üç ay mı, üç vakte kadar gitsin de ruh sağlığımız düzelsin.
Türkiye’de “Siyasi Ümmetçilik”, “Siyasi İslam”, “Din istismarcılığı” veya “Dincilik” olarak adlandırılan ideoloji sergilediği uygulamalarla iktidardan düştükten sonra kimsenin yüzüne bakmayacağı bir ideoloji olmaya kendisini mahküm etmiştir.
Korkumuz, endişemiz ve tahammül edemeyeceğimiz sonuç ise yapılan yanlışların kullanılan isim dolayısı ile yüce dinimiz İslam’a fatura edileceği ve bir süre sonra halkımızda dine karşı bir soğumanın oluşabileceği düşüncesidir. Bu düşüncenin ipuçları da bazı bireysel örneklerde görülmektedir.
Çünkü “…bu yapılanlar Müslümanlık ise olmaz olsun böyle Müslümanlık.” diyen insanlara rastlamaya başladık.
Bu sebeple ülkemizde gücü eline geçiren bu ideoloji için yeni ve hiç kullanılmayan bir isim vermeyi düşünüyoruz. Bu ismi kullanalım ki, yarın yere düşen ideolojinin içinde gerçek İslam’a yer olmasın. Mahküm olan sadece bu zihniyet olsun.
İslam dininin sahtesini kullananlar için “Sahte İslamcı”, Ümmet kavramını çarpıtanlar içinde “Sahte Ümmetçi” demeyi uygun görüyoruz.