Yıllar önceydi... Güzelbahçe Halk Eğitimi Merkezi'nde okul aile birliği başkanıydım. Bir gün resim kursumuzda 15-16 yaşlarında güler yüzlü bir delikanlı ile karşılaştım. Herkese “Günaydın” dedikten sonra gülümseyerek “Nasılsınız?” diye soruyor, ona hatırını soranlara ise “Sizi gördüm daha iyi oldum” diye yanıt veriyordu... Elinde renkli kalemleri ve bir resim defteri diğer kursiyerlerle birlikte resim yapmaya çalışıyor... Uyumlu, sevecen bir genç... kursiyerlerin çoğunluğu yetişkin hanım ama kimse şikayetçi değil ondan... o da hiç kimseden...
Ama bana göre yolunda gitmeyen, doğru olmayan bir şeyler var bunda. Bu çocuğun yeri burası olmamalı. Çünkü bir zihinsel engelli o. Şimdi anne ve babası başında ama ya sonra? Bu çocuk hayatta yapayalnız kalınca ne olacak? Resim yapması da güzel ama ileriye dönük onu eğitecek, geliştirecek hatta yaşamını sağlayacak para kazanmasına yönelik bir eğitim alması gerekmez mi? Bu düşüncelerle Birkaç gün boğuştuktan sonra annesini okula çağırdım. Aklımdaki soruları peşpeşe sıraladığımda annenin de böyle sorularla mücadele ettiğini ve elinden tutan biri olmadığı için bir şey yapamadığını öğrendim. Hatta baba onun dışarı çıkmasını bile istemiyor, böyle bir çocuğu olduğu bilgisini pek çok yakınından da gizliyormuş. Annesi babadan saklı getiriyormuş Halk eğitime Ali'yi. Yüreğim burkuldu... bir insanın yavrusundan utanması... ne acı...
Çok ayrıntıya girmeyeyim sonunda babayı razı ettik. Belediye başkanımızdan bu işler için bir araba istedim. Bir kaç böyle eğitim veren yere götürdük Ali'mizi annesi ile birlikte. Meğer bizim Ali 23 yaşında imiş ve devlet 23 yaşından sonrasına eğitim vermiyormuş. Ancak bu görüşmelerimizin birinde okul müdürü hanım masanın üzerine ataşları serpti ve Ali'den toplamasını istedi. Ali topkarken parmaklardan birinin kıvrılmadığını fark ettik. Böylece ileri zamanda ameliyat olarak kalıcı sakatlıktan kurtuldu Ali'miz. Bir de bazı verilmesi gereken cinsel eğitimler konusunda falan anneyi bir güzel aydınlattı müdüre hanımımız. Gerekli eğitim verilmezse ileride dürtüleri doğrultusunda teşhirci de olabiliyormuş bu çocuklar. O yüzden bu tür eğitimler çok önemliymiş...
Yıllar geçti... Geçen hafta Ege Bölgesi Görsel ve Plastik Sanatlar Derneği'nin İzmir İş Bankası Sanat Galerisi'nde karma bir sergisi vardı. Ve Galeri yönetimi ile ortaklaşa olarak ZİÇEV (Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı) öğrencilerini konuk olarak alıp atölye çalışması yaptılar. Dernek başkanı Serdar Yörük kardeşim ile birlikte kimi sanatçı arkadaşlarım da destek verdi bu çalıştaya. Elbet ben de oradaydım...
Çocuklar diyorum ama vakfa kabul için yaş sınırı yok. Ancak devlet 23 yaşa kadar baktığı için genelde daha yukarı yaşta olanlar geliyormuş. Yani epey yetişkinleri de vardı aralarında, daha genç olanları da... Çok sıcak kanlılar. Kocaman yürekli ve saf, temiz duygularla ışıl ışıl gülen gözlerle bakıyorlar. Önce sergiyi gezdiler. Bol bol fotoğraf çektiler. Bayılıyorlar fotoğraf çekmeye, poz vermeye. Resimler genelde soyut olduğundan ve onların algılamalarında soyut kavram olmadığından artık benzettikleri şeye göre somut olarak anlattılar gördüklerini. Kendi hayallerine göre yorumladılar. Ev, araba, öğretmen, anne, baba...
Rehberlik öğretmenleri Güler Akan hanım ile epey bilgilendirici sohbet ettim:
“Buraya gelmemizin amacı çocukların sosyal yaşam becerilerine katkı sunmak ve görsel algılarını geliştirmek. Her gün sabah 09.00 da okula gelip akşam 16.30 da evlerine dönüyorlar. El becerilerine yönelik atölye çalışmaları boncuk dizme, seramik, ebru ve galoş gibi şeyler ve sorumluluk sahibi olmalarına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bunlar sergileniyor ve satıştan elde edilen gelir vakfa kalıyor.” diye anlattı.
Çocukların beden eğitiminden halk oyunlarına kadar; dramadan ritm grubuna kadar pek çok sosyal ve kültürel etkinlikler, çalışmalar yapıyorlarmış. Okuma-yazma, bilgisayar, öz bakım becerileri öğretiyorlarmış. Örneğin bere, şapka takmak, diş fırçalamak, bağcık bağlama bizim aklımıza bile gelmeyen basit gördüğümüz şeyler onlar için çok zor ve bir o kadar da önemli imiş.
İzmir'de yerleri Çiğli'de ama yurt genelinde 14 ildeki şubeleriyle eğitim ve rehabilitasyon hizmetini tam gün olarak sürdürüyorlarmış.
Kayıt olacak bireylerden özel eğitim gerektiren bireyin, gelişimsel ve eğitsel tanısının rehberlik ve araştırma merkezlerinden ve gelişimsel ve tıbbî tanısının ise sağlık kurumlarından alınan test sonuçları belgesi ile nüfus cüzdan fotokopisi ve 2 vesikalık fotoğraf isteniyormuş.
İnternette facebok sayfaları var. “Okulumuzun 0232-370 35 11/370 53 68 telefonlarına ve izmir.zicev@gmail.com elektronik posta adresimize sorularını sorabilirler.” diyor kurum müdürümüz Sevilay Adıgüzel hanım. Eğer bize telefon ederlerse kendimizi daha teferruatlı olarak anlatabilir, kafalarına takılan soruları yanıtlayabiliriz diye de ekliyor.
Güler Akan öğretmenimiz “Zihinsel engellilerin büyük ölçüde toplumun olağan yaşantısının dışında bırakıldığını belirterek halktan destek beklediklerini, acıma duygusuyla değil, onların da bir takım yaşam hakları olduğunun bilinmesinin ve ona göre davranılmasının çok önemli olduğunu vurguluyor. Ziyarete gelsinler, sıcak bağlantı kuralım. Bu çocuklar da bizim çocuklarımız...” diyor. Haklı da... Bu utanılacak bir şey değil. Böyle çocukları olan anneler babalar, ne olur onları gizlemeyin. Böyle merkezlere götürün, geleceğe hazırlansınlar, sosyal olsunlar.
Bu yaşam paletinde onlar da ayrı güzel bir renk ve bu palette onların da var olmaya hakları var...
Bu arada Ali'mize yer aradığım zamanlarda ZİÇEV ile tanışmadığıma hayıflandım.
Hülya Sezgin/ hulyasezgin@hotmail.com