SAMSUN RAPORU

Duygu SUCUKA

GELECEK TÜRKİYE HAREKETİ SAMSUN RAPORU

(Etkinlik-6, 10 Ekim 2024, Samsun)

 

Atatürk’ün şehri SAMSUN.

Ben böyle düşünüyordum. Samsun’a gidip oradaki insanlarla sohbet edince onların da Atatürk’ün şehri dediklerini gördüm. Samsun, Türk halkının belleğinde Atatürk’le eşdeş bir şehir olarak yer alır. Milli Mücadelenin başladığı, tarihi simge taşıyan bu ilimizi yakından tanımak, Gelecek Türkiye Hareketinin çalışmaları doğrultusunda incelemek, rapor etmek üzere bu defa 10.10.2024 tarihinde Samsun’da idik.

 

Samsunlu yerel sanatçı şair Yörük Dede takma adıyla bilinen Hüseyin İçel ve oğlu Deniz o gün bana Samsun’da eşlik ettiler, Samsun’u tanıttılar, toplantılarımıza katıldılar, günün sonunda yolcu ettiler.

 

Samsun 1,5 milyona yakın nüfusuyla, Türkiye’nin 16. sırada yer alan büyük şehri. Gün içinde bazı sokak sohbetlerimiz oldu. Genç bir kızla birlikte yürüdük bir ara, son derece efendi, kibar ve karşı sorularıyla sorularıma cevap verdi. Samsun’da sığınmacılar ne durumda diye sorduğum soru soruya, “Çok fazla, hatta bizden daha fazlalar” yanıtını aldım.

 

Şehirde ana bulvarlardan birinde Atatürk’ün büyük posterleri belli aralarla cadde boyunca kenarlara konmuş. Adeta Atatürk posterleri müzesi gibi bir görünüm. Çok beğendim.

Samsun’da zamanım, randevularımıza gidecek ve çalışmamızı yapacak kadar kısıtlı idi. O nedenle, ev sahibi arkadaşlarla, önce Ziraat Odasına sonra da Gazeteciler Cemiyetine gitmek üzere buluştuk.

 

xxx

 

TARIM

Samsun’da Tarımı Samsun Ziraat Odası Başkanı Hasan Tütüncü Beyden dinledik. Bizi makamında kabul eden Başkan, şimdiye kadar çalışma yaptığımız diğer illerde, tarımla ilgili dinlediğimiz sorunlar ve şikâyetlere paralel şeyler anlattı. Anlatımını kendi sözleriyle veriyorum:

 

“Dediğiniz gibi, Samsun Atatürk’ün şehri, meşale burada yanmış, milli mücadele burada başlamış. Burası bir tarım şehri, Karadeniz’in en büyük ili. İki tane nehrimiz var, Yeşilırmak ve Kızılırmak, bu nehirler ilimizden denize dökülüyor. Bizim ovalarımızdan üretilen tarımla ilgili tüm ürünler İç Anadolu’dan İstanbul’a kadar gidiyor, ihtiyacı karşılıyor. İç Anadolu’yu besleyecek kapasitede tarımsal üretime sahibiz. Çarşamba, Bafra, Vezirköprü, Demre ovalarımız var. Bu ovalarda yetişmeyen ürün yok, ne ekersen onu alabiliyorsun.

 

Çiftçiye her türlü destekler olsa da bu destekler yetersiz. Mesela buğdaydan bahsedelim, buğdayın kilosunu ofis bu sene 9 lira, primiyle beraber 10 lira açıkladı. Özel sektör 11 lira açıkladı ama almıyor çünkü devlet sana sahip çıkmayınca özelin elinde kalıyorsun, o da darda boğmaya çalışıyor. Onun için çiftçimiz dertli. Bu ay sonunda buğday ekimi var, buğdayın bir tonu 20 bin lira. Yani toprağa atacağın buğdayın kilosu 20 lira. Ama hasat zamanı çiftçi bunu 8 lira, hatta 7 liradan sattı. 1 ton buğday alacaksın 20 bin, 1 ton gübre alacaksın o da 20 bin, ilacı, mazotu, işçiliği hariç. Çiftçi bunun altından nasıl kalkacak. (Burada dönüm başına kaç liralık buğday ekiliyor, kaç lira toplam masraf oluyor, kaç kilo buğday alınıyor, bunların hesabını yapmıyoruz). Her geçen gün çiftçi kötüye gidiyor. Türkiye’de tarım başlı başına sorun haline geldi. Bunu kim yapıyor, hükümet buna çözüm bulmak istemiyor. Türkiye’de bir tarım haritası yok, bölgelere ayrılmış bir tarım bilgisi yok. Mesela Çarşamba ve Bafra ovalarımızda patlıcan, biber, karpuz, kavun, fındık, ayçiçeği, hepsi yetişiyor. Ama çiftçi zarar, zarar, başka şey görmüyor şu an. Ekimler de şu an %50’ye düştü, toprağı boş bırakıyorlar, ekmiyorlar. Hükümet diyor ki boş kalan tarlaları tespit edeceğim, tarla sahibi ekmezse kiraya vereceğim. Yahu ben ekmiyorsam sen benim tarlamı başkasına nasıl kiraya veriyorsun. Ziraat odaları çiftçinin hakkını savunduğu için, hükümet bu odaları muhalefet olarak görüyor.  Ziraat odaları bu gidişle kapanma durumuna gelecek. Odalar Anayasal hakkımız olduğu için bu yapılamıyor. Çarşamba, Bafra gibi bazı ovalarımızda gösteri yapılmak istendi ama cılız kaldı. 10 senedir fındığa destek var, bu destek 10 senedir hiç değişmedi, 170 lira. Bu destek de ovadaki fındığa değil sadece meyilli arazideki fındığa veriliyor. Bu sene biraz bastırdık, gübre, fındık, mazot desteğini biraz artırdılar. Yani tarım Türkiye’de başlı başına sorun. Bu sorunu ne geçmiş hükümetler çözdü ne de şimdiki hükümet. Kimsenin işine gelmiyor çözmek. Mesela bu sene kavun karpuz iyi para etti, seneye herkes kavun karpuz ekiyor. Buna bir planlama lazım. Şu bölgede şu üretilsin, bu bölgede bu üretilsin diye bir çalışma yok. Bu sene bir traktör römorku dolusu karpuz ( bir römorkta 4 ton, 5 ton karpuz var) 250 lira, 300 liradan satıldı. Ne yapsın bu adam. Karpuzunu yol kenarına dökmekte haklı. O dökene de şov yapıyor diyorlar.

 

Gene bu sene kokarca denilen haşere başımızın belası oldu. Bu kokarca yurt dışından getirilip buraya atıldı. Her biri 150-200 tane birden yavruluyor. Bunlar biyolojik savaş, sizin üretiminizi bitirmek için yapılıyor.

 

Kota konulan şeker pancarı bitti, tütün bitti. Eskiden annelerimizin babalarımızın ürettiği o mis gibi kokulu domatesler vardı, bunların hepsi bitti. İsrail dedi ki bunları yok edeceksiniz, biz size vereceğiz tohumu, ürünü bol bol alacaksınız. Her sene tohum değişiyor, her sene ilaç değişiyor. Yani derdimiz çok. Bakkalı, küçük esnafı ortadan kaldırdık, marketlerde denetim yok, bir ürüne her gün ayrı fiyat uygulanıyor, herkes tutturabildiğine gidiyor. Lokantaya gidiyorsun, markete gidiyorsun devamlı fiyatlar değişiyor.

 

Çiftçi kara geçmedi, geçemiyor. Bakıyorsun İskenderun limanına, Mersin Limanına gemiler dolusu patates geliyor, patates üretmemize rağmen Suriye’den patates alıyoruz. Ayçiçeğini, buğdayı Ukrayna’dan, Rusya’dan alıyoruz. Eskiden dışarıdan almaya ihtiyaç duymazdık. Şimdi tarım ülkesinde tarım ürünlerini ithal ediyoruz. Üstelik de savaştaki ülkeden alıyoruz. O adamlar başlarına bombalar yağarken üretim yapıyorlar.

 

Hayvancılık da bu sene zararda. Küçükbaş çok azaldı, büyükbaş zaten yok. Şehrin kenar mahalleleri hep imara açıldı, her taraf beton, canım tarım arazileri öldürülüyor. Bunlar da yetmedi meralara göz dikildi. Üç köyün, beş köyün ortak meraları var, artık buralara el konuyor, meralar elimizden gidiyor. Meraların statüsü değiştiriliyor, Hazine arazisine çevrilip işte şu belediyeye, bu belediyeye, kamu yararına kullanılmak üzere tahsis ediliyor. Belediye tarım il müdürlüğünden talepte bulunuyor, mera komisyonu karar veriyor. Sonra da o meralar imara açılıyor.  

Afgan ve Suriyeli çobanlar burada da var.

 

Ovalarda küçük arazilerin yanı sıra yüzlerce dönümlük çok büyük araziler de var, küçük aile işletmeleri pek yok. Samsun su zengini bir il. Yeşilırmak ve Kızılırmak il sınırları içinden Karadeniz’e dökülüyor. Taban suyu çok sığ derinlikte, 8-10 metreden su alınabiliyor.

Türkiye’nin yıllık 25 milyon ton buğday tüketimi var, üretimimiz henüz 15 milyon tona çıkamadı. 12 milyon tonu dışarıdan, Rusya ve Ukrayna’dan alıyoruz. 25 sene önce tarımda dünyada 7. ülkeydik.

 

Genç nesillere, sen köyde dur sana inek verelim, koyun verelim demekle teşvik olmuyor.  Sonra 5 inek veriyorlar. Bu da cazip gelmiyor.

 

Samsun Türkiye’de en çok tütün yapan bir ilimiz idi. Şimdi çiftçinin %10’u ancak tütün yapıyor. Tütün de, pancar da kota konduğu için bitti. Kota konmasının da açık olmayan nedenleri vardı. Şeker fabrikalarının satılması gerçekleşti, pancar üretimi bitti. Şeker fabrikalarının toplam satışı 192 milyon Euro,  dışarıdan alınan şekerin miktarı yıllık 300 milyon Euro’nun üzerinde.

 

Fındık dünyada yoktu, şimdi Uzakdoğu’da, Hindistan’da, başka yerlerde üretiliyor. Karadeniz fındığını yok etmek istediler, o yüzden biyolojik savaş dediğimiz böcekleri getirip bölgemize bıraktılar.

 

xxx

 

BASINLA BULUŞMA

Samsun Gazeteciler Cemiyeti’nin verdiği destekten memnuniyetimizi belirterek bu bölümü anlatmak istiyorum. Cemiyet Başkanı Mehmet Yazıcı Bey, kendisini ilk aradığımdan çalışmanın sonuna kadar iyi niyetli bir yaklaşımla cevap verdi, elinden gelen desteği esirgemedi.

 

Kendileriyle toplantı yapacağımız mekâna gittiğimizde nasıl da detaylı ve güzel hazırlandıklarını gördük. Bu toplantıyı Engelli Komisyonlarının merkezinde organize etmişler. O nedenle orada çokça engelli kardeşlerimiz ve kadın arkadaşlar vardı. Meraklı, hoş bakışlı kadınlar. Bazıları diyordu ki yazılarınızı okuduk. Belli ki beni merak edip araştırmışlar. Bu da güzel ve moral verici bir ayrıntı idi.

 

Mehmet Bey ve yardımcısı Kadın Komisyonu Başkanı Muradiye Hanım bize Cemiyet’in yapısını anlattılar. İlk defa kendilerinin uyguladığı bir yönetim şekli oluşturmuşlar ve Cemiyet çatısı altında çeşitli komisyonlar kurmuşlar. Bunlar Engelliler Komisyonu, Kadın Komisyonu, AR-GE Komisyonu. Daha sonra birkaç il daha bu modeli oluşturmuş. O illerle bir araya gelerek bir Federasyon kurmuşlar. Mehmet Bey aynı zamanda o federasyonun başkanı.

 

Bu toplantıyı Engelliler Komisyonu merkezinde yapmayı uygun görmüşler ki bizim için de çok uygun bir ortam olmuş. Kadınların ilgi alaka ve yakınlıkları, zaman zaman da soru sormaları toplantının akışına güzellik katıyordu. Sohbet bilhassa toplantının başında okuduğum Basın açıklamamız doğrultusunda gelişti. Toplantının sonunda duyduğum memnuniyet ve manevi güzellik anlatılmaz boyutta idi.

 

Yaptığımız çalışmanın içeriği, amacı, vizyonu hakkında bilgi vermeye çalıştım. Sonra ülkede kadınları, kadın sorunlarını, nasıl aşılması gerektiği konusunu, onlarla karşılıklı sohbet ettik. Sohbete Türkiye’de engellilerin sorunları, nüfus içerisindeki oranları gibi konularla devam ettik.

 

Cemiyet Başkanı Mehmet Bey, bana, bu oluşumda yer alan Engellilerin üretmekte oldukları küçük el çantalarından bir tane hediye etti.

 

xxx  

 

Hep merak ettiğim, olumlu imaja sahip olduğunu düşündüğüm Samsun, tahmin ettiğim gibiydi. İlk kez gittiğim bu ilimizde, insanların (en azından benim karşılaştığım insanların) güzel yürekli olduklarını gördüm.

 

Bu çalışmada;

Ev sahipliği yaparak beni hiç yalnız bırakmayan Hüseyin İçel Bey (Yörük Dede) ve oğlu Deniz İçel’e;

Makamında bizi ağırlayan ve Samsun tarımıyla ilgili her şeyi konuştuğumuz, Samsun Ziraat Odası Başkanı Hasan Tütüncü Beye;

Çalışmamıza en baştan destek veren ve çalışma günü hazırladığı toplantı ortamıyla bizi onore eden Samsun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Yazıcı Beye;

Toplantıya katılan ve ilgiyle izleyen engelli kardeşlerimize ve sevgili kadınlarımıza;

Ayrıca emeği geçen herkese;

Teşekkür ediyorum.

12.10.2024

Duygu Sucuka

Gelecek Türkiye Hareketi