O çocukluğundan beri resim sanatına gönül vermiş biri. Sanat ile ilgilenen bir ailede yetişmiş. Daha küçücükken babası ile ağabeyinin yaptığı resimleri hayranlıkla izler ve hayalinde canlandırdığı kahramanları, imgeleri çizmelerini istermiş onlardan. Onlar da bu isteğini severek yerine getirirlermiş. Bu sevgi sonra artarak sürmüş ve bir gün elini taşın altına sokması gerektiğinin farkına varıp bir şeyler yapmaya karar vermiş...
Çetin Uyan'dan söz ediyorum... Bundan 5-6 yıl önce Ankara Sanat Fuarı sergim sırasında, . Gelincik ressamı Hikmet Çetinkaya hocamın önermesiyle tanıştık. Sonraları pek çok sanat etkinliklerinde, sanat sempozyumlarında birlikte çalıştık. Kişisel sergilerime geldi, eşimin ve benim yakın dostumuz oldu.
Neyse uzun uzun anlatmayayım. Bırakayım o bize anlatsın kendini ve neler yaptığını... Ancak önce onunla ilgili bir düşüncemi de size söyleyeyim izin verirseniz. Bana göre sanatta güzel şeyler yapıp gelişmesine katkı koymaya çalışan, sanat projelerinde koordinatörlük yapan, sanata ve sanatçıya destek veren bir atom karınca o!... Bana bunları anlatırken "Beni çocukluğuma götürdün " diyecek kadar da duygusal...Evet... Şimdi onu ondan öğrenelim…
"Babam konservatuar'ın bir ara şan bölümünde okumuş, çok güzel şarkılar söylerdi. Estetik yönü kuvvetliydi, karakalem resimler yapar ve ben de onu hayranlıkla izlerdim. Hayal dünyamdaki objeleri ve figürleri çizmesini isterdim. O da beni kırmazdı..Çocukluğumda ağabeyim yağlıboya resimler yapardı, o boyaların kokusuna bayılırdım. Şimdilerde de suluboya resimler yapıyor. Ablam da çok güzel resimler yapar, modern resimleri Varlık Dergisi'ne kapak olurdu.
Sanıyorum 11-12 yaşlarında okuma alışkanlığım başladı. Okumak... okumak... her okuduğum kitap bana başka dünyaları tanıttı, yeni kapılar açtı. Dünyaya bakışım ve estetik duygularım gelişti. Çocukluğumdan gelen bu alışkanlığım hâlâ sürüyor. Bir kitabı okurken okuduklarımı zihnimde fotoğraf ve film kareleri haline getiriyorum. Sanırım bu estetik duygumun gelişmesine ve resme olan ilgimin yoğunlaşmasını sağladı. Çocukluğumda odamın duvarlarına takvimlerden ve dergilerden kestiğim resimleri asardım. Çok ilginç olan ise resmi bu kadar çok sevmeme rağmen "Ben de resim yapayım" diye bir duygu yaşamadım. Yüksek öğrenim yıllarımda şimdi de çok yakın bir arkadaşımın bana yapıp hediye ettiği suluboya resim ile sanıyorum ilk koleksiyonculuğum başladı. İş hayatımın ilk yıllarından itibaren o zamanlar az sayıda olan sanat galerilerinin davetli listelerine girdim. Postadan gelecek sergi açılış davetiyelerini ve aylık abonesi olduğum sanat kültür dergilerini heyecanla beklediğimi anımsıyorum..
Tek tek aldığım resimlerle işyerimin ve evimin duvarlarını doldurmaya başladım. Evlenene, ev alana ve özel bir günü yaşayan yakınlarıma ve sevdiklerime aldığım tek hediye resim olmaya başladı. Yurtdışı gezilerimde önemli sanat galerilerini ve müzelerini gezmek ilk önceliğim oldu. Şimdilerde çok yakın dostum olan Hikmet Çetinkaya ile tanışmam sanatsever hayatımda yeni bir başlangıç oldu. Çocuklara ve gençlere sanat yoluyla ulaşmaya çalıştığımız projeler büyük ses getirdi ve beni mutlu etti. Daha çok sanatçı ile tanışma fırsatım oldu. Sonraları Ankara'da otomobilimin garajını küçük bir müzecik haline getirerek, şimdi ismi ArtGaraj olan küçük bir dünya yarattım. İçinde yüzden fazla eserin sergilendiği sanat söyleşileri ve buluşmalarının yaşandığı bu mekan çoğu zaman sığınağım oldu...
Sürekli araştırıyorum. Gelecek vaat eden sanatçıları tanıtmaya çalışmak ve resimlerini satın alarak destek olmaya çalışıyorum bu beni mutlu ediyor... Sanatçı ve sanatsever dostlarımla sohbetlerimiz hep sanat üzerine... ne yapabiliriz... nasıl sanatın ilerlemesine katkı koyabiliriz konusunda…"
Evet Atom Karınca’nın söyledikleri bunlar. Birde onu ortak dostumuz ressam Hikmet Çetinkaya’nın ağzından dinleyelim.
"Para kazanmak kadar o parayı harcamak da önemlidir. Çetin dostum buna en iyi yapabilenlerden birisidir. Kendi bilgi ve donanımını artırıcı yönde birikimlerini en verimli şekilde kullanan bir kişidir. Çok iyi tanıdığımı düşündüğüm, kendisiyle zaman zaman bir araya gelip uzun sanat sohbetleri yaptığımız, çok büyük keyif aldığım bir dostumdur.
Ayrıca tanımadığım, ismini bilmediğim bir çok sanatçı dostumu da Çetin sayesinde öğrendim. Nasıl mı? Çetin araştırmacıdır, ilgilidir, çevresine karşı duyarlıdır, gelişmeleri takip eder. Konuşmalarımızda çok defa "Yeni birisiyle tanıştım, çok güzel eserleri var, çalışmaları şöyle, fikirleri böyle, mutlaka senin de tanıman lazım" gibi yaklaşımlarla, eksik yönümü sayesinde gidermişimdir.
Daima pozitif düşünür. Çok fazla yardımseverdir. Herkesin sorununa eğilir, çözüm bulmaya çalışır. Sanatçının dostudur. Sadece sanatçının maddi yönden güçlenmesi, daha fazla boya ve sanatsal malzeme alsın diye ondan resim aldığını da biliyorum. Amaç o sanatçının daha çok çalışmasını ve yeni malzemeler almasını sağlamak. İnce düşüncelidir, kibardır, keyiflidir, heyecanlıdır. Tam bir proje adamıdır. Sorumluluk sahibidir. Velhasıl adam gibi adamdır..." diye anlatıyor onu...
Eğer sanatta ileri bir toplum olsaydık, çocuklarımız ve gençlerimiz sanatla haşır neşir olsaydı güzel duyguları gelişecekti ve belki bu gün yaşadıklarımızı yaşamayacaktık. Sanatta ileri toplumlar barış yanlısı olur... savaş istemez... Çünkü öldüremez... O yüzden Çetin Uyan gibi sanat sevdalılarının artması aydınlık yarınlara giden yola ışık tutar...
Hülya SEZGİN / hulyasezgin@hotmail.com