Sayın Cumhurbaşkanım...
Ülkemizin içinde bulunduğu şartların siyaset üstü olduğunu düşünerek gerek bir siyasetçi, gerek sosyolog, gerek aile danışmanı, gerekse işletme sahibi kimliklerimle yaşadıklarımı, yaşayacaklarımızı ve gözlemlerimi sizinle paylaşmak isterim.
- Henüz sokağa çıkma yasağı ilan etmediniz. Bulaşmanın asgariye inmesi için kontrollü sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli. Görüyoruz ki halkımızın önemli kısmı durumun tehlikesinin farkında değil.
- Mevcut önlemler hemen tüm işveren ve çalışanları zor duruma düşürdü. İş yerleri gelirleri olmadığı için çalışanlarını işten çıkarmak ya da ücretsiz izne göndermek durumunda kaldı. Salgın olmasa da ekonomik şartların zorluğu yeterince bel bükmüştü, virüs tüy dikti. Eğer yeterli ekonomik tedbirler alınmazsa salgın geçtikten sonra ekonomik buhran yaşanacak. Bu durum gerçekleşirse olacakları mektubun sonunda paylaşacağım.
- Devlet bankaları dahil tüm bankalar kredi vermek için zorluk çıkarmaya, teminat, kefil ve taşınmaz ipoteği istemeye devam ediyorlar. Kredi notu halen dikkate alınıyor. İşletmeler kapanır ve çalışanlar işsiz kalırsa büyük toplumsal sıkıntılar yaşanır.
- Devlet harcamalarında mutlaka tasarrufa gidilmeli, Kanal İstanbul gibi maliyetli projelerden vazgeçilmeli, kaynaklar halka sunulmalı.
- Elektrik, su ve doğalgaz faturaları ötelendi, ancak telefon, gsm ve internet faturaları için aynı karar alınmadı. Bu konunun ivedilikle halledilmesi gerekiyor. Eve kapanmış insanlar yakınlarına erişimden mahrum edilirse evde oturmaktan vazgeçip yakınlarını ziyaret eder, potansiyel virüs taşıyıcısı olurlar.
- Kurduğunuz bilim kurulu tıbbi öneriler sunuyor. Ancak bence sosyo-psikolojik bir kurul daha oluşturmalısınız. Salgın ve güncel şartlar en az tıp bilimi kadar sosyal bilim uzmanlarına da ihtiyaç duyuyor.
- Kaynak yaratma konusunda para basma seçeneğini değerlendirin. Varsın enflasyon birkaç puan yükselsin. İnsanların hayatlarını sürdürmesinden daha önemli değildir.
- 65 yaş üzerine uygulanan sokağa çıkma yasağı bu insanları mağdur etmeye başladı. Karar gayet yerinde ancak organizasyon şemasını yeniden düzenlemekte yarar var. Yük sadece polis ve jandarma üzerinde. Benden uzakta yaşayan annem itibarıyla yaşadığım deneyim özellikle beldelerde oturan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın maaş çekme ve alışveriş yapma konusunda sıkıntı yaşadıklarını gösteriyor. Polis ve jandarma bu yükü kaldıracak halde değiller. Atıl halde olan diğer devlet memurlarına bu yetki tanınmalı, diyanet çalışanları, adliye memurları ve diğer kamu çalışanları yetkilendirilip 65 yaş üstü vatandaşlara hizmete yönlendirilmeli. Yoksa hizmetler aksamaya devam edecek.
- Bu millet gerçekten sağduyulu, feraset sahibi bir millettir. Ancak açlık ve yoksunluk şartlarında kartların “farklı karıldığı” bilimsel bir gerçekliktir. Evinde yiyecek ekmeği olmayan, evladının karnını doyuramayanlar her türlü suçu işlemeye hazır hale gelirler. İnsanlar evde oturmaktan bunaldı, bir de açlık tehlikesiyle yüzleşirlerse nasıl davranacaklarını kimse öngöremez. Market talanları, komşu evlerin soyulması, istenmeyen toplumsal hareketlerle karşı karşıya gelebiliriz. Açlık şiddet ve hırsızlığı doğurur. Henüz dönülmez noktada değiliz, yukarıda saydığım önlemler bu tehlikeyi ortadan kaldıracaktır. İşyeri kiralarının ötelenmesi, elektrik su ve doğalgaz faturalarının ötelenmesi, icra takiplerinin durdurulması çok doğru kararlardı. Ancak bu hal yeterli değil. Ev kiraları, telefon ve internet için devletin aynı noktada durması, hatta şartları daha da iyileştirmesi gerekiyor.
Siz ülkeyi yönetiyorsunuz, ben sıradan bir belediye meclisi üyesiyim. Ayrı partilere, ayrı ideolojilere aitiz. Ortak noktalarımız milletin ve devletin bekasıdır diye düşünüyorum. Siz tarihi ve Osmanlı’yı seversiniz. Size Şeyh Edebali’nin çağlar ötesi cümlesiyle son kez seslenmek isterim. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.”
Saygılarımla...