Sedat Peker'in örgüt lideri kim?

Ruhittin SÖNMEZ

Sedat Peker ismi her geçtikçe “organize suç örgütü lideri” sıfatıyla anılıyor. Fakat Peker videolarının en ağır suçlamalarına muhatap olan Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar da bizzat Sedat Peker de “örgüt lideri” sıfatının doğru olmadığını açıkladılar.

Sedat Peker’in “derin devletin başı” diye tanımladığı, uyuşturucu/ akaryakıt kaçakçılığı ve cinayetlerle suçladığı Mehmet Ağar "Peker organize suç örgütü lideri değildir, lideri olmak öyle kolay iş değildir, mensubudur" dedi.

Ağar, Peker’in iddiaları için, “PKK, FETÖ vd yasadışı örgütlerin sitelerinde ortaya atılmış yalanlardır.” “Bir gizli servisin kontrolünde ve yönlendirmesinde olan işlerdir” ifadelerini kullandı.

İlginç olan husus şu ki, Sedat Peker de Twitter’den “Ben bu suç örgütünün lideri değilim, sadece üyesiyim. Bu örgütte ara yönetici bile değilim” açıklamasını yaptı.

Demek ki, Sedat Peker’in de sıradan bir mensubu olduğu, büyük bir suç örgütü yapılanması var. Bu örgütün bazı üyeleri “bir gizli servisin kontrolünde ve yönlendirmesi ile iş yapıyor.”

*  *  *

Şimdi cevaplanması gereken onlarca sorudan daha önemli ve öncelikli bir soru ortaya çıkıyor: 

Peker'in mensubu olduğu bu büyük suç örgütünün adı ne, örgütün lideri kim?

Mehmet Ağar’ın bu örgütle ilişkisi var mı? İlişkisi yoksa örgütün adı, lideri ve faaliyetleri hakkında ne gibi bilgileri var?

Sedat Peker’in “itiraf ve ifşa ettiği bilgiler” ve ortaya koyduğu iddialar ile “devlet- siyaset- mafya- medya” arasındaki kirli ilişkilerin Türkiye’yi bir müsilaj (deniz salyası) gibi sardığını öğrendik. Ülke meğer oksijensiz kalmış.

Peker 9. videosunda öyle bir cümle kurdu ki, ürpermemek mümkün değil: “Tayyip abiyle yüzleşirken devleti zarara sokacak bir şey söylemeyeceğim… Ama ben pisliksem pislik silsilesinin en alt seviyesinde benim olduğumu herkese anlatacağım.”

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya göre, organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Sedat Peker'in bildikleri çok daha fazladır. “Peker bildiklerinin sadece yüzde 3’ünü anlattı.”

Peker’in anlattıkları içinde bir eski Başbakanın oğlu uyuşturucu trafiğini düzenlemekle; bir eski İçişleri Bakanı uyuşturucu ve kaçak akaryakıt baronluğu ve Uğur Mumcu’nun katili olmakla; mevcut İçişleri Bakanı suçluları rüşvet karşılığı korumakla; en büyük medya patronu hırsız ve emanetçi olmakla; bazı milletvekilleri ve medya mensupları mafyadan para yardımı almakla; bir Bölge İdare Mahkemesi Başkanı örgüt üyeliği ve rüşvet almakla vs suçlanıyor.

Suçlama ve iddialara muhatap olanlardan bir tanesi bile cevap veremiyor.

“Suç örgütü mensubu” Sedat Peker, Cumhurbaşkanına “Abi” diye hitap ediyor ve helalleşmekten bahsediyor.

“Bir suç örgütünün lideri değil, ara yöneticisi bile olmayan sade bir üyesinin” itiraflarının ve bildiklerinin yüzde 3’ü bu boyutta ise, yüzde 100’ü ne kadardır? Hele hele “örgüt liderinin” bildikleri herhalde hayallerimizin ötesinde olmalıdır.

*  *  *

NASIL BİR SUÇ ÖRGÜTÜ BU?

Anlaşılan PKK ve FETÖ gibi örgütlerden çok farklı yapıda ama en az bunlar kadar ciddi bir suç örgütü yapılanması söz konusu.

Hanefi Avcı, Peker’in iddialarıyla ilgili "tümden kabul etmek de reddetmek de yanlış. Sedat Peker'in kişiliğine takılmayalım. Bu tür itiraflar dünyada 100 yılda bir olur. Bunu fırsata çevirelim.” "Bunun siyasi boyutunu Meclis, idari boyutunu Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu, adli boyutunu Adalet Bakanlığı araştırmalı. Bunlar da birbirini denetlemeli" görüşünde.

Eğer Sedat Peker büyük bir suç örgütünün lideri değil, ara yöneticisi bile değil, sadece mensubu ise örgütün ve liderinin gücü inanılmaz boyuttadır. Böyle bir güç, Peker iddialarının siyasi, idari ve adli boyutunu araştırmakla görevlendirilmesi gerektiği düşünülen devlet birimlerine nüfuz etmemiş olabilir mi?

Diyelim ki bu büyük suç örgütü devlete bu ölçüde nüfuz edememiş olsun.

Bu durumda dahi örgütün siyasi ayağının açığa çıkarılmasına izin verilir mi? Kurumların bağımsız ve tarafsız olarak görevlerini yapmalarına imkân verilir mi?

“Pislik silsilesinin en altındaki” böyle işlere bulaşmışsa, “pislik silsilesinin en üstündekinin” neler yapabileceğini düşündükçe ürpermez misiniz?

Çok karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Ama devletin kurumlarının zayıflatıldığını, bağımsız ve tarafsız olması gereken kurumların “siyasi irade ile uyumlu hale getirildiğini” biliyorum.

Kurumların işlediği, kuralların bütün vatandaşlar için işletildiği bir sistem olmadan temizlenmenin zorluğunu görüyorum.

Siyasi ve sosyal müsilajın (salyaların) üstten köpükleri toplamakla giderilemeyeceği açık. Sistemi kirleten bütün kirletici ajanların etkisizleştirilmesi şart.

Bu pisliklerin kökünü kazımamız ve esaslı bir temizlik yapmamız yeni bir siyasi iradeyi işbaşına getirmeden imkânsız.

Bu fırsatı değerlendirmek için erken veya zamanında yapılacak ilk seçimler, son fırsatımız olabilir.