Ne zaman yağmur yağsa aynı kaderi paylaşıyoruz, şayet kaderse.
Sonra "Allah'ın gazabı bu" diyerek, cübbeli muhteremler hemen bir fetva ile yanıt veriyorlar: "Efendim, Allah cezalandırıyor buraları"
"Çıplak geziyorlar, içki içiyorlar her türlü müptezellik yaşanıyor, dinsiz bunlar, dinsiz"
"Öyle olunca da Allah kendini hatırlatıyor işte"
"Deprem gönderiyor, sel felaketi veriyor".
"Böyle ıslah ediyor dinsizleri, edepsizleri anlayacağınız"
Eğer bu felâketler AKP'li belediyelerde yaşanıyorsa fetva da yok.
Çeneleri kapalı, dilleri lâl.
Tık yok!
Belediye Başkanları yanlarında bir güruhla sel felaketinin yaşandığı yere arabalarıyla, yok öyle değil zodyaklarla gelerek, arabalarının tepesinde mahsur kalmış, korkudan tespih böceği gibi büzülmüş bir kaç kişiyi kurtarıyorlar, halkın alkışları eşiğinde.
"Korkmayın geldik, geçti korkmayın, bakın anında yanınızdayız"
"Bu Allah'ın felaketi buna yapacak bir şeyimiz var mı? Yok!"
............?
En kısa sürede bitirdikleriyle övündükleri alt geçitlerin altında insanlar arabalarının üzerinde mahsur kalmış.
Olsun hizmet hizmettir.
Alt geçit yapıldı mı? Yapıldı.
Alt geçit altta olunca tabii ki sel suyu nereye inecek alta, yani alt geçide!
Tamam da geçit adı üstünde geçit, ama yağmur yağınca geçilmiyor işte, sorun var.
Bir keresinde hatırlıyorum, adamcağız yağmur suları toprağı yumuşatınca, asfaltın yanından yanından yürürken birden obruk oluşmuş, adamcağız hoop alt geçide düşmüş ve ölmüştü. (Cesedini zor buldular)
Alt geçit değildi o, alt yapısız asfalt çalışmasıydı sanırsam!
Neyse, kader dediğimiz şey aslında insanoğlunun allayıp pullayıp anasını babasına yeniden kakışlama durumları oluyor bazen.
Yani üstte makyaj, altta sivilce gibi patlıyor yanlış yapılanma.
Belediyenin aslında her eve bir zodyak kampanyası olsa çok tutar eminim.
Zodyak pahalı diyorlarsa şişme bot da olabilir, ona da geniş nefes lazım şimdi.
Halk alt geçitlerde aniden sele yakalanınca arabanın bagajından çıkarıp nasıl şişirsin ki?
Bu sefer havasızlıktan boğulur.
Şöyle olabilir, her eve bir bot verirlerse, sel felaketinde mahsur kalmış aileler şişirerek hazır vaziyette giderler olay mahalline diye düşünüyorum.
Şaka bir yana yağmurun metrekareye ne kadar düşeceği belli olmaz.
Şehirlerde alt yapıya önem vermek lazım.
Dere yataklarına yapılan evler sele ve rehavete kapılmadan boşaltmalı.
Her yağışta arabaların sele kapılarak denize doğru yüzdüğünü, sürüklendiğini izliyoruz televizyonlarda.
"Denizin dibinde Hatcam demirden evler" türküsü gibi.
Felaket geçtiğinde halk, denizin dibinde, deniz gözlükleriyle arabalarını mı arayacaklar? Anlamadım gitti yani.
Alt yapı şart.
Alt yapı şaaart!
Sahil kentlerinde sel kader olmamalı.
Turizmin cennetinde, ki cennet diyoruz, her yağışta cehennem yaşamamalı halk.
Bunun için çalışmaların başlatıldığını, yoğun olduğunu görüyorum, ama henüz yeterli değil, elbette zaman alacak bu çalışmalar.
Hoca kılıklı cübbelilerin "Ahaa işte azdılar da, Allah felâket veriyor" fetvalarını duymak istemiyorum
İnsandan kaynaklı hataları ıslah olarak görmüyorum.
Kentlerimizi ıslah edelim bu bir kader değil diyorum.
O hoca kılıklı cübbelilere de bir yanıtım var elbette.
Bal sağma mevsiminde hoca efendi tam duaya başladığında duası ağzında yarım kaldı.
Arıların hışmına uğradılar hepsi birden.
Allah'ın gazabı mi diyelim?
Arıların gazabı mı?
Nerelerinizden soktu? Bilmiyorum.
'Haay dilinizi eşekarısı soksun' sözüne cuk oturdu bu görüntü.
Diliniz başka, içiniz başka.
Arılar sizin rant kapınız değil.
İsterlerse bal yaparlar.
Kovanlarına yaklaştığınızda bir güzel korurlar işte.
Duaya devam, işin ucunda bal var.
Duayı yanlış mı okudunuz nedir?
Bal duası değil miydi yoksa o?
Nasılsa işiniz ballı, zararı yok, üç-beş arı soksun varsın.
Kaçmayın.
Duruuun.
Nereyeee?
Bu da sizin gazabınız olsun o zaman.
Rabbimin hikmetinden sual olmaz...
Dilinize dikkat edin...