Selef, Müslümanlardan aklî tefekküre, ayet ve hadislerin yorumlanmasına karşı çıkanlara verilen isimdir. Bu akıma selefilik; Onların yolunda gidenlere de Selefiyyun denir.
Peygamberden sonraki Sahabe, Tabiûn ve Tebei’t-Tabiîn (Tabiûn’ları gören) üç nesil Selefi görüşünü savunmuşlardır.
Selefi görüşü savunanların temel dayanağı Al-i İmran suresi 7.ayettir. Ayet: Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun bir kısım ayetleri ‘’muhkem’’dir; Kitabın aslını onlar teşkil ederler. Diğerleri ise ‘’müteşabih’’tirler. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkartmak ve arzularına göre te’vilinin yapmak amacıyla onun ‘’müteşabih’’lerinin ardına düşerler. Oysa onların ‘’te’vil’’ini Allah’tan başkası bilemez. İlimde derinleşmiş olanlar: ‘’Biz onlara iman ettik, hepsi de Rabb’imiz’in katındandır.’’ derler. Bunu ancak aklıselim sahipleri düşünürler.
Muhkem ayetlerde, anlaşılmaya engel ifadeler yoktur. Namaz kılınız, zekât veriniz, oruç tutunuz, zinadan uzak durunuz, kul hakkı yemeyiniz, adam öldürmeyiniz gibi.
Müteşabih ayetler ise, yoruma açık ayetlerdir. Net ifade yerine çoğu zaman mecazi veya gelecek bir zamanda meydana gelebilecek olaylar dile getirilir. İsrafil’in sura üflemesi, kıyamet kopması, Dabbetü’l-arz (Neml s. 82.ayet) gibi.
Ayet dikkatli okunduğunda, müteşabih ayetleri yorum yapanlardan; kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve arzularına göre yorum yapabileceklerine dikkat çekiliyor, Müslümanlardan bu tür yorum yapabilecekler olduğu hatırlatılarak dikkat edilmesi gerektiği ihtar ediliyor. İyi niyetle yorum yapacaklara, yapamaz emri yok. Yorum yapanlar yanlış da yapabilirler. Doğrusunu, doğru te’vili Allah bilir derken; biz ayetlerin söylediklerine inanıyoruz, hepsi Allah’tandır diyerek itirazda bulunmazlar.
Kur’an, insanlar okusun anlasın ve hayatına uygulasın diye indirilmiştir. İnsanın, Müslümanın anlayamayacağı, anlamını sadece Allah’ın zatının bilebileceği bir ayetin insanlığa faydası olamaz. Muhakkak Allah indirdiği ayetlerden ne murat ettiğini en iyi kendisi bilir, bilecektir. Ayet insanlara ulaştığına göre, insanlarında bu ayetten istenilenin ne olduğunu bilmesi gerekmez mi? Onların te’vilini Allah’tan başkası bilemez, onun için de yorum yapılamaz, olduğu gibi kabul edelim demek, anlaşılmayanı anlamış gibi yapmaktır. Ben anlamadım ama, Allah okuduğumu anladı demektir ki Allah’ın insanlardan istediği gerçekleri araştırıp öğrenin, öğrendiklerinizle amel edin emrine uymamaktır. İnsan aklının idrak edemediği durumlar yok mudur? Vardır. İşte idrak edemediklerimize iman etmek, aklıselim sahiplerinin işidir.
Ayetin son bölümündeki ‘’Bunu ancak aklıselim sahipleri düşünürler’’ ifadesi, bu konulara kafa yoran ilim sahiplerinin yorum (te’vil) yapabileceğini ve yaptıkları iyi niyetli yorumların; doğru veya doğruya yakın olabileceğinin açıklamasıdır. Kur’an bütünlüğünü kavrayan, bu bütünlük içinde Allah’ın ayetlerden ne murat ettiği yorumunu yapabileceklere bir engel yoktur. İlim irfan sahipleri ve iyi niyetli kişilerin ayetlerle ilgili yapacakları yorumlar olmasa, ayetler Kitabın yaprakları arasında kalacak, insanlığa yön verme ve gelişmeye, değişmeye hiçbir katkısı olmayacaktır.
Bugün İslam aleminin her sahada geri kalmasının ana sebeplerinden birincisi, halâ selefi görüşünün idare eden ve ulema kesiminde ağırlıkta olmalarındandır.
Öyle ki selefi düşünürler, aklın kontrolün de olan imanı bile, aklın dışına çıkarmışlar akılı devre dışı bırakmışlardır. İslam da İman asla akıl dışı değildir. Yunus suresi 100.ayette: ‘’Aklını kullanmayan pisliktedir.’’ diyen Allah, aklın devre dışı bırakılmasını isteyebilir mi? Sonra akıl ve iman birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır.
Selefi düşüncesinde, dini sorgulama ve anlama yoktur. Yeni sorunları çözmede, ilk dönem selefi düşüncenin problem çözme mantığını kullanma yerine, selefi uygulamaları örnek almışlardır. Yani gelenekte olmayanları kötü kabul etmişler, aklı kullanmayı ve akıl ile hüküm vermenin batıl olduğunu savunmuşlardır. Selefi ve Sünni düşünce, her şeyi Kur’an ve Sünnete indirgemişler ama, Kur’an’ı da Allah bilir diyerek yorum ve sorgulamadan uzak kalmışlardır.
Kur’an’ın gayesi aklın yerine geçmek değil, insana aklını doğru kullanmasını öğretmektir. Selefi düşünce aklın kullanılmasına gerek görmez. Bu dinin temelini toptan yok eden bir algıdır. İslam alemi bu akıl tutulması yüzünden yerlerde sürünmektedir.
Selefi düşünce zaman içerisinde aklı devre dışı bıraktığı gibi, Kur’an’ı da devre dışı bırakarak; Selefi düşünce mensuplarının söylediklerini din kabul etmişlerdir. Tarikat ve Cemaat ileri gelenlerinin söylem ve uygulamaları din olmuştur.
Bu sebeple Allah Kur’an’da bu durumu kınamıştır. Furkan s.30 ayet: Peygamber de ‘’Ey Rabb’im! Benim kavmim bu Kur’an’ı kendinden uzak tuttu/ hayatına sokmadı.’’ diye şikâyet edecektir. İşte selefi, Sünni düşüncenin özeti.
Yanlış te’viller yok mudur? Art niyetliler tarafından yapılan çok miktarda yorumlar vardır. Mesela: Nisa s.171. ayet, İsa Allah’ın elçisi derken, birçokları ‘’İsa Allah’ın oğludur’’ demişlerdir.
Yanlış yorumlar yapılabilir diye, Kur’an’ı akıl ve ilim dışı bırakmak, hastalıklı bir ruh halidir. Kur’an’ın insanlığa gösterdiği doğru yolu bulmak, her Müslümanın birinci vazifesidir.