Nisa suresi 94. Ayet: Ey İman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınızda, gerçek durumu açıklığa kavuşturmaya çalışın. Size selâm veren hiç kimseye, dünya hayatının geçici menfaatlerini gözeterek: "Sen mümin değilsin!" demeyin! Allah katında pek çok nimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz; Allah size büyük iyilik etti. O halde durumu açıklığa kavuşturmaya dikkat edin! Çünkü Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir.
İslam’da, Müslümanlar'a savaş açan topluluklarla savaşıldığı gibi, zalim idarecilerin elinde ezilen topluluklara yardım etmek, onların haklarını savunmak ve korumak amacıyla da savaşılır. Savaş sırasında barış isteyenlerle kesinlikle yok etmek gayesiyle savaşılmaz. Teslim olan veya Müslüman olduğunu beyan eden kimse, hiçbir şekilde öldürülmez.
Yukarıda adı geçen ayetin gelmesinin sebebi: Bildirildiğine göre, Hz. Muhammed, aralarında Mikdat adlı askerin de bulunduğu sahabeden silahlı bir birliği, görev için bir yerleşim yerine gönderir. Oraya vardıklarında halkın, kendilerinden korkup etrafa kaçtıkları görülür; sadece bir çoban onları karşılar ve selam verip Müslüman olduğunu söyler. Sahabeden biri, yalan söylüyor; canını kurtarmak için bize mümin görünmek istiyor diyerek onu öldürür ve koyunlarını da ganimet olarak alarak, Medine’ye getirirler. Resulullah (s.a.v) bu durumu öğrenince çok üzülür ve öfkeli bir ifade ile: "Bir de kalbini yarıp baksaydın ki gerçekten doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı? Peki sen nereden bildin onun yalan söylediğini?" dedi. (İbn Kesir tefsiri II/338-339)
Yine Peygamber, olayın kahramanı Mikdad’a "O adam (belki de) mümin idi, beraber yaşadığı inkârcı toplumdan imanını gizlemiş, size de açıklamış (olabilirdi). Ama sen tuttun onu öldürdün! Halbuki bir zamanlar sen de Mekke’de imanını gizlemekte olan bir mümin idin..." (Ayette geçen "Daha önce siz de öyleydiniz") bölümü aynı şeyleri ifade etmektedir.
Bu ayetin getirdiği en önemli sonuç: İslam’ın zahire (görünene, açık olana, beyana) göre hüküm verme ilkesinin benimsenmiş olmasıdır. Bu sebeple münafıklar, müminler arasında gizlenerek; mümin sıfatıyla zehirleriyle yaşamaktadırlar. Münafıklar için büyük azaplar olduğu Kur’an’ın çok sayıda ayetlerinde geçmektedir. Allah kesin olarak bunları bildiğini af dilemedikleri sürece cehennem azabından kurtuluşlarının olmadığını beyan etmektedir.
Müslümanların zahire bakarak hüküm vermeleri ilkesi benimsenmesine rağmen; Allah, birçok ayetinde batına (görünmeyen yüze, duyularla algılanan yüze) bakılmasını istemiştir. Bu duruma en iyi örnek, hepimizin bildiği Maun suresidir.
Allah maun suresinde, "Din gününü yalanlayanı gördünüz mü?" sorusunu sorduktan sonra "Yetimin hakkını yiyenler, fakir ve yoksulu doyurmayıp, ezenler." diye cevaplıyor. Devamla: Veveyl (vay onların haline) diyerek, korkunç bir ikazda bulunuyor. İkaza devam ediyor. Onlar namaz da kılarlar, Onların kıldıkları namaz, gösteriş namazıdır, onlar yuraün (riyakâr)dır. Yardım da etmez, ödünç de vermezler.’’ diyerek, gerçek müminlerin uyanık olmasını istemektedir.
Allah’ın başka surelerde de yapmış olduğu bu sert ikazlara rağmen, Müslümanlar insanların zahirine bakarak aldanmaya devam ederler.
Maun suresinde bilhassa namaz kılanlara dikkat çekmektedir. En uzun en zor ibadetlerden olan namazı eda eden biri, Müslümanlar arasında iyi bir mümin olarak kabul görür. Dinin direği olan ibadeti yapmaktadır. Bu durumu bilen münafıklar gösteriş namazlarını eda ederken, Müminleri nasıl aldatacaklarının hesabı içinde olurlar.
Artık kılık kıyafetleriyle ayrıcalıklı, hayır kurumlarında yönetici, diğer ibadetlerin gösteriş yerlerinde öncü, saf Müslümanlardan yardım adı altında para toplamakta birinci, tarikat ve cemaatlerde tövbe kabul edici, şefaat istemede aracı, dualarının kabul görüldüğünü yayıcı, gösterişli iftar sofralarını baş tacı gibi görüntülerle; dünyeviliklerini Allah ile kandırarak sürdürmektedirler.
Bu tipler için çok sayıda olan ikaz ayetlerinden birkaçını vererek konuyu bitirmek istiyorum.
Tevbe suresi 96. Ayet: Kendilerine hoşgörülü davranasınız diye size yemin edecekler. Sen onlardan razı olsan bile, Allah dinden çıkmış fasıklardan asla razı olmayacaktır.
Bakara suresi 11. Ayet: Kendilerine: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!" denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz" dediler. 12. Ayet: Bilesiniz ki bozguncuların ta kendileridir onlar; fakat bunun farkında değiller.
Al-i İmran suresi 177. Ayet: İmana karşılık küfrü satın alanlar, Allah hiçbir zarar veremezler. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Allah’ın bütün açıklama ve ikazlarına rağmen Müslümanlar aldatmaya ve aldatılmaya devam ediyorsa iyi bir mü’min olamazlar.