BOP geldi geliyor derken; biz de aval aval bakarken, gözümüz göre göre hayata geçti.
Göçlerle birlikte demografik yapının bozulmasıyla, yaşam alanlarımız giderek daraldı.
Neredeyse hergün, hala sınırlarımızın kevgire döndüğünü, sığınmacıların sanki işgal güçleri gibi silahsız nizami şekilde koşa koşa geldiğini, televizyonlardan, sosyal medyadan izliyoruz.
Şairin dediği gibi: 'Her şey göz göre göre oldu.'
Suriyeliler, Afganlılar savaş olmamasına rağmen; Pakistanlılar maraton koşusu gibi birbirlerinin üstünden atlaya atlaya, finiş ipi dahi olmayan sınırlarımızdan rahatlıkla geçtiler.
Basiretimiz mi bağlandı nedir?
Rahat koltuklarımızda biz de önce umarsız şekilde oturup seyrettik.
Afganistan'da, Amerika'nın başarısız olan askerleri özel uçak kaldırılarak bize taşındı. Neredeyse devlet töreniyle, kırmızı halılarla karşılayacaktık da, her uçak seferleri uzun bir bekleyişin ardından geldiği için vazgeçildi, sanırım.
Kendi ülkelerinden sığınmacı olarak gelen, bu genç, erkek güruh, bizlerden daha iyi maaş aldıkları için enflasyona özellikle ezdirilmediler (ki dönme sebebi; geçinemiyoruz olmasın)
Asgarî ücretleri dolar bazında verilince, hiçbiri enflasyondan, hayat pahalılilığından sayın Bakan'ın dediği gibi bizim kadar şikayetçi olmadılar.
Ev sahipleri de bu sığınmacı kiracılarının: 'Yurt dışından oğlum gelecek. Evi boşaltın! Kızım eşinden boşandı, o taşınacak.!' bahanesi ile çıkarmadılar ne hikmetse.
Zaten fakir olanı da yok bunların, hepsi İstanbul'da, Arapça tabelalarını astılar ve işveren durumundalar. (Tabii bize değil)
Paralı Araplar, emlakçıların gözdesi durumunda Türk'e ne ekonomik durumuna uygun kiralık ev, ne de emekli olunca ellerine geçen emekli ikramiyesiyle satın alabilecekleri daire var.
Kiracı olanlar değil evlerini, neredeyse: 'Paranız yoksa ülkeyi terk edin! Giderseniz gidin yauv!' kıvamına getirildiler.
Kendi ülkende paryasın yani.
Hatta o kadar ileri gittiler ki bazıları; Suriyeli yeni evli çiftlere ev kurma, çeyiz, ev döşeme yardımı yaptılar.
Düğün salonlarını da tutmuş olabilirler abartarak.
Ve dahi daha da çok üresinler diye 'viagra' yardımı da yapmış olabilirler mi bu durumda bilemiyorum.
Ellerinde, sırtlarında, tepelerinde, karınlarında bebekleri görünce şüphelenmiyor da değilim valla.
Bu doğurganlıklarının bir nedeni olmalı. Üstelik de elin vatanında sığınmacıyken!
Bu düzensiz sığınmacıların, giderek ülkeyi istila edecek konuma gelmesi, emeklinin, köylünün, memurun mağdur hale gelmesi demek oluyor.
Elimizdeki avucumuzdaki tüm paramız, pulumuz eridi gitti. Milyarlarca dolar, Türk halkının kasasından bu işgalcilere harcandı, harcanmaya da devam ediliyor.
Hatta vatandaşın, 'ölümlük dirimlik' birikimi mutlaka vardır diye düşündüler de, yastık altında altın arama çalışmalarını başlattı sayın Memati.
Gözlerini patlata patlata, afedersiniz, parlata parlata istedi: 'Çıkarın getirin, bankada, kasada sizin adınıza biz saklayalım!' diye.
Bir koyup üç alamayan rahmetli Özal, zamanında denemişti bu ekonomik paketi de, çook zorluk çekmişti devlet. Bu zor deneyimi dahi kaale almadı gözleri kristal avize ışıltılı sayın Nebati Bey.
Hayatımızı zorlaştıran her şeyi, aklımızın sınırlarını zorlayarak, cüzdanımızı boşaltarak, arkasından bir de utanmadan sabır tavsiye ederek yaptılar, bunları.
Düzelecek elbet, bu kara günler geçecek, az sabır diyerek düzeltildik.
Şimdi bu düzen tepkimizi ölçerek ülkemizin sığınmacılar tarafından giderek işgal edilmesini görmezden gelmemiz için göz boyayarak 1 Milyon Suriyeli'nin en kısa zamanda yurtlarına gönderileceğini söylüyorlar.
Oysa "biz göndermeyeceğiz" diyorlardı düne kadar.
Gazımızı alıyorlar emin olun.
İstatistikler ülkedeki sığınmacıların verilerin daha üstünde olduğunu ifade ediyor.
Gönderilecek olsalar bayramda ayaklarıyla kendi istekleriyle gideceklerdi, niye göndermediniz? Bayram harçlıklarını mı koyamadınız ceplerine?
Giderlerse gitsinler diyemediniz de sınırları kapatınız, gider de dönmezlerse korkuyla.
En çok da işadamlarının üzüleceğini ifade ettiler.
Yani bizim yerimize istihdam edilen, ucuz iş gücü de denilebilir buna. Ana sorunlar büyüyerek devam ediyor.
* Türk halkının rızkı aymaz bir şekilde bu istilacılara harcanıyor.
* Demografik yapılar göç yoluyla bozuluyor ve bu Türk halkının yaşamını tehdit ediyor.
* Saman altından su yürütülür misali vatandaşlıklar veriliyor mu? Ve bu kişiler bizim yurdumuzda, bizimle eş olarak mukadderatımızda paydaş ne hakla olacaklar? Gizli kapaklı sinsi ve karanlık oyunların hesabını kim verecek?
* Eskaza, coğrafyamızda can güvenliğimiz yok gibi. Bir de Allah korusun kargaşalar olursa 'yandı gülüm keten helva' bu asi istilacıları kullanan Emperyal odaklar canımıza od tıkamak için sıraya girmişlerdir, çoktan.
Uzun söz Kur'an'a yakışır. Devlet bütün bu olumsuzlukları görerek önlem alıyor mu? Merakımız budur.
Belki olur ya sessiz kalmaz, Türk halkının hassasiyetini kaale alır, yanıt verirler..