Ülkemizin en önemli sorunlarından biri 'sığınmacılar sorunu'dur. İktidarın yanlış dış politikalarıyla başlayan ve giderek büyüyen bu sorun artık içinden çıkılamayacak bir noktaya gelmiş ve kontrolden çıkmıştır.
Bu yüzden 'sığınmacılar sorunu' hiçbir partinin siyasi propagandasına alet edilemeyecek, partiler üstü bir sorundur. Bir milli beka meselesidir.
Siyasetçilerin bu soruna bakışına baktığımızda iki tavır görüyoruz:
- İktidarın "sığınmacıları göndermeyeceğiz, çünkü onlar din kardeşlerimiz" diyen sığınmacıları sahiplenme tavrı
- Ülkede kötü giden her şeyi sığınmacılardan sorumlu tutan ve konuyu sürekli milliyetçi bir dille gündemde tutmaya çalışan milliyetçi tavır. Bu görüşün bayraktarlığını da Zafer Partisi ve Ümit Özdağ yapıyor.
İki görüş de yanlış ve sorunu çözecek gerçekçi bakış açısından uzak, tamamen seçmene hoş gözükmeye çalışan popülist tavırlardır.
Ne "sığınmacılar din kardeşimiz, canımız" diyen sığınmacı severlik, ne de her gün ülkede yaşanan bir olay üzerinden sığınmacıları hedef gösteren sığınmacı karşıtlığı.
Bunlar ucuz siyasettir. Sorunu çözmeye hiçbir katkısı yoktur.
Devletler kritik dönemlerde sorunlarını çözerken bilim insanı gibi davranmalıdır. Çünkü büyük sorunlar sadece duygulardan ve popülizmden soyutlanmış yüzde 100 akılla çözülür. Duygular insana hata yaptırır.
Sığınmacılar konusunda da tavrımız akılcı söylem ve eylem olmalıdır. Öncelikle şunu açık açık söylemeliyiz:
- Sığınmacılar Arap, Afgan, Pakistanlı olduğu için değil Türkiye şartlarının bu kadar fazla insana bakmaya uygun olmadığı için gitmek zorunda
Dini, dili, ırkı ne olursa olsun hiçbir ülke bu kadar sığınmacıyı ekonomik ve sosyal açıdan kaldıramaz. 8 milyon Avrupalı da gelse tavrımız aynı olur.
Bunu net bir şekilde ifade edersek iktidarın "din kardeşliği" kozunu da elinden almış olacağız. Çünkü iktidar bu konuyu sürekli din eksenli konuşup meseleyi "Müslüman oldukları için istemiyorsunuz" gibi bir noktaya çekmeye çalışıyor.
Bunun da nedeni iktidarın karşısındaki milliyetçi dildir. Sanki 8 milyon Kazak ya da Kırgız gelse kabul edecekmiş gibi hava yaratıp konuyu Türkçülük ekseninde tartışmak iktidarın sığınmacı politikasına en büyük hizmettir.
Hayatta zıt kutuplar birbirlerini besleyip büyütürler.
Örneğin;
Milliyetçilik – Komünizm
Laiklik – Şeriat
Feminizm – Anti feminizm
Örnekler çoğaltılabilir. Bu karşıtlıkların hepsi birbirine karşı propaganda yaparak büyüyüp gelişir.
Sığınmacılar konusunda da böyle bir karşıtlık yaratmak konuyu çözümsüz bir hale getirmekten başka sonuç vermeyecektir.
Sığınmacılar için en gerçekçi çözüm konuyu ne din ne de milliyetçiliğe sıkıştırmadan sosyal bir bakış açısıyla çözmektir.
Her insanın insan gibi yaşamaya hakkı vardır. Türkler'in de hakkı var, Araplar'ın da…
İnsan gibi yaşamanın en temel yolu da herkesin kendi vatanında kendi kaynaklarıyla yaşamasıdır.
Türkiye bu ekonomik krizde kendi vatandaşına bile bakamıyorken milyonlarca sığınmacıya bakması tamamen iflastır. Dini açıdan da kul hakkıdır. Çünkü devlet, vatandaştan aldığı vergiyi vatandaşına harcamayıp izni dışında sığınmacılara harcamaktadır.
Herkes için en hayırlı çözüm herkesin kendi ülkesinde yaşamasıdır. Bugün bu sorun çözülmezse yarın çok geç olacaktır.