İşte Hasan Ali Atasoy'un, İbrahim Akın'ın gündeme bomba gibi düşen açıklamalarına ilişkin yorumu..
Şike mi dediniz!
“Bu davaya en büyük dayanak olarak gösterilen İbrahim Akın meselesi aslında davayı çökerten ve nasıl mesnetsiz olduğunu gösteren en büyük dayanaklardan biridir. Akın röportajının Cemaat’in yayın organında yayınlanması da olayı ilginç kılıyor”
İbrahim Akın’ın Aksiyon Dergisi’ndeki ibretlik açıklamaları Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe aleyhine sonuç doğursaydı günlerce manşetlerden inmez, spor programlarının da değişmez tefrikası olurdu. Mal bulmuş mağribi gibi herkes üzerine atlardı. Ne güzel hukuk değil mi? Herhalde bu da “ileri hukuk” olsa gerek. İbrahim Akın en başından beri “Savcı beni çocuklarımla tehdit etti ‘istediğim cevapları verirsen buradan tıkır tıkır çıkar gidersin’ dedi” diye anlatıyor. En sonunda bu baskıdan bunalarak “Tamam ne istiyorsanız yazın getirin dedim ve getirdikleri şeyi okumadan imzaladım, neye imza attığımı bilmiyorum” diyerek “Bu davada beni kullandılar” itirafında bulunuyor. Şike ayan beyan ortada değil mi?
İstedikleri her şeyi yapıyor ancak dedikleri gibi olmuyor, tıkır tıkır eve gitmek yerine, tıpış tıpış cezaevine gönderiliyor. Akın’ın bu sözlerine bugüne kadar Savcı Mehmet Berk tarafından hiçbir yalanlama ya da itiraz gelmedi. Oysa Aziz Yıldırım’a nasıl yanıt verme telaşına düştüğü herkesin malumu...
İddia makamına yardakçılık
Burada asıl ilginç olan İbrahim Akın’ın avukatının durumu. “Mahkemede beni desteklemedi” dediği avukat hayli tanıdık bir isim: Hakkı Kurtuluş. Sedat Peker’in avukatı. Hani Peker davasından hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılan uzun süre firarda kalan avukat. Savcı, İbrahim Akın’a kendi istediği doğrultuda ifade vermesini dayattığında, “Ne istiyorsa yapalım ancak öyle çıkarsın” diyerek o da baskı uyguluyor. Şikenin bir başka boyutunu da görüyor musunuz? Avukat, iddia makamına yardakçılık ve yancılık yapıyor.
Bu dava baştan sona hukuk fiyaskosudur. En başından söylediğim gibi bir “Dreyfus Davası”dır. Bu, bir şike davası değildir. Öyle olsa şikeyi kimin ve kimlerin yaptığı ayan beyan ortadayken, şikenin asıl mağduru olan camianın başkanı cezaevine girmezdi. Bu, bir Aziz Yıldırım operasyonudur, geri kalan herkes ve her şey bu ameliyatın narkozudur.
Bu bir hukuk şikesidir
Bu davaya en büyük dayanak olarak gösterilen İbrahim Akın meselesi aslında bu davayı çökerten ve nasıl mesnetsiz olduğunu gösteren en temel göstergelerden biridir. Çünkü bu futbolcunun “şike” ile suçlandığı maçlarda ortaya koyduğu performans ortadadır. Akın’ın ne feryatlarına itibar edilmiştir, ne de itirazına kulak veren olmuştur. Buna HSYK da dahil. Evet, en baştan en sona, ortada bariz bir şike var; bu şike hukuk şikesidir. Tarih bunu yapanları, bu yargılamayı yapanları elbet yargılayacaktır.
Bu röportajın Cemaat’in yayın organlarından olan “Aksiyon Dergisi”nde yayınlanmış olması da olayı ayrıca ilginç kılıyor. Ancak aynı soruyu onlara da soruyorum: Eğer İbrahim Akın bu röportajda Aziz Yıldırım’ı suçlamış olsaydı, derginize kapak olur muydu, olmaz mıydı?
Hasan Ali Atasoy