Sinan Ateş cinayeti öncesine dair bilgi kırıntılarını şimdilik bir yana bırakalım. Ama cinayet sonrası derin suskunluk bazı şeyleri bangır bangır haykırmakta.
Öldürülen şahıs Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, MHP üyesi ve gelecekte MHP Genel Başkanı olabileceği düşünülen bir isim… Doçent Dr. unvanlı bir akademisyen… 38 yaşında bir eş ve iki çocuğu olan bir baba…
İlk defa bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı öldürüldü. Kuşkusuz çok önemli bir olaydır bu.
Ama cinayet işlendikten sonra Ülkü Ocakları'ndan bir ses yok. MHP Genel Başkanı ve diğer yöneticilerinden çıt yok.
Cinayetten 4 gün sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın yaptığı uzun açıklamada Sinan Ateş’in adı bile yok. Üzüntü beyanı, başsağlığı, fail ve azmettiricilerin cezalandırılması talebi yok. Şüphelilerden birinin bir MHP milletvekilinin evinde yakalandığına dair haberler hakkında tek kelime açıklama yok.
Sinan Ateş MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın 12 yıl siyasi danışmanı olarak görev yapmış. Bu milletvekilinden de hiçbir açıklama hatta bir üzüntü beyanı bile yok.
AKP Genel Başkanı ve yöneticilerinden hiçbir tepki yok.
Her konuda konuşmasıyla tanıdığımız İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanları'ndan da ses çıkmadı.
Belki daha da şaşırtıcı olanı Doç. Dr. Sinan Ateş’in öğretim üyesi olarak görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi’nden de bir açıklama yapılmadı.
Bu derin sessizliğin ağır şüphelere yol açtığını bunca tecrübeli insanlar bilmez mi?
Böyle bir "akıl tutulmasını" anlamamız mümkün değil.
Hadi "siyasi cinayetin içeriğini bilmedikleri için tereddüt etmiş olabilirler" diye düşünmeye çalışalım.
Ama hiç olmazsa “ölene rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı dilemek” ve “olayın faillerinin ve azmettiricilerinin en kısa zamanda bulunması ve cezalandırılmasını dilemek” niye akıllarına gelmedi?
“Ucu nereye giderse gitsin, cinayet aydınlansın” demek çok mu zordu?
* * *
HERKESİN BİLDİĞİ SIR
Fatih Altaylı, Sinan Ateş’in arkadaş çevresinden aldığı bilgiyi yazdı: Sinan Ateş, "Benim kalemimi kırmışlar. Haberi geldi. Her an bir şey yapabilirler" demiş.
Altaylı’ya göre, “Sinan Ateş'in siyasi çevresinde bu işi kimin yaptığına, kimin yaptırdığına ilişkin hiçbir bilgi eksiği yok. Herkes her şeyi biliyor. Ve herkes susmuş bekliyor."
Demek ki bir vatandaşımız “beni öldürecekler” dediği halde devletimiz O’nu koruyamamıştır.
Peki, biz sade vatandaşlar cinayeti işletenler ve maksatlarını biliyor muyuz? Hayır.
Teknik olarak cinayetin çok kısa zamanda bütün ayrıntılarıyla birlikte ortaya çıkarılabilmesinin mümkün olduğundan kuşkumuz yok. Fakat failler yakalansa bile azmettiricilerin yakalanıp cezalandırılacağına inanıyor muyuz? Hayır.
Neden böyle bir kanaatimiz olduğu açık.
* * *
Bundan önce bu ülkenin ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir cenaze namazı sırasında darp edildi ve linç edilmekten zor kurtuldu. Fail/ failler ile azmettiriciler ceza almadı. İktidar ortakları Kemal Kılıçdaroğlu’na “geçmiş olsun” bile demediler.
Aralarında Sabahattin Önkibar, Orhan Uğuroğlu, Yavuz Selim Demirağ, Levent Gültekin, Murat İde, Ahmet Takan gibi kamuoyunda tanınıp bilinenlerin de olduğu ondan fazla gazeteci saldırıya uğradı. Hiçbir fail ceza almadı, azmettiriciler bulunmadı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in evinin önüne kadar gelip alenen tehdit eden gruptan ceza alan olmadı.
Bütün bu olaylarda failler tutuklanmadı, karakolda şikayetçiler kadar bile kalmadılar.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ saldırıya uğradı. “Kasten ve tasarlayarak öldürmeye teşebbüs" edenler yakalandı. Özdağ’ı sopa ile darp eden ve silah çeken 5 şüpheli, savcılığın talebi üzerine 20 gün sonra tahliye edildi.
Bütün bu olaylar olurken de MHP, AKP ve hükümet kanadından ses çıkmamıştı.
Yine Meral Akşener Rize İkizdere’de saldırıya uğradı. Sadece bu olayda Cumhurbaşkanı’nın sesi çıktı. Ama “keşke sussaydı” dedirten bir sesti o.
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan (Rize’nin gelini olan Meral Akşener’e) “Yine dua et ki gelin hanıma çok ileriye gitmeden ders verdiler. İkizdere yetmedi, Çayeli’ne gittin. Orada da gerekeni yaptılar. Daha neler olacak neler…” dedi.
Böyle bir ortamda Sinan Ateş cinayetinin azmettiricilerinin ortaya çıkarılıp cezalandırılacağına inanmamız mümkün olamıyor.
* * *
KORKU İKLİMİ
Sedat Peker 14.10.2021 tarihinde Twitter’den paylaştığı ve Sadat’a yönelik mesajında kendisinin de dahil olduğu bir ekibin ülkede korku iklimi yaratmakla görevlendirildiğine dair itirafta bulunmuştu. Sedat Peker’in iddiası aynen şöyleydi: “Ülkede korku iklimi yaratmak için ‘silahlanın’ çağrısını yapmam ortak fikirdi. ‘Oluk oluk kan dökülme’ çıkışını yapacağından haberdar değildik diyemezsiniz. O tarihlerin birkaç gün öncesinde yaptığım görüşmelerin HTS kayıtları da ortaya çıkacaktır.”
Yukarıda yazdığım olaylar zincirinin ve Sinan Ateş cinayetinin arkasında “korku iklimi yaratmak” amacı var mı bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var ki hukuk dışılık ve mafyatik yöntemlerin bu kadar cesaretlendirilmiş olması hukuka ve devlete olan güveni yok ediyor.
Bu gidişat önlenemezse Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasına girmesi mümkün olamayacak, hızla geri kalmış ülkeler kategorisine düşmemize yol açacaktır.