Yazının başında bazı yanlış anlamalara yer vermemek için iki noktayı belirtmek isterim.
Birincisi bu yazıda yer alan bilimsel bilgiler belli bir kişiyi veya kişileri hedef almamaktadır. Anlatmak istediğim kişileri işaret etmek değil, kavramları ve tanımları açıklamaktır.
İkincisi ; Başlıkta yer alan “Ego”, Freud’un insan zihninin katmanlarını sıralarken kullandığı “İd, Ego, Süperego” da yer alan “Ego”nun İd ve Süperego arasında yaptığı arabuluculuğu kast etmez.
“Şişkin ego” ve onun davranışsal yansıması olan “Kibir”i psikolojik açıdan inceledikten sonra gruplara, topluluklara, toplumlara etkisine de sosyoloji penceresinden bakacağım.
1.PSİKOLOJİK BAKIŞ :
Uzun uzadıya tanımlar yazıp sizi bunaltmamak için kısaca çerçeve çizmek istiyorum. Ego, Freud’a ve takipçilerine göre herkeste farklı düzeylerde bulunan bir zihin katmanıdır. “Benlik Algısı” dır… “Ben Değeri”dir. Dengeli bir ego “özgüven” olarak da tanımlanabilir. Kendi benliğine, kişisel ve sosyal alanına değer verirken başkalarının benliğine, kişisel ve sosyal alanlarına saygı göstermek bireyi güvenli ve kendiyle barışık kılmaya yardımcı olur. Ego düşük olduğunda kendine güvensizlik, başarısızlık kaygısı, değersizlik düşüncesi oluşur.
Tersi durumda “Şişkin ego” Narsistik Kişilik Bozukluğu olarak tanımlanan kişilik bozukluğuna kadar gider, hatta “Hubris Sendromu” (Kendini Tanrı sanma) noktasına ulaşır.
Narsistik Kişilik Bozukluğu; “Abartılı bir benlik önemi duygusu, takdir edilme endişesi ve başkalarının duygularıyla empati kuramama narsistik kişilik bozukluğunun tipik özellikleri arasında yer alır.” (I)
“Muhtaç oldukları övgü ve takdiri elde etmek için stereotip davranışlar sergilerler (örneğin sürekli kendilerinden söz ederler ve övünürler)… Çok özel olduklarına inandıkları için onları yalnızca yüksek statülü insanların anlayabileceğini ya da yalnızca bu tip insanlarla ilişki kurmaları gerektiğini düşünürler.” (II)
“Narsistik kişilik bozukluğu olan kişilerde tüm o muhteşemlik duygusunun altında çok kırılgan ve tutarsız bir benlik değeri duygusu yatmaktadır.” (II)
“… İstedikleri onaylama veya yardımı alamadıklarında aşırı eleştirel ve misillemeci davranma eğilimi sergilerler.” (III)
“Beş faktörlü modele göre, Narsistik Kişilik Bozukluğu olan kişilerin karakteristik özellikleri düşük geçinebilirlik/yüksek antagonizm (düşük alçakgönüllülük, yüksek kibir, kendini beğenmişlik ve üstünlük duyguları), düşük diğerkamlık (kayırılma beklentisi ve başkalarını istismar etme) ve katı zihniyettir (empati eksikliği). (III)
“Ayrıca yüksek düzeyde fantezi eğilimi (deneyimlere açıklık), öfkeli düşmanlık ve benlik bilinci sergilerler.” (III)
(Daha ayrıntılı bilgi için Amerikan Psikiyatri Birliği’nin izniyle Türkçeye uyarlanan “Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders Text Revision, Fourth Edition (2000)” DSM-IV-TR’ de “Narsistik Kişilik Bozukluğu “ maddesini inceleyebilirsiniz)
2. SOSYOLOJİK BAKIŞ :
Yukarıda tanımladığımız birey elbette tek başına yaşamıyor. Toplum içerisinde bir yerlerde… Ve mutlaka bir veya birkaç gruba dahil. Şimdi bulunduğu grupta yarattığı etkilere bakalım…
Bireyler grupların ve toplulukların içine sosyalleşmek ve “rol” deneyimlemek için girerler. Bulundukları gruplardaki hedefleri, kendilerini kanıtlamak, öne çıkmak, becerileri ve yetenekleri çerçevesinde başarılı olmak ve sivrilmektir. İstisnasız her birey gruplar içinde bu saydıklarımdan en az birini veya çoğunu amaçlar. Problem gruba “Narsistik Kişilik Bozukluğu” olan birinin dahil olmasıyla başlar (ki çoğu zaman bu kaçınılmazdır).
Bu birey “Psikolojik Bakış” başlığı altında saydığım davranışları burada sergilemeye başlar. Grupta egosu yüksek başka bireyler de varsa kısa sürede çatışma ortamı oluşur. Grup içi hizipleşme ve huzursuzluklar baş gösterir. Grup içinde doğal olarak “alt gruplar” oluşmaya başlar.
“Narsistik Kişilik Bozukluğu” olan birey yönetici konumuna gelirse (ister grup ister topluluk ister toplum olsun) mutlak itaat bekler. Topluluğun sıradan bir üyesiyken rakip gördükleriyle didişen birey yöneticilik noktasına yükseldiğinde rakipsiz kalmış ve gücü eline geçirmiştir. An itibarıyla tek doğru onun doğrusudur ve yönettikleri bunu kabullenmek zorundadır. Asla eleştirilemez, buna toleransı yoktur. Olası eleştiri ve ihtarlar bu bireyin benlik algısını sarstığı için saldırganlaşmaya başlar. Yönettiği grup kısa zamanda ayrışır ve ortak hedeflerden uzaklaşılır. Yöneten ve çevresindekilerin hedefi yönetimde kalmaya devam etmekken diğer grubun hedefi onu yönetimden indirmektir. Ortak amaçlar ve üretkenlik motivasyonu sona erer, çatışma grubun-topluluğun gelişimine ket vurur.
3. ÇÖZÜM :
Doğru yönetim tarzıyla “Narsistik Kişilik Bozukluğu” olan birey gruba kazandırılır, hatta verimli kılınabilir. Onu belli hedeflere yönlendirmek, başarılarında takdir etmek önemlidir. Grubun diğer üyelerinin de başarılarını takdir etmek ve onları motive etmek grup içinde çıkması olası (hatta mutlak) çatışmaların önüne geçer. Verilen görevlerin sınırlarının net belirlenmesi ve herkesin görev sınırlarında kalmasını gözetmek grup içi tansiyonu stabil tutar.
“Narsistik Kişilik Bozukluğu” olan bireyi grubun-topluluğun başına getirmek asla doğru bir karar olamaz.
Alıntılar :
(I); Anormal Psikoloji – James N. Butcher, Susan Mineka, Jill M. Hooley – Kaknüs Yayınları – Sayfa : 651
(II) A.G.E. Sayfa : 652
(III) A.G.E .Sayfa : 653
Kaynakça : Anormal Psikoloji – James N. Butcher, Susan Mineka, Jill M. Hooley – Kaknüs Yayınları