Siyasi partileri iktidarı ele geçirmek amaçlı, meşruiyetini serbest seçimlerde elde edilen toplumsal onaydan alan, yasaya uygun kurulan, faaliyetleri kamu tarafından da denetlenen tüzel kuruluşlardır. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan toplulukları siyasi partileri oluşturur. Modern dünyadaki siyaset, kilit konumdaki ideolojik gelenekler tarafından şekillendirilmektedir İdeolojiler, siyasal gerçekliği düzenleme, tanımlama, değerlendirmede ve de siyasal kimliklerin tespit edilmesinde hayatî öneme sahip kaynaklardır.
İdeoloji, siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir siyasi partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, ahlâki, estetik düşünceler bütünü olarak tanımlanır.
Fikir ve ideolojiler siyasal hayatı çeşitli yollardan etkiler. Her şeyden önce, fikir ve ideolojiler, dünyanın anlaşılması ve açıklanması için kullanılan bir bakış açısı sağlar. İnsanlar dünyayı olduğu gibi görmezler, yalnızca olmasını istedikleri gibi görürler. Yani insanlar dünyayı, yerleşik inanç, fikir ve varsayımların yer aldığı bir örtünün ardından görürler. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak herkes, davranışlarına yol gösteren ve tutumlarını etkileyen bir siyasal inanç ve değer kümesini benimser. Sonuçta siyasal fikir ve ideolojiler, siyasal faaliyeti harekete geçirecek amaçları tespit eder. Bu açıdan siyasetçiler, birbirlerinden oldukça farklı nitelikteki iki etkiye maruz kalırlar. Şüphesiz tüm siyasetçiler iktidarı arzular. Bu durum siyasetçileri, prağmatik olmaya ve seçmenin gönlünü hoş tutacak ya da iş dünyası veya ordu gibi güçlü grupların desteğini kazanacak siyaset benimsemeye zorlar. Ancak siyasetçilerin sadece iktidarın hatırına iktidarı koruma kollama ve destekleme arayışına girmeleri nadir bir durumdur. Siyasetçilerin aynı zamanda iktidara eriştiklerinde, bu iktidarla ne yapacaklarına ilişkin inançları, değerleri ve kanaatleri de vardır. İktidar olma isteği olmayan hatta elinin tersi ile iten bir siyaset anlayışı iddiasını kaybetmiş bir teslimiyeti hatta varoluşunu inkardır.
İdeolojiler, sosyal bir çimento işlevi yüklenebilirler. Bu işlev, sosyal gruplara, daha doğrusu tüm toplumlara, onları bir arada tutacak birleştirici inanç ve değerler kümesi temin eder. Siyasal ideolojiler genellikle belli başlı sınıflarla ilişkilendirilirler. Örneğin, liberalizm orta sınıfla, muhafazakârlık arazi sahibi aristokrasiyle, sosyalizm işçi sınıfıyla... İlişkilendirilir. Söz konusu fikirler, hayat tecrübelerini, sosyal sınıfın arzularını ve çıkarlarını yansıtır. Bu yüzden de aidiyet ve dayanışma duygusunun beslenmesine katkıda bulunur. Ayrıca fikir ve ideolojiler, toplum içindeki farklı grup ve sınıfları birbirine bağlamakta da başarılı olabilirler.
Her bireyin bir dünya görüşü olduğu gibi, her siyasi partinin de ortak değerlerini düşüncelerinin yansıtan bir ideolojisi vardır. İdeolojisiz bir parti kimliksiz insana benzer. İdeolojisiz parti kokusuz renksiz yapma çiçek gibidir doğal olan çiçeğin kendine özgür rengi kokusu vardır. Tüm kesimleri kucaklamak onlara evrensel ilkeler, insan temel hak ve hürriyetler kapsamında olur. Dışlayıcı yayılmacı irrasyonel ırkçı faşist ve mikro-milliyetçi reaktif milliyetçilik şeklinden uzak soyut kültürel milliyetçilik kucaklayıcı birleştirici olur. Vatandaşlık bağı ile ülkeye bağlı olan herkes eşit vatandaş ve eşit yurttaşlık haklarına sahiptir. Milletin adı Türk’tür kuşatıcı kapsayıcıdır ve tüm etnik grupları ihata eden üst kimlik ortak aidiyet şuurudur. İmparatorluk bakiyesi olduğumuz için bu milletin bünyesinde birçok etnik grup olması doğaldır. Kurtuluş savaşı vermiş ve istiklalini kazanmış bu millet bir çorba aşure değildir. Ortak mazi kültür dil ve gelecek iradesine sahip ve kendini bu millette ait hisseden herkes Türk tür. Cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün veciz ifadesi ile ne mutlu türküm diyene.
Siyaset menfaat üzerine yapılırsa yıkıcıdır. Adalet ve ahlak üzerine bina edilen liyakati önceleyen katılımcı olan yapılar erdemli siyasetin temelidir. Nurettin Topçu hep ahlaklı olmayı beşeri ilişkilerin merkezine yerleştirmiştir. Bireyin yeryüzünde varoluş gayesi önce iyi ahlaklı kişi olmak, ardından ahlaklı toplum oluşturmaya çalışmak ve ahlak medeniyeti kurmaktır. Erdemli toplumun temeli ahlaklı bireyden siyaseti de ahlak üzerinden inşa ederek fazilet ülkesi olabiliriz.
Zamanla ideolojilerde kendilerini zamanın ruhuna uygun olarak yenilemek zorundalar. Bugün çevre sorunları ile ilgilenmek yeşili ormanı nehirleri korumak vatanı korumak kadar önemlidir. Şehirlerimizin rant uğruna yağmalanmasına karşı çıkmak, kentin sosyal ve tarihi dokunuzu korumayı savunmak, gelecek nesilleri korumanın güvenli bir yarının olmazsa olmazıdır. Çevreye duyarlı, diline kültürüne sahip çıkan korumak içine kapanmak yerine gelişmeyi yeniliği savunmak gerekli. Soğuk savaş etkisini üzerimizden atmamız gerekiyor. Katı dışlayıcı tepkisel(reaksiyoner) duygusal hamaset ve slogancı dilin terk edilmesi gerekiyor. Toplumsal görev ve sorumluluğu zedelemeyen bireyi topluma feda etmeyen şahsiyetçiliği kabul etmeliyiz. Katı lider teşkilat doktrin yapısı anlayışı çağa ve çağın ruhuna aykırıdır. Demokratik katılımcı sivil milliyetçilik yeni bir yol yenilenerek çağ mührünü vuracaktır.
Her ideoloji ve fikir sisteminin, hatta her ekolün birden fazla rengi vardır. Zenginliktir hoşgörü, tolerans ilk önce kendi içimizde sonra tüm toplum kesimlerine karşı kucaklayıcı olunmalıdır.
Toplumu kucaklamak için ideolojinizden vaz geçmenize gerek yok.
Siyasi kimliğin “Sivil Demokratik Milliyetçilik” ve “Ahlakçılık” üzerine oturması gerekiyor.