MHP’li Semih Yalçın, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener için sosyal medya hesabında “Kucağına oturduğun CHP ile arana mesafe koy” ifadesini kullanmış. Öfkelendim, üzüldüm ve düşündüm... Böyle bir ifade değil bir siyasal partinin genel başkanı, dünya üzerindeki hiçbir kadın için kullanılamaz. Bu ifadenin hangi ruh halinde kullanıldığını bilmiyorum ancak şiddetle kınıyorum!
Siyasette hakaret, küfür ve aşağılama bir “beceri” ya da “başarı” olarak kabul edilmemeli ve takdir görmemelidir. Siyaset bir tür “sanat” olarak kabul ediliyorsa, bu sanatın elementleri zekâ, bilgi, düşünsel birikim, hitabet ve insanlara dokunmak, onlarla duygudaşlık kurmaktır. Siyasete 48 yaşında girdim ve “keşke 18 yaşında girseydim” diye hayıflandım. Bu nedenle donanımlı gençleri siyasete girmeleri konusunda cesaretlendirmeye çalışıyorum. Türkiye siyasetinin ağzı bozuk siyaset eskilerine değil, projelerini ve vizyonlarını ortaya koyarak umut olacak gençlere ihtiyacı var.
Ülkenin en çalkantılı dönemlerinden biri 12 Eylül öncesinde yaşanmış, partiler Cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşamamış, bu süreç de beraberinde askeri darbeyi getirmişti. 12 Eylül öncesinde küresel emperyalizmin ve gladyonun provokasyonlarıyla gençler birbirlerini öldürmüş, sabah sağcıyı vuran silah akşam solcuya karşı kullanılmıştı. Bu şartlar altında bile Sayın Süleyman Demirel, Sayın Bülent Ecevit, Sayın Alpaslan Türkeş ve Sayın Necmettin Erbakan nezaketlerini yitirmemiş, siyasi kimliklerinin onlara yüklediği görevlere yakışan bir duruş göstermişlerdi. Birbirlerini eleştirmekten bir an geri durmadılar ancak bunu hiçbir zaman “terbiyesiz” ve “nezaketsiz” bir üslupla yapmadılar. Onun yerine zekâlarını ve hitabet güçlerini kullanmayı tercih ettiler.
İletişimde (türü ne olursa olsun) hakarete, küfre ve kaba kuvvete ihtiyaç duyan insanlar, “söyleyecek makul sözleri olmayan” insanlardır. Bunu ben söylemiyorum, sosyal bilimler söylüyor. Ayrıca araştırmalar göstermektir ki; saldırganlığın iki temel nedeni vardır: Korku ve çaresizlik duygusu…
Siyasetin önemli makamlarında oturan insanlar herkesten fazla sorumluluğa sahiptir, çünkü tabanlarına ve teşkilatlarına örnek olurlar. Bununla kalmaz, seçmenlerine örnek olurlar ve söylemleri temsil ettikleri siyasi partilerin üzerine “yapışır”. Özellikle “kadına şiddetin” toplumsal anlamda ciddi tepki gördüğü bir süreçte bu tür cümleler kurmak ne cümleyi kuranlara ne de onların temsil ettikleri partiye artı puan getirmez…
Bu ülkeyi yarın gençlere teslim edeceğiz, onlar bizleri yönetecekler. Onların örnek almaları gereken siyasi figürler de hakaret yerine düşünce üretenler olmalı. Ülkenin siyasi anlayışına format atmaya ve her şeye baştan başlamaya ihtiyacımız var. Komşumla, ailemin fertleriyle, arkadaşlarımla aynı siyasi düşünceye sahip olmak durumunda değilim. Onlar da değiller. Ancak bu konuda siyasi nezakete sahip olmak zorundayız.
Semih Yalçın’ın ifadesiyle “ittifağın küçük ortağının büyük ortağın kucağına oturduğunu” ifade ederseniz diğer ittifak için de benzer söylemlere kapı açarsınız ki bu hiç hoş ve kabul edilir olamaz!
Siyaset hakaret değil, zekâ sanatıdır!