SİYASET VE NİFAK HAREKETLERİ

Nurullah AYDIN

Toplumlarda yöneten ve yönetilenler vardır.
Yönetenler kim olacak, nasıl olacak sorusu yüzyıllar boyunca insanların temel sorunu olmuştur. Kazanan kim olacak?

Büyük oyunlar oynanır.
Yıprananların yerine yeni bir siyasi figür ortaya çıkarılar.

Her seçim; ülkenin geleceğini belirleyen, siyaseti yeniden şekillendirmenin işaretlerini taşır.

Rakibi hedef alan asılsız iddialar, suizana dayanan isnatlar ve insanın kanını donduran iftiraları içeren propaganda faaliyeti işlemeye başlar.

Taraftarlar; konuşmalarında, yazılarında, ara sıra öven tavırlarla tam bir riyakârlık örneği sergilerler. Desteklediklerini büyük bir şevkle ve zevkle takdim ederler.

Açlık, adaletsizlik, asayişsizlik ve ahlaksızlık bir toplum için felaketlerin en büyüğüdür.

Yeni siyasi figürün hareket alanı sınırlıdır.
Belirlenen projenin gereğini yapmaya odaklanır.
Perde gerisindeki güç odakları ne diyorsa onu yaparlar.

Perde gerisindeki güç odaklarına neyin sözünü vermişlerse onu yerine getirirler.
Sonra emir verenler emir alanların ümüğünü sıkar. İstediği zaman gevşetir, istediği zaman sıkar.

Sloganlarla, kitleleri uyuşturma sürecine yönelirler.
Ülkenin birçok meselesi çözüm beklerken ’fırsat fırsattır’ diyerek Yoksulluk, yolsuzluk, yozlaşma ve yasaklar yeni iktidarın karakteri haline gelir.

Halkın iktidardan beklentileri karşılanmaz, iktidar çevresinde, yanında olan hanedan ve yandaş olan kim varsa nemalandırılır. Mutlu olan rant peşinde koşan yandaşlar olur, yeni bir zengin sınıf türer.

Emir alanlar; zaman zaman diktatör havasına girerler, kibir içinde olurlar.

Bazıları;  kuvvete ve güce inanır. Dünya’ya Hak değil kuvvet hâkimdir, düşüncesindedir. İktidar olunduğunda istediklerini yapacak ve kuvvet sistemini uygulayacaktır.
Bazıları; Hak’ka inanır. Hakkın ergeç gerçekleşeceği düşüncesindedir. Kuvvete güce dayalı bu oyun ve davranış, hem İslamiyet’e hem de aynı zamanda ve açıkça hakkı inkardır.

İnsanlar; kötü ve iyi insan diye ikiye ayrılır. İyi olan nedir kötü olan nedir?
İnsanlar içinde; iyi olmaya, iyi olanı savunmaya inandık diyenler vardır. Oysa onlar inanmış değildirler. Onlar inanmış kimseleri kandırırlar. Oysa onlar kendilerinden başka kimseyi kandıramazlar.

Oysa İnsan gerçekten iyi olduğuna, iyi olanı savunmaya inanıyorsa, insanları kandırmak için uğraşmaz, inanmıyorsa yine kandırmaya kalkışmaz.

İnsanlığın başına gelenlerin asıl sebebi ve kaynağı budur.  Samimi olan insanca ve hakça yaşamak isteyen inanmış olan kimseleri kandırmak. İyi insanları ve inananları sadece ve sadece istismar etmek. Sonunda da zararını hep birlikte görürler.
 
Yani; Hakka değil güce inanmak, Açıkça Hakkı inkâra kalkışmak, İnanmadığı halde, insanları aldatmak için bilgiçlik taslamak, yani münafıklık yapmak, inanmış kimseleri istismar edip kullanmak yolunu seçerler.

Kendilerine güven duyulmasını sağlamak, kendilerine inandırmak için ise; onlar; iz’an ve insaf ölçülerine asla sığmayan sebepsiz ve mesnetsiz iftiraları sergilerler.

Onlar başkalarını suçlamada sınır tanımazlar, iftiralarında sakınmazlar, sıkılmazlar.

Onların birçoğunda; üstün bir ilim ve yönetim zekâsı vardır. Siyasi cesaretleri vardır. Azimlidirler. Bu özellikleriyle herkesin sevgisini, saygısını kazanmış olabilirler.

Peşlerinde sürüklemek istedikleri insanlara; kendilerinin samimi olduklarını, yüksek iman teslimiyetini, üstün ilmi yeteneğini, büyük azim ve cesaretini ve örnek liderlik meziyet ve faziletini anlatırlar, inandırmaya çabalarlar. Onlar ki; insanları aldatmak için, her türlü yöntemi uygular, yalan söylerler.

Onlar ki; karşıtlar hakkında kasıtlı iftiralar atmakta sakınca görmezler.
Onlar ki; Bağlılarınca yağcılık yapılır ve riyakarlıkta bulunurlar.
Onlar ki; iktidar ve güç için; rakipleri suçlamak için her türlü ahlaki değeri bir tarafa atarlar.
Onlar ki; Verdikleri sözleri sürekli değiştirirler.
Onlar ki; Kalplerinde ve beyinlerinde gizledikleri zehiri tatlandırmış olarak sunarlar.
Onlar ki; yalancı ve iftiracıdır.
Onlar ki; kendi hevasını ilah edinen ve sapan kimselerin durumuna düşmüşlerdir.
Onlar ki; Batıl üzerine ittifak kurarlar.
Onlar ki; Münafıktırlar.
Onlar ki; Hak ve hakikat inkârcılarıdır.
Onlar ki; Din istismarcısı ve dava sahtekârıdırlar.
Onlar ki; Güç odaklarına, Din’lere, ideolojilere sığınıyorlar ve sadece sızlanıyorlar.

Dünya’yı sömürme ve sindirme kıskacına alan güç odakların kuşatması nasıl kırılacak?

Nasıl teşkilatlanıp organize olunacağını, huzura ve kurtuluşa nasıl kavuşulacağını ve bunların yapılması için neler yapılması gerektiği konusunda, insanlık tarihi bir tecrübe birikimidir.

Günün Sözü: Bilinçli iyi yetişmiş gençliğe sahip toplumlar geleceğe umutla bakabilir.