Siyasetçiler toplumun geneli gözünde makbul insanlar değildir. Bizdeki siyasetçi algısı olumsuzdur. Siyasetçiler çıkarcı, kendileri ve çevreleri için yarar sağlamaya çalışan insanlar olarak görülürler. Ancak siyasetçiyi böyle görenlere “gel siyasete atıl, şöyle bir makamda otur” dendiğinde tüm olumsuz düşüncelerini toprağın derinliklerine gömer, en güzel kıyafetlerini giyip en hoş kokuları sürünür ve koşa koşa gelirler.
Toplum neyse siyasetçi de odur. Siyasetçi başka bir gezegenden dünyaya inmez. Toplumun ne kadar çürük ya da sağlıklı olduğunun ölçütlerinden biri siyasetçilerin eylem ve söylemleridir. Batının bazı ülkelerinde bir siyasetçi devlet parasıyla bir parça çikolata alırsa istifa etmek zorunda bırakılır. Üzerinde ciddi bir baskı oluşur. Japonya’da bir siyasetçi kendi onurunu kıracak bir hata yaptığında intihar eder. Çünkü gerek batı gerekse Japon kültüründe siyasetçi olmayan bireyler günlük hayatlarında benzer hatalarda aynı tavrı sergilerler. Bizde durum biraz farklı.
"Bal tutan parmağını yalar"
"Çalıyor ama çalışıyor"
"Devlet malı deniz, yemeyen domuz"
Tanıdık geldi mi?
Bizim toplumumuz sandığımız ya da bize söylendiği kadar ahlaklı, ilkeli bir toplum değil. Devlet yönetimine dirayetli ve ilkeli biri geçerse onun zoruyla kendimize biraz çeki düzen veriyor, zihnimizde dolanan tilkileri sakinleştirip beslenmesini istediğimiz haz ve nefislerimizi ileriye erteliyoruz. İyice Ortadoğu toplumu olma yolunda ilerlediğimiz için kişisel çıkar dışında bir şey düşünmüyoruz. Bütün siyasetçiler böyle mi? Değil.
Gerçekten idealleri olan, toplum ve ülke yararına yola çıkanlar da yok değil. Onların yolculukları da uzun vadeli olmuyor. Hasbelkader siyasette makam sahibi olurlarsa ilk hedef haline geliyorlar. Aktif siyasette geçirdiğim 8 yıl içinde öyle şeyler gördüm, duydum ki burada yazmaya kalksam siyasetten tiksinirsiniz.
Siyasetçilerin ülkemizdeki yaş grubu 50 ve üzeri. Elli ve üzeri yaş grubunun sakıncası yok ama çoğu hayatında iki kitap okumadan yaşayan insanlardan ibaret. Ufukları, gelecek projeksiyonları yok. İdealleri yok. "Nasıl geldiyse öyle devam eder mottosuyla devam eder" düşüncesine sahipler. Zamanı yakalayamıyorlar. 2024’e 1980 kafasıyla bakıyorlar. O yüzden bu ülke bir türlü ayağa kalkamıyor. Bunlar bir de devleti yönetiyorsa toplumun en büyük el freni oluyorlar. Doktorlar, mühendisler, okumuş gençler bu ülkeden gitmenin yolunu arıyorlar.
Bu durumda yeni bir siyasetçi profiline ihtiyacımız var.
Burada imdadımıza Z kuşağı yetişiyor.
İtiraz eden, yanlışları dönüştürme iradesini kullanacak gençlere siyasette çok ihtiyaç var. İtiraz ve eleştiri dünya tarihi boyunca her yeniliğin tohumu olmuştur. Yeni bir siyasetçi profili oluşturulacaksa geçmişte kalan verimsiz, çıkarcı, yaşlı, zamanın gerisinde kalmış siyasetçi profilinin tarihe gömülmesi gerekir. Bu bir tür tersine mühendislik hamlesi olacaktır. Topluma rağmen olacaktır. Olmalıdır da.
Aktif siyasetten soğuyan biri olarak gençleri bu konuda cesaretlendirmeye, teşvik etmeye devam edeceğim. Siyasette tuhaf bir paradoks vardır. Bir yerlerde koltuklar durur ve o koltukların taliplileri de vardır. Siyaseti kendi için değil, toplum için yapacaklar o koltuklara oturmazlarsa tüm koltuklar zübükzadelerle dolar. Siyasetin kirinden kaçanlar da evlatlarının geleceğini o zübükzadelerin kararlarına bırakırlar. Bu noktada doğru tavır o koltuğu zübükzadeye bırakmayıp kendimiz oturmak yerine, gençleri o koltuklara oturtmaktır...