Siyasetçi ve siyaset, önce karşısındakini dinlemek, çözüm üretmek, ürettikçe, hizmet ettikçe, bir adım öne çıkmak için vardır.
Halkının bizi temsil et, koru, yanlış yapma,yalan söyleme, dürüst ve namuslu çalış, hak yeme, koşullarımı iyileştir, yoksulluğumu yok et, yaşam standartlarımı iyileştir diye seçtiği kişidir politikacı.
Bunları yapamadığında da vatandaşın görevi derdine deva olmayanları göndermek üzere, seçtiği siyasetçileri Demokrasilerde denetler, oyları ile al aşağı eder.
Bundan daha doğal ne olabilir ki?
Peki halk kendilerini yönetecek insanları tekrar seçmek istemediğinde, bunun adı neden 'Beka' sorunu olsun ki?
Asıl sorun gitmemek için koltuğa sıkı sıkı sarılmak, yalana baş vurmak, ayrıştırıcı dille insanları birbirine düşman etmektir.
Sandık namustur...
Oylarımızı korumak da her namuslu siyasetçinin boynunun borcudur.
Verdiğimiz oyların sandıkta yansımaması, şaibeli seçim, vatandaşın umutlarını çalmakla eş değerdedir.
Bunun için asıl 'Beka', oy veren vatandaşın iradesine ked koymak, iradesini sandıkta yok saymaktır.
Demokratik ülkelerde oyunu kullanan her vatandaşın böyle bir sorunu olmadığı gibi, ıslak imza peşinde de koşmaz.
Oturup oylarını tek tek saymaz.
Koşuyorsa şayet bu bir 'Beka' sorunudur.
İleri toplumlarda seçimlerde yarışırsın, iç huzuru ile oyunu verdikten sonra sonucu kabullenirsin.
Biz ne yapıyoruz peki?
Islak imzadan geçtik, o kadar güven eksikliğimiz var ki, Üçüncü Dünya ülkeleri gibi parmak boyası istiyoruz.
Tıpkı koyunların hangi çiftliği ait olduklarını, sahiplerinin çalınmasınlar diye üzerlerine vurdukları demir çubukları yakarak 'cızzz cızz' damgaladığı gibi.
Parmak boyası...
Yani oylarımız çalınmasın diye parmak boyası.
Ne kadar ilkel olsa da başvurmak istememiz güvensizlikten..
Neden; seçildikleri gibi gitmeyi de aynı tevazu ile karşılamıyorlar, kabullenemiyorlar siyasetçiler?
Koltuk sevdası mı?
Beka mı?
Seçildiklerinde beka sorunu bitiyor mu?
Böyle bir sorun varsa, kurtuluş savaşını vermiş bir millet, bu sorunu içte ve dış mihraklarda birlik olarak beraberlik ruhu ile canları pahasına vermezler mi?
Hem hepimiz Atatürk'ün tam bağımsızlıktan yana taraf olan askerleri değil miyiz?
Bir yerel seçimin beka sorunu olması da bir sorun, ama halkın sorunu değil.
Halk cebine ne giriyor, kimseye muhtaç olmadan yaşayabiliyor mu, ay sonunu üç kuruş maaşla getirebiliyor mu ona bakar.
Refah kuyrukları deseler de refah içinde yaşıyor mu?
Hem tanzim kuyrukları nasıl refah kuyruğu olur ki?
Oraya daha ucuz patlıcan, daha ucuz soğan, daha ucuz patates almaya gitmiyorlar mı?
Ucuz gıda alma kuyruğu refah içinde yaşayan vatandaşın başvuracağı bir şey mı?
Yalandan kim ölmüş?
Yalan söyleyerek ne kadar yönetilebilir halk?
'İkinci yarı, yok üçüncü yarıda kalkınacağız' da tutmadı.
Kalkınamadık gitti bir türlü!
Niye kalkınamamış bizler kıçlarını kaldıralım ki?
Üretmeyen bir toplum nasıl kalkınır?
Dış ticaret diyorlar, ülkenin satılmadık bir varlığı kalmamış, daha neyin ticaretini yapacaksınız?
Patates dışarıdan, soğan dışarıdan, mercimek dışarıdan, pirinç dışarıdan, büyük baş hayvan dışarıdan.
Peki bunları da mı beka sorunu sayalım?
Varlık Fonu'nu satarsanız, Eti-Bor madenini satarsanız, bankalarınızı satarsanız, Atatürk'ün kurduğu fabrikalarınızı satarsanız bu beka sorunu değil de, yerel seçimler mi beka sorunu?
Gerçekten millet gülüyor, dünya da gülüyor halimize.
Dış yatırımcı siz beka sorunu dedikçe 'Bu ülkede sorun varsa niye yatırım?' yapalım demez mi?
Bu yüzden kaçıyorlar zaten.
Yatırımcın bu yüzden Malta vatandaşı olup mal varlığını oralara taşıyor.
Ne olacağı konusunda güvensiz.
İstikrâr dedikçe istikrarlaşmayan ülkeden kaçan vatandaş, diğer istikrarlı ülkede istikrar arıyor.
Elinizde argüman kalmadıysa bari öbür elinizdeki kara'yı yıkayın.
Herkese kara çalıyorsunuz ancak halk anında siliyor, inanmıyor artık.
Gördünüz mü inandırıcılığınızı da yitirdiniz gibi görünüyor.
Verdiğiniz vaatleri de tutmadınız.
Seçim sonuna bıraktığınız vaatlere kim inanır?
Şimdi yapın, elinizi tutan mı var?
Yüzünüzde kara mı var, yanlış mı görüyorum nedir?
Bu seçimde sabununuzu da biz verelim bari!
'Bıttım sabunu' saç dökülmesine, kepeğe, sivilceye iyi gelir.
Aklar paklar.
Para istemez bu da bizden olsun.
Hayrına.
Hayrımıza...