Bu tabir oldum olası,Türk siyasi tarihinde karşılık bulan bir tabiridir.Siyasetçi gücünü sokaktan alır,sokağa inmelidir,sırça köşklerde oturmakla siyaset olmaz,sokağın sesine dikkat edin v.b. söylemler hep kullanılmıştır ,bundan sonra da kullanılacaktır.Peki "Siyasette sokağa inmek" ne anlam ifade etmektedir.Bunun izahı aynen yarısına kadar dolu olan bir bardağa bakan kişinin ,bu bardak doludur ya da tam tersi bu bardak boştur demesi gibidir.
Siyasetçi sokağa inmelidir deyimi olumsuz olarak değerlendirildiğinde , insanları,vatandaşı sokağa dökerek kargaşa,kaos çıkartmak istiyorlar,tahriklere kapılmayın gibi karşı argümanları duyarız.Bu da "Sokağa İnmek" deyimini olumsuz kılar.
Bardağın dolu tarafından baktığımızda ise,vatandaşı ile,toplumdaki bütün sosyal dilimler ile iç içe yaşayan,onların ayaklarına giden,dertleri ile dertlenen,anlatacaklarını sadece kürsülerden söylemekle yetinmeyen bir siyaset anlayışını kabul etmiş oluruz.
Tabi ki her iki algılamada da gerçek olan yönler vardır."Siyasette sokağa inmeyi" yukarıda özetle ifade etmeye çalıştığım olumsuz yönü ile bakılmasını "İstisna" olarak kabul ederek,olumlu anlamda "Sokağa İnmek" tabirini reel siyaset anlamında irdelemeye çalışalım.
Öncelikle sokaktan ne anladığımızı izah edecek olursak sokak ; Bakkal'dır, berber'dir,mahalledeki kasap'tır, elbiselerimizi diktirdiğimiz terzidir,köşe başındaki tuhafiyedir,kapımızın önünden hergün geçen simitçidir,eskicidir,kalaycıdır,kış geceleri sesini duyurmaya çalışan bozacıdır, semt pazarındaki hammaldır, apartmanımızdaki kapıcıdır.Bu listeyi uzatmak tabi ki mümkündür.
Peki Türk toplumu sadece bunlardan mı müteşekkildir.Tabi ki hayır! Ancak siyasette " sade vatandaş" dediğimiz kitle bu kitledir.Bence siyasette sonucu da büyük ölçüde belirleyen kitledir.
Tüccar,Sanayici,Sporcu,Sanatkar,Serbest Meslek Erbabı (Avukat, Mühendis, Müşavir v.b.) Ünversite Hocaları ve öğrencileri gibi sosyal katmanlar bir şekilde kendilerini değişik ortamlarda duyurabilmekte, hatta istek ve tekliflerini iktidarı ve muhalefeti ile siyasetçilere duyurabilmekte hatta bazen dayatabilmektedirler.
Ancak yukarıda "Sokak" diye tanımladığımız kesimin sesini duyurabilme imkanı ya çok az ya da hemen hemen yoktur.Onlar da seslerini ortalama 4 yılda bir önüne gelen seçim sandığı ile duyurmaya çalışmaktadır.
Durum böyle olunca Türkiye'nin yönetimine sahip olanlar ve/veya Türkiye'yi yönetmeye talip olanların "Siyaseten sokağa inmeleri" hem bir siyaset gerçeği hem de bir zaruret olmaktadır.
Son söz; Türkiye'nin çok partili siyasi hayatı'nın başlangıcı kabul ettiğimiz 1946'dan bugüne kadar geçen 66 yıl sonunda bütün siyasetçilerin samimi, aldatmacadan uzak, gerçekçi bir yaklaşım ile sokağa inip inmediğinin, sosyologlar,siyaset bilimciler,davranış bilimcileri,toplum mühendisleri tarafından siyaset dışında ilmi olarak değerlendirilmesi ve sonuçlarının da sade,anlaşılır bir dil ile Türk Milleti'ne aktarılmasında büyük yarar vardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı olan 2023'e adım adım yaklaştığımızda, "Lider Ülke Türkiye" kızılelması'nın gerçekleşebilmesi için , Türk Milleti olarak , yapılması gerekenlerin yapılacağı ümidi ile...