Türk siyasi tarihine damgasını vuran iki önemli akım, Türk Milliyetçiliği temelinde Turan ve siyasal İslamcıların Ümmetçilik fikridir.
Türk Milliyetçiliğinin mihenk taşlarından biri Ziya Gökalp olsa da, Atatürk yeni kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni Ulus devlet temelinde Türk Milliyetçiliği fikriyle inşa etmiştir.
Türk Milliyetçiliği son 50 yılda merhum Alparslan Türkeş tarafından siyasi aksiyon haline getirilmiştir. Siyasi ümmetçiliğin bayraktarlığını da yine merhum Necmettin Erbakan yapmıştır. Her iki liderin kurduğu partiler ve yetiştirdiği kadrolar bu iki mirası siyasetin merkezine oturtmuşlardır.
Günümüzde siyasal ümmetçiler kesintisiz 18 yıldır iktidardadırlar. Resmen dile getirilmese de gönüllerinde yatan ümmetçilik ve Müslümanların birliğidir.
Ancak 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesini esas alan, Tunus ile başlayan BOP projesi, Irak, Libya, Suriye, Yemen operasyonlarıyla devem ederken domino taşlarının son halkasının İran ve Türkiye olacağı aşikârdır.
Ümmetçilik fikri ve bu bağlamda Halifelik ve hilafet kurumuna duyulan özlem bu gün itibarıyla tamamen çökmüştür. Son yüzyılda petrol kuyuları esas alınarak kurulan Arap devletleri kendi aralarında bile anlaşamazlarken, Ermenistan Azerbaycan savaşında Müslüman dediğimiz bu devletler ve İran Ermenistan tarafını tutarak Türkiye’ye açıkça mesaj vermişlerdir. Türkiye ve Azerbaycan’ın yanında Müslüman ülke olarak bir tek Pakistan yer almıştır. Bir de Hristiyan olmasına rağmen Türk kökenli bir millet olan Macaristan’dan destek gelmiştir.
Ortadoğu’nun hali böyleyken ümmetçilik, halifelik gibi islam alemini toparlayıp tek bir güç haline getirmeye çalışmak sadece cahil seçmen yığınlarının oylarını konsolide etme çabasından başka bir şey değildir.
Siyasal İslamcıların iktidar olmanın da rahatlığıyla İslam'ı Araplar gibi yaşayıp, sünnet adı altında Arap örf ve adetlerini uygulayarak, Sünni İslam anlayışını egemen kılmaya çalışmaları ters tepmektedir. Kimi tarikatlardaki kokuşmuş ve iğrenç sapıklıklar ortaya çıktıkça fatura İslam'a kesilmektedir. Gençler arasında deistlik ve ateistliğin arttığı tespit edilmiş.
Bir başka önemli konu, Suriye’nin kuzeyi boşaltılarak 5 milyon Arap, ülkenin her tarafına yayılmıştır. Bu kadar yoğun bir nüfus kritik aşamada iktidarı da belirler. Bu kadar kalabalık göç nüfusu hiç de öyle Ensar-Muhacir edebiyatıyla açıklanamaz, bu doğrudan doğruya Türkiye’de Türk etkinliğini kırmaktır. Kim bilir belki de BOP projesinin bir gereği olarak uygulanmaktadır.
Siyasal ümmetçilik yerine 1991 yılında SSCB'nin dağılmasından sonra birer birer bağımsızlığına kavuşan Türk cumhuriyetleri ile siyasi, askeri ve ekonomik işbirliği temelinde TURAN hedefine yönelmelidir. Asya kıt'asında 300 milyonu aşan nüfusuyla önemli siyasi güç olabilir.
İlk adım olarak Türkiye-Azerbaycan siyasi birlik oluşturmalı, ekonomik kaynaklarını öncelikli olarak iki ülke çıkarına kullanmalı hızlı bir kalkınma hamlesi başlatmalılar. Ortak dil olarak Türkiye Türkçesi esas alınmalı, uzun vadede üniversitelerde bilimsel dil olarak kullanmalıdır.
Bütün bu hedefler için siyasi irade gereklidir. Mevcut AKP iktidarı siyasi ümmetçiliğe endekslidir. Bunu onlardan beklemek hayaldir.
Turan hedeflerine ulaştıracak fikir Türk Milliyetçiliğidir. Bunun siyasi kulvardaki en önemli partilerden biri MHP dir. Ancak son zamanlarda bu parti uyduruk bir beka söylemiyle hedeflerini askıya almış, sözde beka gerekçesiyle iktidarın safına katılmıştır.
İdeoloji partileri iddialarından vazgeçtikleri anda yok oluşları başlar. Parti yok olsa da fikirler ölmez. Bu fikirleri yaşatacak olanlar da Ülkücülerdir. Eninde sonunda Ülkücüler bu ülkenin kaderine el koyacaklardır. Her şeye rağmen millet ümidini Ülkücülerden kesmemiştir. Hedef turan ve büyük Türk Birliği'dir.