Abdullah Ünal’ı tanıyor olmalısınız. Benim güzel akrabam... Yirmi yaşındayken, çakı gibi delikanlı iken beyin kanaması geçirdi. İstanbul’da hastanede doktor oncağızı “Aşık mısın, borçlu musun, yalnız mısın?” gibi sorularla oyaladı. Ve işinden anlayan doktora yetişinceye kadar canım Abdullah’ımda bu vurgun iz bıraktı... Delikanlım on beş yıldır tekerlekli sandalyesinde morali yerinde eli kalem tutan ve düşünmesini bilen bir yetişkin kişi. Öğrenimli, edepli ve de bilinçli. Ne zamandır İstanbul’un Avrupa yakasında engellilere çıkarılan engellileri belirleyip fotoğraflamayı iş edindi. Bu fotoğrafları facebokta kendi sayfasında yayınlıyor. Hemen hatırlatayım. Abdullah Ünal ile benim ortaklaşa yazdığımız bir de kitabımız var. Adı “Biraz Daha Işık” Abdullah için o nedenle eli kalem tutuyor, dedim. Ve bildiğim kadarıyla yazı yazdığı Internet gazeteleri de var. Abdullah’ın Facebook sayfasından kendisini selamladığımda, ve engelliler için sergilediği çabayı takdirle karşıladığımı bildirince bana biraz uzunca bir metinle yanıt verdi. Şimdi ben bu metni okurlarımla paylaşmak istedim. Evet, Abdullah Ünal diyor ki... “İnsanımız değişiyor gelişiyor, bilgilenip bilinçleniyor farkındalığı artıyor. Özellikle kurum ve kuruluşlar düzeldi, eskisine nazaran şimdilerde çok iyi yanıtlar alıyorum. Belediyelerden, muhtarlıklardan, eğitimcilerden, alışveriş merkezi yöneticilerinden, toplu taşıma yapan araçlardan ve duraklarından. Düzeltemediğim tek noktaysa insanımız, insanımız çok vurdumduymaz. O kadar umursamaz ki, engelli nedir kimdir bilmiyor, birçoğu bizi yaratık olarak görüyor. Sokaklarda bakışları rahatsız edici, araçlarını olur olmadık yerlere koymaları keza, engelli rampalarına oturup bacak bacak üzerine atıp sigara içmeleri rahatsız edici. Ben şu şimdiki nesil için yapılacak bir şey olduğunu sanmıyorum, hedefim gelecek yetişecek çocuklar. Eğer şimdiki çocukların eğitimi sırasında biz engelliler onlara güzelce tanıtılırsa ve engellilerin önüne engel koymamak öğretilirse, gelecek nesiller bugünkülerden çok daha iyi olacaklardır. Bu ülkede hiçbir zaman engelli bitmeyecek, bu ülke hep engelli yaratacak. Bu konuda yapılması gereken ise toplumun buna hazırlıklı olması. Yapılması gereken şudur: Doğru bir eğitimle başta çocuklarımızı ve hatta toplumun tamamını bilinçlendirmek, algı sahibi yapılmak ve inanımızın farkındalıklarını arttırmak. Benim bir diğer niyetim ise; sadece kendim için değil gelecekteki engellilere faydalı olabilmek, gelecekteki engellilerin rahat etmelerini sağlamak, onlara “bu toplum engellilere karşı ne kadar çok bilgili bilinçli” dedirtmek.” Abdullah Ünal Internet üzerinden geniş kitlelerle iletişim halinde. Türkiye’de olup bitenlerden haberli. Türkiye Başbakanının korumaları hakkında kulağına gelen haberi bizimle paylaştı. Korumalar her nedense görmeyen bir engelli yurttaşımızı hırpalamış. Engelli yurttaşımızın görme yeteneği yok ama düşünme yetisi tamam. Aklı da başında. Başbakanlık korumalarını dava edecek olmuş. Başbakanımızdan izin alma kuralı var. Ve başbakanımız korumaların yargılanması yolunda izin vermemiş. Üzücü bir haber elbet. Abdullah üzülmüş, ben de üzüldüm. Abdullah’ımız yalnız bırakılmayacak kadar iyi niyetli, desteklenmeyi hak edecek kadar kararlı ve bağrımıza basacak kadar sevimli... Yaşadığı şanssızlığı aklından çıkarıp atacak kadar ruhsal sağlığı yerinde, bilgisayarda ne zaman sorun yaşasam üç bin kilometre ötelerden hemen imdadıma yetişecek kadar yardımsever. Ve Abdullah bu yazımı herkesten önce okuma hakkını kullandı. Bana şu satırlarla yanıt verdi. Ben o konuyu bir başka yazı ile anlatmaya çalışacağım. Abdullah Ünal’ın sözleri şöyle: “Amca bir sorun yok, güzel bir yazı... Eklenecek bir şey yok. Amca; engeliliğimin verdiği tecrübeyi yazdığımı, birikimlerim olduğunu, bu birikimleri kitap yapma isteğimi ve bir de bu yazdıklarımı ne kadar çok insanla paylaşma telaşında olduğumu yazsan...” Yazdım gitti işte... Selam sana sevgi sana Abdullah’ım... | |