Sizin sosyolojiniz benimkine ihanettir...

Mehmet SORAL
Sizin sosyolojiniz ile örtüşmek kendi milliyetçiliğime ihanettir
Hep beraber yaşadık ve anladık ki; Recep Tayyip Erdoğan Fethullah Gülen örgütünün önerisi, ABD'nin organizasyonu ve de Devlet Bahçeli'nin en müsait hale getirdiği siyasi arena ile devletin başına getirilmiş bir insandır.
Yıllardan beridir hiç bir partiye nasip olmayacak şekilde, partisinin tek başına iktidar olmasını bile şahsi özlemleri ve içinde biriktirdiği hırsını tatmin için yeterli görmedi. İstediği tatmini ancak ve ancak ülke yönetiminde 'tek adam' olarak irade sahibi olması durumumda sağlayabileceğini düşündü.
Şimdi gerek Devlet Bahçeli'nin "Evine dön çağrısı" ve gerekse Recep Tayyip Erdoğan'ın "İYİ Parti yerli ve millidir" sözleri ile her iki lider kendi inisiyatifleri dahilinde kontrolü kendilerinde olan yeni bir süreci mi devreye sokmak istiyorlar. Nasıl ki MHP'nin kurumsal kimliği üzerinden Türk milliyetçileri AKP ve Erdoğan'ın siyasi ikbali için aparat olarak kullanıldığı gibi bugün de yine Türk milliyetçilerinin projesi olan İYİ Parti üzerinden yine benzer şekilde Türk milliyetçilerini cumhur ittifakı için aparat olarak kullanma senaryosu mu devreye sokulmak isteniyor.
İYİ Parti sahip olduğu özgül ağırlığı ile bu yeni süreçte etkinliğini ve yetkinliğini daha belirgin şekilde ortaya koyabileceğinden; Cumhur İttifakı'na artık hakim otorite olması gibi bir inisiyatifin tanınmaması gerektiğinin hem söyleyeni hem de takipçisi olması gerekmektedir.
Artık hepimiz anlamış olmalıyız ki; bundan sonra Erdoğan için Türkiye'nin bekasından ziyade kendi siyasi geleceğini nasıl konumlandıracağı ve mümkün olursa bu yeni konumda sorgusuz sualsiz aile saadeti içinde nasıl mutlu bir hayat sürdüreceğidir.
Recep Tayyip Erdoğan artık şunun farkında ki; kendisini tek adamlığa taşıyan, çok hatalar yaptıran, adeta kontrolünü sağlayamadığı gücünü bu kerteye taşıyan argümanları ya etrafından tek tek tasfiye etti ya da onlar kendisini terk ettiler. Bu terk edenlerin veya ettirdiklerinin yerlerini MHP'nin kurumsal iradesini elinde tutan Devlet Bahçeli ile ikame etmiş olsa da; o da Türk milliyetçileri üzerinde vaad ettiği otoriteyi sağlayamayınca müsebbibi oldukları Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden umduklarını bulamayıp, artık yürümediğini anlamış durumdalar.
Şimdi İYİ Parti'nin iyiden iyiye hissedilen özgül ağırlığından faydalanmak isteyen Cumhur İttifakı, siyasi ikballeri için kendilerince senaryolar yazarak İYİ Parti ile tabiri caizse muhabbet kurmaya çalışıyorlar.
Türk milleti ve istikbali için şahsi ihtirasları uğruna (BOP Eş Başkanlığı vs.) devletimize ve milletimize bedel ödetenlerin eninde sonunda millete hesap vermesi gerektiği inancı vicdanlarda yer etmiştir. Böyle bir beklentisi olan İYİ Parti tabanını; "MHP ve AKP sosyolojisi ile İYİ Parti sosyolojisi aynı veya örtüşüyor" denilerek, Cumhur İttifakı ile yapılacak siyasi işbirliğine razı olmaya sürüklemek beyhude bir çaba olup, hiç bir İYİ Partili'nin buna razı olması mümkün değildir. Devlet Bahçeli iradesinden arındırılmış bir MHP sosyolojisi ile İYİ Parti'nin sosyolojisi hiç şüphesiz aynı ama AKP ile mümkün değil. Madem ki AKP ile sosyolojimiz aynı da niçin bu denli öfke doluyuz?
 
İki örnek vereceğim; milletin adının Türk olduğunu söylemeyi adeta ar ve namus meselesi görenlerin veya Atatük'e her vesile ile hakaret edenlerin aynı safta namaz kılmamızın dışında hangi sosyolojide birleşiyoruz ki.
Dolaysıyla, İYİ Parti kurmayları planlanmış bir siyasi sürece aparat olmayı değil, bizatihi kendi inisiyatifi ile siyasette belirleyici ve yönlendirici olmayı düşünmelidirler. Unutulmamalıdır ki; Meral Hanım'ın ülkenin yaşadığı sorunlar gereği en ihtiyaç duyulan zamanda önerdiği "Bayram sofrası" veya "Memleket Masası" önerilerini görmezden, bilmezden ve duymazdan gelenlerin, bu da yetmeyip tekliflerini aşağılayıcı bir dil kullananların durduk yerde gönlümüze hoş gelen ifadelerle bir yaklaşım sergilemelerini inandırıcı ve samimi bulmuyoruz.
Velhasıl kelam; İYİ Parti özgül ağırlığının farkında olarak hareket etmelidir. Şu çok iyi bilinmelidir ki, İYİ Parti'yi kuran irade; terk edip geldikleri yerlerde dayatılanlara itiraz etmiş, önlerine çıkarılan her türlü engeli aşmayı başarmış cesur insanların iradesidir. Bunu ilk önce İYİ Parti'de muktedir olanlar, sonra da Cumhur İttifakı'nın tarafları bilmelidir.
 
 
HDP'nin oyları sayenizde arttı, Fetö ile muktedir oldunuz ya sonra;
bedeli hep millet ödedi.
HDP'nin varlığının devamını özellikle AKP istiyor. Bunun yadsınamaz bir gerçek olduğunu cümle alem anlamış durumda. MHP'nin bütün stratejisi AKP'nin genel kabulleri üzerine olduğu için o da AKP'nin her türlü söylem ve icraatlarına eşgüdümlü olarak uyum sağlayıp, hareket ettiği için itirazının da beklenmesi mümkün değil. AKP veya Cumhur İttifakı, HDP'nin varlığını kendi oylarını konsolide etmek için diğer siyasi partiler üzerinde tehdit unsuru olarak kullanıyor.
Türk Ordusunda Cumhuriyet değer ve kazanımları ile yetişmiş bir tek subay bırakmamak üzere kadrosuzluk veya yaş haddi bahanesi ile onları tedricen tasfiye ederek gen yapısını değiştirirken hiç tereddüt etmeyenlerin, sürekli terörle iç içe olduğunu dile getirdikleri HDP'nin kapatılmamasını anlamak mümkün değil. Şimdiye kadar siyasi yaşanmışlıklardan ve edindiğiniz tecrübelerden biliyoruz ki; AKP istemediği şeyin varlığının devamına ancak ve ancak siyasi menfaati gereği tahammül göstermektedir.
Ne garip ki, şimdiye kadar PKK'nın adeta meclisteki siyasi uzantısı olarak yer almasına "Göz yumulan" HDP ve onun arkasındaki PKK hiç bir zaman Türk milleti ve devleti için beka sorunu olamaz. Her türlü varlığına karşı gereken yapılır aynen AKP iktidara gelmeden önce yapılıp, terörün sıfır düzeye çekildiği zamanlarda olduğu gibi.
Amma ve lakin Allah'ın bizatihi AKP'nin kendi yöneticilerine itiraf ettirdiği üzere; muktedir olmak için fetö bilerek ve istenerek devlete yerleştirilmişse, iki sene önce 4 TL olan USD bugün 7.28 TL olmuşsa, ülkemizi BOP projesinin aparatı yapıp, eş başkanlık kisvesinde saklı halifelik özlemi ile hiç gerek yokken Suriye bataklığına sokularak dış düşman sayımız artırılıp gelen göçmenlerle nüfusumuzu 5 milyon artırıp, ekonomimize 50 milyar dolar yük bildirilmişse asıl bu kötülüklerin müsebbibi olan AKP iktidarı bu şekilde devam ettiği sürece Türk milleti ve devleti için beka sorunudur.
Kısaca HDP'nin değil AKP'nin varlığı bu devlete daha çok bedel ödetmiştir ve ödetmeye de devam ediyor. Devletimiz istediği an HDP'yi kapatır. Bugün eğer ki Cumhur İttifakı samimi olarak HDP'nin kapanmasını istesin anında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı açar ve hayli fazlasıyla birikmiş delil oluşturacak gerekçelerle kapatılabilir.
Cumhur İttifakı, HDP seçmeninden bugünkü konjonktürde hiç bir şekilde sonuçlarını kendi hanelerine yazabilecekleri bir sempatiyi göremeyecekleri ön kabulü ile HDP'yi Millet İttifakı'nın evinin önüne emri-vaki ile bırakarak adeta terk edilen çocuğu sahiplenmeye zorlarken, Millet İttifakı da buna karşılık duyarsız ve merhametsiz görüntüsü vermemeye özen gösteriyor, aynı zamanda sahiplenmek de istemiyor.
Hadi bakalım; Madem ki yönetmekte olduğunuz koskoca T.C Devletinin gücü PKK'nın Meclis'teki uzantısı HDP'yi kapatmaya yetmiyorsa; ittifaklar arasında HDP ile hiç bir şekilde işbirliğine gidilmeyeceği üzerine deklarasyon yayınlansın, böylece tecrit edilen HDP'nin akıbetini de kendi seçmeni belirlesin.
HDP'yi koruma ve kollama aşkınız, Fetö ile muktedir olma aşkınız... Söyleyin Allah aşkına varlığınız ile bu millete daha ne kadar bedel ödeteceksiniz?
 
Meral Hanım'ın özel çabası; Türk siyasetine edep ve adap dilini kazandırma
Meral Hanım'ın eninde sonunda Türk siyasetine kazandırdığı edep ve adap dilinin aslında bir tezahürüdür; gerek Devlet Bahçeli'nın "Evine dön" çağrısı, gerekse Recep Tayyip Erdoğan'ın "İYİ Parti yerli ve millidir" demesi.
Elbette başka unsurlar da çok önemli ama bir şey talep edebilmek için kurulacak cümleler için seçilen kelimeler çok önemlidir. Devlet Bahçeli de, Recep Tayyip Erdoğan da buna dikkat etmişlerdir.
Ancak her iki siyasi liderin yaşadıkları siyasi ve fikri savrulmalarını hatırladığımızda, bu denli özenli ve aklayıcı bir dili kullanmış olsalar bile; Meral Hanım'ın her iki liderin yaşamış oldukları benzer bir savrulmayı göze alarak tabana rağmen "He" diyeceğini sanmıyorum.
 
Döviz ve altındaki hararet ''Memleket Masası'' ile dindirilebilir...
Kısa vadeli çözüm olarak piyasalardaki harareti dindirmek için güven verici psikolojik desteğe ihtiyaç vardır.
Bu anlamda "Memleket Masası" önerisi ile yapılabilecek liderler toplantısında sadece ekonomiye yönelik psikolojik destek mahiyetli ortak çalışma gurubunun oluşturulduğuna dair bir bildirgenin ilanı toplumun nefes almasına vesile olabilir.
Ancak Cumhur İttifakı'nın kibirli iki narsist birleşeni buna müsaade etmez. Türkiye'nin gerçek sorunu iki narsist liderin siyasetin hareket alanını gasp ederek çözüme odaklı her türlü inisiyatifi tehdit ediyor olmalarıdır. Gaspçı ve tehdit edici bu narsist iki irade var olduğu sürece işimiz çok zor.
Sade vatandaş gözüyle acil beklentimiz böyle. "Hiç bir kimse veya partinin artık bir şey yapamayacağı" gibi bitmiş ve tükenmişlik psikolojisi en berbat hal olup toplum bu hale düşmeden "Memleket masası" önerisi bu psikolojik sınıra gelmeye mani olacak en kısa vadeli çözümdür.
Meral Hanım "Memleket Masası" önerisi için ısrarına devam etmeli ve Erdoğan'dan liderler toplantısı için randevu istemelidir.