İşgalci Ermenistan’ın, birilerine güvenerek yıllardır Azerbaycan toprağına çökme işleminde sona gelinince, içimizdeki Sorosçular kıvranmaya başladı.
Bakın ne demiş Baskın Oran Agos gazetesindeki köşesinde ;
“Tek yumurta ikizleri: KKTC ve Dağlık Karabağ” başlıklı yazısında…
Önce gerçek bir tespitle başlıyor gibi; “hukuken Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ’a Ermenistan’ın el koymasıyla Artsakh Cumhuriyeti 1989’da doğdu” diye başlıyor muhterem.
Hırsızlığı kabul ediyor ama lafı nereye getireceği daha önemli !
Devam ediyor;
“KKTC de, hukuken Kıbrıs Cumhuriyeti toprağı olan Kuzey Kıbrıs’a Türkiye’nin el koymasıyla 1974’te doğdu” diyor.
İki olayı eşitleme çabası asla cehalet eseri değildir, en azından bir devletin kendisine ait olan toprağa sahip çıkmasının ‘el koyma’ sayılmayacağını iyi bilir.
Peki amaç nedir ?
Başlıkta belirttim ya…
KKTC ile Dağlık Karabağ arasında en küçük bir benzerlik yoktur.
- Karabağ Azerbaycan toprağıdır, Ermenistan ise bu topraklarda yüzsüz bir işgalcidir. Kıbrıs adasına gelirsek; Rum tarafı ne kadar hak sahibi ise Türk tarafı da o kadar hak sahibidir.
Çünkü, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu 1960 yılından beri Türk ve Rum nüfusa sahip bağımsız bir ülkeydi.
- Daha evveliyatı da var. 1571 Yılından itibaren Osmanlı idaresinde olduğu için Türkler'in adaya iskan tarihi de bu kadar eskidir.
- 5 Kasım 1914, Osmanlı devletinin dünya savaşına girmesi gerekçe gösterilerek Birleşik Krallık tarafından adanın ilhak edildiği tarihtir.
- 18. Yüzyıl başlarına kadar Kıbrıs’taki Türk sayısı Rumlar'dan fazla olmuştur. Tarımla meşgul olan Türkler'in elindeki toprak miktarı da Rumlarınkinden fazlaydı. Daha sonra bu denge Rumlar'ın lehine değişmeye başlamıştır.
- Rumlar 1931’den itibaren Enosis (Yunanistan ile birleşme) isteğiyle ayaklandılar. Ve bu istek günümüze kadar hiç azalmadı!
- 1955 Yılında Rumların kurduğu EOKA örgütü Birleşik Krallık Kuvvetleri'ni adadan çıkartmak için eylemlere başladı.
- Bu tarihten itibaren Birleşik Krallık adanın tamamını kontrolde tutmakta zorlanırken, taksim isteyen Türkler ile enosis isteyen Rumlar birbirleriyle çatışmaya başladılar.
- Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960 yılından 1 sene önceye dönelim.
11 Şubat 1959’da Zürich’te imzalanan Garanti Anlaşması’nın 3. Maddesine göre; “Bu anlaşma hükümlerinden herhangi birinin ihlali (çiğnenmesi) halinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere bu hükümlere saygıyı sağlamak için gerekli girişimlerin yapılması ve önlemlerin alınması maksadıyla aralarında danışmalarda bulunmayı üstlenirler. Üç garantör devletten biri, birlikte veya birbirlerine danışarak (işbirliği halinde) hareket etmek olanağı bulunmadığı taktirde, bu anlaşmanın oluşturduğu durumu münhasıran (yalnız başına) yeniden oluşturmak gayesi ile hareket hakkını korumaktadırlar.”
Sayın Baskın Oran’a soruyorum ;
Ermeniler'e Karabağ’da anlaşma ile verilmiş böyle bir hak var mı ?
- Nihayet Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluyor ama Rumlar'ın kaşıntısı geçmiyor. Yeni devletin anayasasında bulunan değişmez maddelerden, ‘Kıbrıs Türkü olan Başkan Yardımcısının veto hakkı’nı ve ‘Temsilciler Meclisinde ayrı çoğunluklar ilkesi’ni ortadan kaldırmak üzere Cumhurbaşkanı Makarios özel gayret sarfediyor.
- Huzursuzluk 1963 tarihinden itibaren artıyor, katliamlar başlıyor, ve 1967 yılında Yunanistan 15 bin askerini gayri resmi olarak adaya yerleştiriyor. Türkiye’de aynı tarihte askeri müdahalede bulunacağını açıklıyor.
Sayın Baskın Oran’a soruyorum ;
Türkiye katliamlara ve bu oldu bittiye kayıtsız mı kalsaydı?
- Ve gecikerek de olsa; 1974 yılında yukarıdaki anlaşmaya dayanarak ve garantör sıfatını da kullanarak KKTC’yi kurmuştur bu devlet?
Sayın Baskın Oran’a bir soru daha;
Peki Ermenistan neye dayanarak bu haydutluğu yapmıştır?
Muhteremin benzetme yaptığı iki coğrafyaya bakar mısınız?
Birisi Ermenistan’ın elinde tuttuğu hırsızlık malı, diğeri ise iki ortaktan birinin kendi hissesine düşen payı koruma altına alma durumu...
Yani birisi elma, diğeri armut!
Dağlık Karabağ sorunu, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde Ermeniler'in bu bölgelerde hak iddia etmesiyle başladı. Ermeniler, 1991’de Hankendi’yi, 1992’de Hocalı ve Şuşa’yı işgal etti. Daha sonra Laçın, Hocavend, Kelbecer ve Ağdere’yi ele geçiren Ermeniler, 1993’de Ağdam’a girdi. Devamında Cebrayıl, Fuzuli, Kubadlı ve Zengilan illerinin işgali izledi. Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal edildi, 1 milyona yakın kişi de yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldılar. (Kaynak: Wikipedia)
Ermeniler bile bu gerçeği kabullenmişken, KKTC’yi Karabağ’daki işgale emsal göstermek, olsa olsa bir yerlere selam göndermek gibidir.
Bizce mahsuru yok ama hiç olmazsa Ermeni vatandaşlarımızı yanlış yönlendirme Baskın Oran!
Cumhurbaşkanı Aliyev’in Ağustos ayında dile getirdiği bir sözle bitireyim:
“Ermenistan’ın şu anki yönetiminin Soros Vakfı’nın etkisi altındaki insanlardan oluşması hiç kimse için bir sır değildir. Sadece onların özgeçmişlerine göz atınız.”
Hangimizin benzetmesi daha gerçekçi oldu Sayın Baskın Oran?