Türkiye’mizin kuruluşu sırasında ilk yıllarda deyim yerindeyse “bina” ya konulan her yapı taşının önemi o kadar büyük ki, düşündüğü zaman insanın kanı donuyor. Modern Türkiye’ye doğru atılan her adımın öyküsü bugün bize zaman zaman acıklı, zaman zaman komik gelir.
Soyadı konusuna eğilelim mi? 1934 yılında yasa çıktı, her ailenin bir soyadı bulunacak. Ve bir takım kısıtlamalar da var. Bir de bu adımı gerçekleştirecek elemanlar Nüfus Memurları. Peki, bu memurlar ne kadar işinin ehli? Harf devrimi gerçekleştirileli beş altı yıl olmuş. Yeni harflerle okur yazarlıkları tam mı? Elbette hayır, hayır, hayır.
Bir profesörümüz var soyadı Taşğın… Benim rastladığım örnekler tanıdığım biri var adı Bekâr… Bizim ailemizin atadan gelen gül gibi “Kozanoğlu” adını köyde bu soyadını taşıyanlar kalabalık, yukarıda oturanlara Yukarıkozan diyelim aşağıda oturanlar da “Aşağıkozan” diye anılsın, diyen bir nüfusçu… Şimdi ben bu adamı rahmetle mi anayım?
Soyadımı Kozanoğlu yaptırıncaya kadar canım çıktı. Biricik öz kardeşimin soyadı Yukarıkozan kaldı. Büyük dedemin bastonu vardı. Üzerinde “Kozanzade Hamdi” yazılıydı.
Bir Sefer amca vardı. Soyadı Dikbaş… İstanbul’da çalışıyormuş. Soyadı yasası çıkınca İstanbul’da nüfus idaresine gidip bir soyadı önermesi kendisine bildirilmiş. Garibim, üç beş gün gitmiş. Her defasında “O kelime alındı” diyorlarmış.
Son gün Sefer Amca patlamış… “Eee” diye haykırmış. “İşimden kalıyorum, başlatmayın şimdi soyadından filan” demiş. Memurlardan ötede oturan seslenmiş. “Ali Bey” demiş. “Arkadaşı fazla yorma.. . Onun soyadı Dikbaş olsun.”
Sefer amca soyadını seviyordu. Benden rahmet istedi.
Bir de insanımızın çocuklarına verdiği acayip adlar sorunu var. Sürmeli, Telli, garip gibi adlar. Bir yakınımdan dinledim. Palto ve Hurda adında kimseler de varmış. Kırsaldan büyük şehre geliyor, kelimeyi işitiyor. Hoşuna gidiyor. Çocuğuna o kelime ad oluyor.
Mahya… Mahya adında kadın vardı. Bu adı taşıyan bir öyküm var.
Hurda ile ilgili olayı anlatayım. Köyde Hurda kız adıyla ilgili sorun yaşamamış. Ancak yaşlılığında Hurda nine büyük şehirdeyken bakınız ne olmuş. Sokakta “Hurdacııı… Hurdalar alırım…” diye seslenen adamı on üç yaşında torun yakaladığı gibi eve getirmiş.
“Nine bu amca seni götürmek için gelmiş” demiş.
Terziler için “Terzi elin kırılsın” diye türkü var da nüfusçular için yok… Ben bu şaşırıyorum.