Şu lanetten kurtulalım

Fazlı KÖKSAL

Biliyorum mümkün değil ama bazen “keşke Amerika kıt'ası hiç keşfedilmeseydi” diye düşünürüm…

Niye mi? Sebebi çok...

Milyonlarca Kızılderili katledilmemiş olurdu...

Dünya ABD emperyalizmi ile tanışmazdı...

Ve belki de hepsinden önemlisi insanlık tütün denen belaya bulaşmamış olurdu...

Bizim Tütünle tanışmamız ile yaygın olarak kullanmaya başlamamız arasından uzun bir süre geçmedi... I. Ahmet döneminde şeyhülislamın “haramdır” fetvası da, IV. Murad’ın acımasız cezaları da toplumu tütün kullanmaktan alıkoymadı... Tütün tiryakisi IV. Mehmet padişah olunca şeyhülislamın fetvası ile tütün içimi ve dikimi serbest bırakıldı. Önce Balkanlar'da sonra Anadolu’da tütün ekimi yaygınlaştı. Osmanlı hükümeti ekonomik nedenlerle tütün üretim ve pazarlama yetkisini 1884 yılında Fransız Reji şirketine verdi. Bu şirket İstanbul, İzmir, Samsun ve Adana’da tütün işleyen fabrikalarını kurdu. Yüz binlerce Türk tütün üreticisini sömürdü durdu. Geçinebilmek için ara sıra kaçak tütün satmak durumunda kalan üreticileri engellemek için, çoğu cezaevi kaçkınları arasından seçilen 7 bin kişilik “Silahlı kolcu birlikleri” kurdu. Binlerce köylü ‘tütün kaçakçısı’ olduğu iddiasıyla katledildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Tekel idaresi kuruldu ve bu Reji belasından kurtulduk...

Ama tütün ve tütün mamulleri toplumun belası olmaya devam ediyordu... Yüzlerce zararı bilinmesine, sağlığımızı yok etmesine, bütçemizde önemli yer tutmasına rağmen bu beladan kurtulamıyor, gün geçtikçe esiri oluyorduk... Sigara içmek bir kişiliğini ispat vasıtasına dönmüştü. Sigara cami hariç her kapalı mekânda içiliyordu... Trende, otobüste, uçakta... Küçük çocuklarla seyahat aileler için işkenceye dönüşmüştü... Otobüsler dumandan nefes alınamaz hale gelmişti. Önce uçakta, ardından trende yasaklandı, sonra sigarasız otobüs seferleri kondu... Nihayet otobüslerde de yasaklandı... Perde yıkamaktan usanan, evinin kirlenmesini istemeyen ev hanımları da, sigarasız dünya için üstlerine düşeni yaptılar; sigara içmek isteyen misafirlerine, “buyurun balkona”dediler... Son olarak da kapalı mekânlarda sigara içimi kanunla yasaklandı...

Koronavirüs belası tütün ve tütün ürünleri kullanımının ne büyük bir bela olduğunu bir kez daha gösterdi... İstatistiklere göre koronovirüsten ölenlerin büyük bir bölümünün tütün ve tütün mamulleri kullanıcıları olduğu anlaşıldı...

Evet, temizliğe, sosyal mesafeye dikkat ediyoruz, korunmak için her türlü tedbiri alıyoruz... Ama gelin bir şey daha yapalım... Şu sigara meretini bırakalım... Bazılarınızın söylendiğini duyuyorum: Bekâra karı boşamak kolay. Sigarayı bırakmak kolay mı? Evet, beyler kolay, hem de çok kolay, ilaca psikolojik desteğe falan gerek de yok... Ben daha ortaokuldayken sigara içmeye, liseden itibaren sigara paketi taşımaya başlamıştım. Dört sene öncesine kadar kısa süreli bırakmaları saymazsak günde bir paketin altında olmamak üzere sürekli sigara içtim... Ve dört yıl önce aniden 50 yıllık sevgilimden (!) ayrıldım...

Sigarayı nasıl bıraktığımı sosyal medya hesabımda şöyle anlatmışım;

“Gece 01.00 Sigara içmek için balkona çıktım... Karşı apartmanın bahçesinde bir delikanlının, arkadaşlarına telefon ederek sigara bulmaya çalıştığına şahit oldum...
Dudaklarımdan "rezillik" kelimesi döküldü...
Aklıma, sigara içmeme çok üzülen ve sigara yüzünden defalarca kalbini kırdığım sevgili evdeşim, sigara içmeme üzülen annem ve kızlarım, Serik'de teftişte dairenin önünde sigara içerken yanıma gelerek "Müfettişler adil olmak zorundadır. Siz sigara içmek suretiyle, başta kendinize sonra ailenize haksızlık ediyorsunuz" deme medeni cesaretini gösteren hanımefendi, "Sana sigara içmek yakışmıyor." diyen arkadaşlarım, toplu taşım araçlarında üzerime sinen sigara kokusundan rahatsız olup yanımdan kalkan yolcular ve koah hastalığından vefat eden amcalarımın çektikleri geldi...
Ve ‘bırakıyorum’ dedim... Sigara paketini de çöp kutusuna attım...”

Evet bu kadar basit. Gerçekten isterseniz başarırsınız...

Sigara paketinizi çöp kutusuna atmaya var mısınız?