Ah be Süleyman, ah be Süleyman!
Süleyman hep Başbakan hep Başbakan Süleyman...
İlla mühür bende olsun diyorsun!
Ah be Süleyman benim güzel kardeşim, Süleyman mı kaldı?
Nedir sendeki bu güç takıntısı be kardeşim?
Bazen mührün adam oldun, bazen makamın, bazen paranın...
Bazen karanlık işlerin, bazen kirli ilişkilerin, bazen güç odaklarının, dış mihrakların adamı oldun.
Bazen dış güçlerin, bazen emperyalistlerin...
Bazen mafyanın, çıkar odakların adamı oldun.
Bir türlü kendin olamadın be kardeşim. Kendin olmayı denemedin bile. Hep birilerinin adamı oldun Süleyman!
Bir türlü adam olamadın, adam olamadın Süleyman!
İnsanlardan sadakat bekledin. Tıpkı senin öncekilere sadakatle bağlı olduğun gibi. Onlar da sana aynı şekilde bağlansın istedin. Bazen makamın gücünü kullandın, bazen paranın. Bazen de siyasetin gücünü sonuna kadar kullandın. Hep otoriteyle insanları etki altına atmaya çalıştın.
Otoriteni ailene karşı kullandın, itaat edip sözünü dinlesinler diye. Yakınlarına karşı kullandın itibar kazanmak için... Elemanlarına karşı kullandın minnet duyup daha fazla çalışsınlar diye. Etki alanındakilere karşı kullandın biat etsinler diye...
Sevgiyi parayla satın almaya çalıştın Süleyman! Sadakati güçle, itaati otoriteyle satın almaya çalıştın. İnsanların duygularını hiçe saydın, umurunda bile olmadı ne hissettikleri...
Genetik kodlarının sinsi tuzağından bir türlü kurtulamadın Süleyman! Sen biat ettin itaat bekledin. Hep boyun eğdiğin gibi boyun eğmelerini bekledin. Önceleri el etek öperek buralara geldiğin gibi şimdi de aynısını bekledin.
Her zaman insanların seni bu yolla dinleyeceğini düşündün. Dinlemeyi, anlamayı denemedin. Empati kurmayı aklına dahi getirmedin. Bildiğin tek şey, güce itaat etmekti. Sen de itaat bekledin. Onların ne duyduğu, ne düşündüğü, ne hissettiği umurunda bile olmadı...
Sadece sevmeyi öğrenemedin be Süleyman. Dinlemeyi, anlamayı, öğrenmeyi öğrenemedin. Kendinden başka kimseyi dinlemedin. Güç eline geçince herkes yanlış bir tek sen doğru oldun! En iyiyi, en doğruyu sen bildin! Herkes yanlış, bir tek sen doğruydun be Süleyman!
Ah benim güzel kardeşim, ah be Süleyman! Kendini dinletmek için bunlara ihtiyaç mı vardı? Neden sevmeyi denemedin, neden muhatabına saygı duymayı denemedin? Neden dinlemeyi, anlamayı, öğrenmeyi seçmedin?
Ama olmadı işte, olmadı Süleyman! Güçle, otoriteyle, şiddetle, parayla bütün ihtiyaçların karşılanacağını sandın. Aileni önemsemeyi unuttun. Eşin, çocukların, dostların, çalışanların hep seni anlasınlar istedin.
Anlaşılmak tek senin hakkındı! Başkalarının anlaşılmasına gerek yoktu! Anlayış beklemek ne hadlerineydi!?
Tek doğru sensin, tek söz sahibi sen! Herkes sana itaat edecek, seni dinleyecek! Yanlış da söylesen doğru sayılacak! Yanlış olduğunu kimse sana söyleyemeyecek! Her zaman sen haklısın!
Rahat yaşamak, mutlu olmak senin hakkın! Sen ödedin bütün bedelleri, zorluklara sen katlandın. Sen birçoğunun ağız kokusunu çekerken onlar yanında mıydı? Sen ter döküp yoruldun onlar safa sürerken. Senin gibi yaşamaya hakları var mı? Hak ettiler mi? Farkına bile varmadılar senin çektiklerinin. Şimdi kalkmışlar senin malın üzerinde, makamın, gücün, otoriten üzerinde, saygın olduğun kudretin üzerinde hak iddia edip söz söylemeye çalışıyorlar. Var mı böyle bir şey Süleyman, var mı?
Bu saltanat, bu makam, bu para, bu güç senin eserin Süleyman... Ne hakkı var da onların, senden bunları istiyorlar? Ne yaptılar senin için, ne yaptılar?
Eşin ne yaptı senin için, yeteri kadar ilgilendi mi? Çamaşırlarını yıkayıp ütüleyen, yemekleri pişiren o muydu? Evin günlük rutin işlerini o mu yaptı? Çocukların bakımını üstlenip ihtiyaçlarını gideren, okula götürüp getiren o muydu? O olsa bile bütün bunların bedelini sen ödemedin mi? Sen götürdün onlar yedi. Şimdi kalkmış emeklerine karşılık senin ilgini isteyip sevgi saygı bekliyor. Ne hakla?
Çocukların senden hak talep edip ediyorlar. Ne hakkı? Dünyaya geldikleri günden beri bütün ihtiyaçlarını sen karşılamadın mı? Bir dediklerini iki etmeyen, onlardan sevgisini esirgemeyen sen değil miydin? Ne oldu, istediğin gibi evlat oldular mı? Sözünü dinleyip istediğin şeyleri yaptılar mı? “Hayır!” dediğinde diz çöküp oturdular mı?
Boş ver be kardeşim. Bunun için mi çektin bunca çileyi?
Emek veren sensin büyütüp bu günlere getiren sen. Onların başkalarını dinleme hakkı var mı? Kendi zihinlerine göre karar vermeye, kendi düşüncelerine göre yol yürümeye hakkı var mı? Sen böyle mi yaptın Süleyman? Baban atan ne dediyse itaat etmedin mi? Dinlemedin mi bir dediğini iki etmeden?
Onlar seni ne hakla dinlemeyecekmiş? Ne hakla sözünün üzerine söz koyacakmış? Ne hakla senden uzak duracakmış? Ne hakla senin dediğini yapmayacakmış? Otur diyeceksin oturacak, kalk diyeceksin kalkacak, değil mi be kardeşim?
Anlayamadım bir de ne hakla senin arzu etmediğin eylemler içine girecek? Senden izinsiz başkalarıyla iş yapacak, arkadaş olup, dostluk kuracak! Senin sevmediğin insanlara yaklaşacak, senin sözünü dinlemeyecek, onları dinleyecek. Bu da ne demek oluyor? Böyle bir şeye hakları mı var Süleyman?
Ah be Süleyman! Benim güzel kardeşim, Mevlana, "Bir şeyin yapılması gerektiği gibi yapılması adâlettir." diyordu.
Bir şeyin yapılması gerektiği gibi yapılması adâletse, zıddı zulüm değil midir Süleyman? İlişkilerde uygun olmayan şekillerde davranmak zulüm değil midir? Zulüm kul hakkı yemek değil midir?
Ah be Süleyman!
Benim güzel kardeşim, Süleyman mı kaldı?
Kaldı, kaldı Süleyman!
Hangi Süleyman?
Sultan Süleyman!
Kendine, ailesine, çevresine, tebaasına adil olduğu için...
Adaletle hükmettiği için...
Anlaştık mı Süleyman?