Günlerden 3 Ekim 2015 Cumartesi, saat tam 12:30 … İzmir’in Basmane Semti’nde bulunan bir iş hanında çalışıyorum. Burası Suriyeli mültecilerin yoğun olarak bulunduğu bir yer.
Oteller, kaldırımlar, parklar, cami avluları her yer onlarla dolu… Her gün en az elli kişi otel soruyor bana ve ben buranın iş hanı olduğunu anlatıyorum yarı buçuk Arapçamla… Kimi zaman bir tabure veriyorum altlarına , kimi zaman gece üstünde yatsınlar diye bir karton kutu…
Akşamları hurma ,su, ekmek dağıtanlar oluyor onlara..Onlardan bizim dilencilere para verenleri de çok gördüm.
Küçük çocuklarının başları okşanmaya hasret. Bir miniği tutup sevdiğinizde defalarca ‘’şükran, şükran’’ diyerek teşekkür ediyor ailesi..
Hepsinde bir şaşkınlık , bir tedirginlik var.Yaz Kur’an kursuna devam eden Suriyeli minik Enver’in sınıfta balon patlayınca nasıl masanın altına girip için için ağladığını eşim anlatmıştı.Ben de burada pek çok yürek parçalayan hadiseye şahit oldum ama bugün öyle bir şey yaşadım ki ömür boyu unutmam:
Hanın kapısına gelip otel soran iki Suriyeli’den biri arkamdaki duvarda asılı duran kalpaklı Atatürk Portresi’ni göstererek birazda lakayt bir tavırla kim olduğunu sordu. Ben ‘’Mustafa Kemal ‘’diye cevap verince, oooo ‘’Mustafa Kemal Baaşa’’ diyerek sokak içinde duran beş altı kişiyi çağırarak onlara ‘’Mustafa Kemal Başa, Mustafa Kemal Başa ‘’ diyerek resmi gösterdi.Hepsi birden ellerini açarak fatiha okudular ve ardından emir almışcasına paşanın resmini askerce selamladılar.
Hem gözlerim doldu, gurur duydum hem de Gazi Paşa’nın kendi kanından gelip de O’na düşman olanlarını düşünüp bir Türk olarak utandım.
Mehmet Ali BULUT