Geçen yıl, “Tam rekabet piyasası ne kadar gerçektir ?” başlıklı bir yazı yazmış ve aksayan tarafları örneklerle açıklamıştım. Ancak gelen sorulardan anladım ki; ideal şeklini yeteri kadar anlatamamışım. Dolayısıyla, beklenen sonuçlara ulaşmak üzere nelerin yapılması gerektiği de bu yazının konusu oldu.
Önce tam rekabet piyasasının özelliklerinden başlayalım:
1- Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcının bulunması (atomisite koşulu) şarttır. Zira örneğin pirinç piyasasında çok sayıda alıcı ve satıcı varsa, herhangi bir pirinç üreticisi veya alıcısı piyasada oluşan pirinç fiyatını tek başına etkileyemez. Bu piyasada bir firma ancak piyasada oluşan fiyatı veri olarak kabul eder ve o fiyattan istediği miktarda mal satabilir.
2- Malın homojen olması (homojenlik koşulu) gerekir. Alıcılar bu durumda satıcılar arasında bir ayrım yapmazlar. Mal homojen (aynı) olduğu için bir tüketicinin piyasa fiyatından daha düşük veya bir üreticinin piyasa fiyatından daha yüksek bir fiyat talep etmesi mümkün olmaz. Zira bu piyasada oluşan fiyattan mal alacak çok sayıda alıcı, mal satacak da çok sayıda satıcı vardır.
3- Alıcı ve satıcıların piyasaya ilişkin tam bilgiye sahip olması (açıklık koşulu) gerekir. Örneğin aynı pirinci, bir satıcı kilosunu 25 TL’ye satarken, bir başkası 20 TL’ye satıyorsa ve alıcı bundan haberdar olmayıp 25 TL’ye satın alıyorsa, bu piyasa ile ilgili tam bilgiye sahip olmadığını gösterir. Dolayısıyla düşük fiyatlı pirinç alınarak yüksek fiyatlı olan düşürülmeye zorlanamayacağından piyasada tam rekabet gerçekleşemez.
4- Piyasaya giriş ve çıkışın serbest olması (mobilite koşulu) gerekir. Tam rekabet piyasasında bir firmanın piyasaya girmesine veya piyasadan çıkmasına ekonomik, yasal veya teknolojik bir engel bulunmamaktadır.
(Kaynak: Prof. Dr. Tümay Ertek)
Peki yukardaki tam rekabet piyasası şartlarına bizim ülkemizde ne sıklıkta rastlanıyor ? Bir kısmını ilk satırda belirttiğim eski yazımda aktarmıştım.
Devam edelim…
. Bizim piyasalarda az sayıda güçlü alıcı ve satıcı olduğu bilinen bir gerçektir.
. Malın homojen olmasına değil, farklılaştırılmasına yönelik çabalar vardır ki, fiyat farklılaşmasına dair haklı gerekçe sağlanmış olsun !
. Alıcı ve satıcıların piyasaya ilişkin tam bilgiye sahip olmaları zor olduğundan Ticaret Bakanlığı devreye girip yeni bir tebliğ yayınlamak zorunda kalmıştır. Yazının devamında bu konuda ayrıntılı bilgi aktaracağım.
. Piyasaya giriş her firma için o kadar kolay değildir. Güçlü satıcıların güçlü alıcılarla oluşturduğu iş ortaklıklarını kırmak ve araya girmek için büyük maddi fedakarlıklar gerekir ki, bunun da çoğu zaman ticari getirisi yetersiz kalır.
Bazı akademisyenlerin tarım ve hayvan ürünlerini tam rekabete en yakın piyasalar olarak göstermelerinin de uygulamada karşılığı yoktur. Örnek: yumurta, et ve süt ürünleri, muz gibi kategorilerde sık sık gördüğümüz zorlamalar…
Dolayısıyla tam rekabetin oluşabilmesi için varsayılan ‘atomisite’, ‘homojenlik’, ‘mobilite’ ve ‘açıklık’ koşullarının eksiksiz gerçekleştiği bir mal ve hizmet piyasasına örnek çok kolay gösterilemez. Bu koşullardan birinin veya birkaçının aksaması sonucu oluşan piyasaya ise eksik (aksak) rekabet piyasası denir.
Ülkemizde bu konuda iki olumlu gelişme vardır. Birincisi, pandemi döneminin de etkisiyle pazar payını artıran e-ticaret kanalının gelişmesidir ki; tam rekabet piyasasının en az 3 kuralına (atomisite, açıklık, mobilite) destek sağlamaktadır. Pazar payı arttıkça tesiri de artacaktır.
İkinci gelişme ise özellikle gıda fiyatlarının istikrara kavuşması ve alt gelir grubunun korunması açısından önemlidir. Tam rekabet piyasasının oluşması şartlarından ‘açıklık’ ilkesine, yani bilgi sahibi olmaya yardımcı fiyat bilgisi ve ürün özellikleri için bilgi desteği konusunda, yılın son günlerinde Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Perakende Ticarette Uygulanacak İlke ve Kurallar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Değişiklikle, yönetmeliğe “Veri Paylaşımı” başlıklı madde eklendi. Buna göre perakende ticaretin etkin ve sürdürülebilir rekabet şartlarına göre yapılmasına yönelik politikaların geliştirilmesi, kamuoyunun aydınlatılması ve tüketicinin fiyat karşılaştırması yapabilmesine imkan sağlanması amacıyla gıda perakende sektöründe şube sayısı 200’den fazla olan zincir mağazalar, satışa sundukları ürünler ile şubelerine ilişkin verileri Bakanlıkça belirlenen sisteme aktarmakla yükümlü tutuldu. Bu veriler ilgili kurum, kuruluş ve kamuoyuyla paylaşılabilecektir. (Kaynak: Anadolu Ajansı)
Sonuç olarak ; tam rekabet piyasaları için gerekli koşullardan bir veya birkaçının gerçekleşmediği durumlarda eksik rekabet piyasası gündemdedir ve yaygın olan da budur. Zira alıcı ve satıcı adedi yeterli olsa bile az sayıda alıcı ve satıcının piyasayı denetim altında tutması söz konusu olabiliyor. Mallar homojenlikten yoksundur. En azından dış görünüş olarak, ambalaj üzerindeki içerikler olarak, paketlemedeki farklılıklar olarak her üretici kendi ürününe artı değer katmanın peşindedir. Örneğin gıda sektöründe; “ev yapımı”, “çiftlik ürünü”, “doğal”, “yüzde 100” gibi boşlukta duran birçok ifade bu amaçla kullanılmaktadır. Yıllardır yazıyorum; UHT süte “yüzde 100 doğal” demek gerçek dışı bir ifadedir. Zira işlemden geçmiş olan bu ürün yüzde 1 bile doğal değildir. Sebep, kelime anlamında yansıtıldığı gibi “doğada bulunduğu şekilde” olmadığı içindir. Doğal olan ineğin memesinden alınan çiğ süttür.
Piyasaya girişler serbest gözükse de büyük sermaye desteği olmadan ürünü tüketici ile buluşturmak kolay olmaz. Fiyatı beğendirmek yetmez, alıcıyı tatmin edecek raf bedeli üzerinde de anlaşmak şarttır.
Tüketicinin piyasa koşulları hakkında tam bir bilgi sahibi olmaları şimdiye kadar kolay değildi. Ancak artık e-ticaret siteleri ve kıyaslamalı fiyatları yan yana getiren araştırma şirketlerinin siteleri bu açığı kapattılar.
İşin en acıtıcı tarafı, eksik rekabette fiyatların tam rekabet piyasasından daha yüksek oluşmasıdır ki, bunun da panzehiri geçen hafta açıklamaya çalıştığım private label uygulamalarıdır.