İstatistik; yaşamın her anında ve her faaliyetinde, alınacak kararların kalitesini artırmak üzere verilerin toplanması, sınıflanması, değişik zaman dilimleriyle kıyaslanması, sunulması, bilginin analiz edilerek yorumlanması sürecini belirleyen metodlar bütünüdür.
Daha kısaca; geçmişin verilerinden faydalanarak geleceği şekillendiren ve karar almada riski azaltan bir araçtır.
Bir tıp doktoru ile bir ekonomistin veya bir eğitimcinin faydalanma amacı da benzerlik gösterebilir. Ancak istatistiğin birçok alanda kullanılması, her alanda aynı yöntemlerin, aynı biçimde kullanılacağı anlamına gelmez.
Bunun için sektörle uyumlu, daha iyi düşünebilmek isteyen herkes yeterli istatistiksel bilgi, görüş ve beceriyi elde etmelidir. Elbette faydalanılan alt yapı da sağlam olmalıdır.
Evet, arzu edilen budur. Ancak tarımın ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu bilmemize rağmen aksiyona geçmede çok yeterli olamıyoruz.
Neden ?
Geçmiş istatistiklerde eksikler var da onun için…
Oysa özellikle ülkemizde AB çalışmaları kapsamında istatistik biliminin önemi giderek artmaktadır.
Bu durumda hakeme başvurup, AB İlerleme Raporu 2018’den bize ait görüşleri öğrenmek isabetli olacaktır.
Raporda; ”Tarım istatistikleri alanında, 2001’den beri genel tarım sayımı yapılmamıştır. Hayvansal üretim, süt ve süt ürünleri istatistikleri mevcuttur. Ancak, tarım ve tarımsal girdi fiyat endeksi verileri için güncellenmiş ekonomik hesaplar henüz mevcut değildir” deniyor.
Soruyorum; 17 yıl öncesine ait verilerle bundan sonrasını doğru planlamak mümkün müdür?
Raporda; “Gelecek yıl, Türkiye’nin özellikle tarım istatistiklerinin oluşturulması için bir strateji belgesi hazırlaması gerekmektedir. AB politikalarıyla daha fazla uyum sağlanması için üretimden bağımsız desteklerin ve arazi esaslı ödemelerin çapraz uyum standartlarıyla ilişkilendirilmesi gerekmektedir” deniyor.
Bir tarım ülkesi için önemli gecikme değil mi ?
Raporda; “Veterinerlik politikasının AB müktesebatıyla tam olarak uyumlaştırılmasına yönelik çalışmalar artırılmalıdır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kimliklendirilmesine ve kayıt altına alınmasına devam edilmiştir. Kara ve deniz sınırlarında ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanında yer alan sınır kontrol noktaları hâlâ tam olarak işlevsel değildir” deniyor.
‘Et tüketimi’ konusunda bir yazıyı kaleme alırken çok zorlandım. Bırakınız bu günkü kırmızı et tüketimi rakamının tartışılır olmasını, geçmişten günümüze artış kaydettiği de kayıtlarda yer alan yanlış bilgiydi.
2000’li yılların en başında kişibaşı kırmızı et tüketiminin daha fazla olduğu konusunda yeterli tanık bulmayı başardım. Sebep; 2010 yılından önceki mezbaha dışı kesimlerin kayıt altına alınmıyor olmasıydı.
Raporda; “Tarımsal gıda işletmeleri için ulusal bir modernizasyon planı oluşturulması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Gıda işletmelerinin kayıt altına alınmasına ve onaylanmasına yönelik yeni kuralların uygulanması konusunda hâlâ kayda değer çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır” deniyor.
‘Merdivenaltı’ gerçeğini silmek üzere bu konuda acele etmemiz gerekiyor. Hem gıda güvenliğinin aksamaması, hem kayıt dışılığın önlenmesi, hem de işlenmiş ürünlerimize küresel itibar sağlanması açısından önemsenmelidir.
Ve de neticede geleceğimiz son nokta verimlilik artışı olacaktır.
Raporda; “Yem ile ilgili özel kurallar konusunda ilerleme sınırlı kalmıştır. Bitki sağlığı politikası konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Yeni gıdalar ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar) konusunda uyum henüz tamamlanmamıştır” deniyor.
Zaten bilinen bu konuların tartışmaya açık tarafı yoktur.
Zira hakemin kararı ‘ofsayt’ oluyor ve golümüzü vermiyor zaten !
Sonuçta; sağlıklı veri üretime doğru yön verir. Eksik veri ise yanlış yoldan götürür. Rekoltenin doğru tahminine yardımcı olacak istatistiksel alt yapı hatalı ise ne üretim ne de fiyatlar yönetilemez.
Hani enflasyonun temel nedeni gıda fiyatlarındaki artış ya, o zaman aceleye ihtiyacımız yok mu?
Tarımsal ürünlerde aracılar sorunu buz dağının görünen kısmıdır. Görünmeyen kısımda envanteri takip edememek, verimsiz lojistik sistem, ‘Ar-Ge’ de yetersizlik, teknoloji destekli olarak süreci yönetememek öne çıkıyor.