Tatlı telaş...

Hülya SEZGİN

Telaşlıyım... ancak tatlısından...

Her sergi öncesi ben bunu yaşıyorum. Yalnız ben değil sanırım tüm ressamlar yaşıyordur. Sergide görücüye çıkaracağım resimleri günlerce önce tek tek seçiyorum. Konularına, renklerine göre ayırıyorum. Büyük tablo şu yana, küçüğü bu yana…Bu tablo şunun yanına yakışmaz... Bu bununla uyum sağlamaz... Bir bir inceliyorum. 

“Sergi alanı ne büyüklükte? Kaç resim alır?”

Evimin salonunda koltuklara, sehpalara sıralıyorum resimleri. Her birine uzuuun uzun bakıyorum... 

Bu seçim bittikten sonra sıra geliyor onarım  işlerine. Her sergi dönüşünde  mutlaka bir iki zayiat veriliyor ister istemez. Kargo olsun, taşıyıcılar olsun senin dışında kişilerin… Senin ona ne kadar emek verdiğinden nasıl haberleri olacak?

Ve senin hayallerini, duygularını, düşüncelerini aktarmak için kafa patlattığından...  Günlerini, saatlerini onu düşünerek geçirdiğinden...  Karşısında “Acaba buraya ne yapsam? Nasıl yapsam?” diye saatlerce düşündüğünden...  Belinin, boynunun tutulup; elinin kopasıya ağrıdığndan... nasıl haberleri olacak, nerdeeen haberleri olacak...

Işin mutfağından bihaberler. Tabloları atı atıveriyorlar oradan oraya...

Işte o yüzden ya çerçevesi kırılıyor. Ya tuvaline sert bir cisim denk geldiyse zedeleniyor. Ya da boyası çiziliyor, çıtası çatlıyor... Hadiiii tek tek bunları elden geçir. Onarımını tamamla. Asmak için teli yoksa tel çak... Elde çekiç, tel, kargaburnu.... 

Allahtan artık çerçeve yaptırmıyorum. Tuval çıtalarımın enleri biraz geniş. Onu da kahverengiye boyadım mı tamamdır... 

Zaten genelde satın alan kişi kendi zevkine göre çerçeve yaptırıyor. Kimi düz... kimi klasik oymalı... Benim yaptırdığım çerçeve gönüllerine hitap etmezse söküp atıveriyorlar. 

“E bir çerçeve değil mi?” deyip geçmeyin. Sakın ha ucuz da sanmayın!.. Hele bir de paspartulu ise, yani çift çerçeve ise fiyatı ikiye katlanıyor. Bir de az önce anlattığım gibi sergi dönüşü kırılma riski var. Zaten pek çok ressam arkadaşım da artık benim gibi yapıyor...

İşte şimdi tam da bu ateşli çalışmanın ortasındayım. Yorulmaz mıyım hiç! Elbet yoruluyorum. Ama ayrı bir keyif, ayrı bir heyecan... Hiç mi hiç şikâyetçi değilim bu zorluktan. Mutlulukla; bebeğine  özen gösteren anne şefkatiyle yapıyorum bütün bunları...

İstanbul Lütfü Kırdar İç Mimari Dekorasyon & Sanat Fuarı Niş Art Gallery'nin standında 26/29 Mart günleri arasında sergi açacağım. Tüm bu telaş onun için. Siz bu satırları okurken ben sergide, resimlerimin başında olacağım. Yolu düşeniniz olursa beklerim...

Tüm bu emeklerimin semeresini  ise sergide göreceğim. Sergiyi gezenleri ve resimleri beğenenleri gördükçe yorgunluğum geçecek. Mutluluktan uçacağım... Tablolarımdan satılan olursa “Güle güle iyi günlerde seyretsinler duvarlarında, kıymetini bilsinler.” diye içimden dua ederek kızını evlendiren anne gibi tablolarımdan yüreğim buruk ayrılacağım...

Hülya Sezgin hulyasezgin@hotmail.com