Meral Akşener’in, Perşembe günü 6’lı masa toplantısından hemen sonra, gece yarısı Başkanlık Divanı'nın toplanması akabinde Genel İdare Kurulu ve İl Başkanları'nın toplantıya çağırılması olacakların habercisi gibiydi.
Akşener, "Görüş ve önerilerimiz kesin bir biçimde reddedildi. Bu aşamada 6'lı masa bir ortak akıl platformu olmaktan çıktı." diyordu. Dayatmalara boyun eğmeyeceklerini söylüyordu...
Fakat bu kadar sert açıklamayı da kimse beklemiyordu. Akşener'i bu noktaya getiren neydi? Ne sebep olmuştu bu kadar sert açıklamaya?
Konuşmayı dinleyenlerin yüzünde bir şaşkınlık, bir hayal kırıklığı vardı. Herkes birbirini arıyor, bu açıklamaya neyin sebep olduğunu anlamaya çalışıyordu…
Kılıçtaroğlu’nun cevap niteliğindeki açıklamaları başta soğukkanlı gibi görünse de verdiği mesajlar açısından Akşener’inkinden daha yumuşak değildi.
Yandaş klavye kahramanlarında alışık olduğumuz saldırılar bu cephede de başlamıştı. "Meral Akşener altın masayı terk etti. Kendi ayağına kurşun sıktı! AKP ve Saray yandaşlarının ekmeğine yağ sürdü!"
Saldırıların ardı arkası kesilmiyordu. Öteden beri "Kazanacak aday!" vurgusu dikkate alınmıyor, “Zaten öteden beri masayı dağıtmak istiyordu, amacına ulaştı.” denebiliyordu.
Kurallar neydi? Ortak mutabakat metninde neler yazıyordu? Bundan önceki toplantılarda gündem nasıl belirleniyordu? Görüşme usulü nasıldı? Kararlar nasıl alınıyordu? Burada kararların oy birliği ile alınması esas değil miydi?
Bundan önceki toplantıda ev sahibi, diğer liderleri ziyaret ederken gündemle ilgili görüşleri alıyor muydu? Bu toplantı öncesi gündem konusunda görüşler alınmış mıdır? Bu toplantı öncesi neden alınmadı? Liderler adaya açıklamasını seçim takvimini açıklanmasından sonra yapmayacaklar mıydı? Geçmişteki görüşmelerde Saadet Partisi'nin istemediği bir madde mutabakat metninden çıkarılmamış mıydı? Bu toplantıda neden karar 5 imza ile ilan edilmek istendi?
Aday ismi konuşulduğunda Kılıçtaroğlu adaylıkla ilgili herhangi bir şey söylemiyor. Temel Karamollaoğlu Gültekin Uysal'a bakıyor ve ilk açıklamayı onun yapmasını istiyor. Gültekin Bey, "Adayımız Kemal Bey" diyor. Daha sonra sırasıyla Babacan, Davutoğlu ve Karamollaoğlu gerekçeleri uzun uzun anlatıyor ve "Adayımız Kılıçdaroğlu" dediklerini öğreniyoruz.
Bu toplantıda aday ismi konusunda neden en çok oyu olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun fikrini sormak yerine en az oyu olan, önce de tavrı belli olan partinin lideri Gültekin Uysal'ın fikri sorulur?
Akşener daha önce "Karamollaoğlu'na bizim elimizdeki değerlendirmeler Kemal Bey ile kazanamayacağımız yönünde ağırlık kazanıyor." diyor. Bu itiraz Temel beye söyleniyor. Ancak, onun diğer liderleri söyleyip söylemediği bilinmiyor.
Akşener’in fikri sorulduğunda masada Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimlerini dile getiriyor. Her iki ismin de anketlerde açık ara önde olduğu malumunuz.
Kılıçdaroğlu "Başkanlar görevlerine devam edecek" diyor.
- "O zaman kısa zamanda bir anket yaptıralım, sonuçlarına göre hareket edelim"
- "Ankete gerek yok!"
- "6 partinin üyelerinin tamamına soralım. Üyelerin görüşü doğrultusunda hareket edelim."
- "Gerek yok"
Akşener, "Ortak karar almamız gerekmez mi? Benim bunu teşkilatlarımı danışmam lazım."
- "Teşkilatınızdan yetki almadınız mı?"
- "Biz zaten ‘Tek adam’ zihniyetine karşı kurulmuş bir bloğuz. Bunu teşkilatlarımla istişare edip danışmam gerekiyor."
Kılıçdaroğlu; "O zaman biz, beşimiz imzalayalım."
Akşener, "Ben masadan kalkayım o zaman?"
- "Siz bilirsiniz!"
Akşener masadan kalkıyor…
O ana kadar kararlar oy birliğiyle alınırken o andan sonra oy çokluğuna dönüşüyor. Burada karşılıklı çok tatsız ifadelerle ortam sertleşiyor. Bu dayatma tavrı ortamı daha da geriyor. Akşener’le görüşme öncesinde diğer liderler arasında bir uzlaşma olduğu anlaşılıyor.
6'lı masa ya da Millet İttifakı'nın İYİ Parti dışındaki bütün bileşenlerinin CHP listelerini seçime gireceği önceden biliniyor. Bu liderler kendi aralarında adayın dillendirilmesi konusunda da değerlendirme yapmışlar. Milletvekili sayılarını belirlemişler. En azından "bizim adayımız bu" diyebiliyorlar.
"İYİ Parti buna itiraz etmez. Sayın Akşener de evet!" düşüncesiyle bir oldubittiye getirmeye çalışmışlar.
Kılıçdaroğlu'nun altını masa dışındaki diğer gruplarla görüşmesi tesadüf mü? Böyle bir ihtimalin olacağını düşünmediği söylenebilir mi?
Burada görünmeyen gizli bir oyun var. Olayın geri planında mevcut sistemden beslenen oyun kurucular sistemin zarar görmesini istemiyor. Cumartesi günü ortamı yumuşatmak amacıyla Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun Akşener’le görüşme talepleri kimler tarafından nasıl engellendi?
Belediye Başkanı'nın ortamın yumuşatma nezdindeki girişimleri birileri tarafından sabote ediliyorsa bunun arka planına da bakmak gerekmez mi? Bu işbirliğinin bozulması kimin işine yarıyor?
Millet İttifakının ortak adayı olarak CHP’den seçilen Belediye Başkanları, ittifakın değil de CHP’nin Belediye Başkanları mı? O belediye Başkanları hangi partilerin desteğiyle seçilmişlerdi?
CHP’den aday gösterilen Belediye Başkanları Millet İttifakı'nın değil de CHP’nin Belediye Başkanları oluyorsa, öyle görülüyorsa Kemal Kılıçdaroğlu aday gösterilir ve kazanırsa Millet İttifakı'nın değil de CHP'nin Cumhurbaşkanı olarak görülmeyecek mi?
Beş yıl önce demokrasi adına girişimde bulunulduğu söylenirken, gerçekten demokrasi mi düşünülmüştü? Yoksa bir tefeci mantığı mı ön planda tutulmuştu? Yani demokrasi adına destek verildiği söylerken zihnen tefecilik mi yapılmıştı? Demokrasi adına destek verilen partileri tahakküm altına almak gibi bir ajanda mı vardı? Bu anlayış kurumsal varlığınıza haksızlık olmaz mı?
Gelelim asıl soruya. Bu açıdan bakıldığında Kılıçtaroğlu o masaya anlaşmak için mi geldi? Meral Akşener o masadan kalktı mı, kalkmaya zorlandı mı? Usul adap ve edep neleri gerektiriyordu? Dışlanan siz olsaydınız ne yapardınız?
Yola hangi idealler için birlikte çıktınız? Hangi beklentiler için yolda bulduklarınızla değiştiniz?
Masaya başka bir ajandayla oturuyorsanız, orada samimiyetten söz edilebilir mi?