Hepiniz hatırlıyorsunuz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bir vakitler şiir okudu diye uyduruk gerekçelerle yargılanmış, bu yargılama sonucunda hapse girmiş ve siyasi haklarına kısıtlama gelmişti. Daha sonra CHP'nin desteği ile bu kısıtlamaları kaldırılmış ve bugünlere gelerek cumhurbaşkanı olmuştur.
O dönem bir vatandaş olarak Recep Tayyip Erdoğan'a yapılanlar bana hiç doğru gelmemişti. Demokrasiye ve insan haklarına hiç yakışmıyordu. Bir insanın siyasetteki yürüyüşünün suni nedenlerle engellenmesi doğru değildi.
Sayın Erdoğan'la aynı liseden mezun olmuştuk. O imam hatip lisesini bitirdikten sonra benim mezun olduğum Eyüp Lisesi'ne gelerek fark derslerini vermiş ve bir diploma da benim okuduğum liseden almıştı.
Onun Pınarhisar Cezaevi'nde yattığı dönemde ben de "Eyüp Lisesi'nden Yetişenler Derneği"nin başkanlığını ve kurucusu olduğum "Eyüp Lisesi Eğitim Vakfı"nın başkanvekilliğini yürütüyordum.
Bir insan, bir vatandaş, bir okuldaş olarak kalktım Pınarhisar Cezaevi'ne "Allah kurtarsın"a, cezaevinden çıktıktan sonra da Ümraniye'deki evine "geçmiş olsun"a gittim. Ondan sonrada herkes siyasi yasaklı olduğu için ondan uzak dururken onu Eyüp Lisesi'nde yapılan "Geleneksel Pide Günü"ne davet ettim. O da sağolsun Avrupa'daki programını değiştirerek gece yarısı Türkiye'ye döndü ve pide günümüze katılarak yaklaşık 2500 kişi ile beraber oldu ve onlara hitap etti.
Ben ne bir Milli Görüşçüyüm, ne muhafazakar dindar bir siyaset çizgisinden geliyorum ne de onunla siyasal fikir birlikteliği içindeyim. Sadece bir insan ve vatandaş olarak ona haksızlık yapıldığını gördüm ve hissettim bunun üzerine kendisine yapılan haksızlığı alenen ifade ettim.
Sayın Erdoğan'da, o günlerde yapılan haksızlıklardan, hukuksuzluklardan, insan hakları ihlallerinden ve düşüncelerin kısıtlanmasından son derece rahatsızdı.
Daha sonra siyasette önünün hukuken açılması ile büyük başarılar elde etti ve cumhurbaşkanlığı makamına kadar yükseldi.
Ancak şimdi üzülerek görüyorum ki; şikayetçi olduğu hususların tamamını kendi yapar oldu!
Siyasetin bir kürsü dokunulmazlığı vardır. Siyasi Partilerin Genel Başkanlarının konuşmaları hapis sopası ile kısıtlanmaya kalkılırsa demokrasi rafa kalkar. Bugün siyaset dili çok üzücü ve yaralayıcıdır. Cumhurbaşkanlığı makamının birleştirici ve bütünleştirici olması gerekir.
O sebeple Sayın Cumhurbaşkanı'na yıllar önce şikayetçi olduğu konuları hatırlatmak isterim. Ne oldu da, siz size yapılan hataları bugün diğerlerine yapar oldunuz?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e karşı tavrınız kanaatimce hiç doğru değildir. Dün nasıl size yapılanı kabul etmemiş ve itiraz edip uğradığınız haksızlıklar nedeni ile size destek vermişsem bugünde aynı nedenlerle Meral Akşener'e destek veriyorum... Onun siyasi yürüyüşünde karşılaştığı engelleri yakından biliyorum.
Bırakın siz kendinizi yargının yerine koymayın! Hapise atmak sizin göreviniz değil... Üstüne ben bir de "İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi"yim... Şahsen bu konu ile ilgili fevkalade üzgünüm. Sizin de beni ve benim gibi düşünenleri anlayacağınızı ümit ediyorum.
Umarım Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak biz de dahil olmak üzere bütün vatandaşlarımızı kucaklarsınız... Çünkü bizler hepimiz vatansever, milliyetsever insanlarız, devletimize bağlıyız, ülkemizin bekası gerçekten söz konusu olduğunda bayrak altında toplanmaktan ve can vermekten çekinmeyiz.
Bir okuldaş olarak bunları hatırlatmak isterim...