Merhum Süleyman Demirel güldürerek verdiği çok zekice hazır cevaplarıyla akıllarda kaldı. Bunlardan birini bugünlerde sıkça anıyorum:
Demirel'e bir gazeteci sorar;
"Sayın Demirel, Türkiye'nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?"
Demirel: Tek kelimeyle özetlersek, İyi…
Herkes şaşırır, Demirel mevcut duruma iyi demiştir sonuçta. Ama devam eder.
Demirel: Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz "iyi değil"…
Bugün de ülkemizin durumu için bana aynı soruyu sorsalar aynı cevabı veririm.
Hatta üç kelimeyle özetlememi isterseniz “hiç iyi değil…” derim.
* * *
İYİ PARTI’NIN KARARI İYİ Mİ KÖTÜ MÜ?
İYİ Parti’nin Mart 2024 yerel seçimlerinde ittifak ve iş birliğine kapıları kapatıp, bütün il ve ilçelerde tek başına seçime girme kararı aldı. Şimdi bana sorsanız,
Tek kelimeyle özetlerseniz "İYİ Parti’nin kararı iyi mi kötü mü?" diye. Cevabım:
Tek kelimeyle özetlersek, "Kötü..."
Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz "kötü değil..." olur.
"Üç kelimeyle özetlersek" cevabımın ne olacağına halen karar veremedim.
* * *
TEK KELİMEYLE KÖTÜ
İyi Parti’nin kararı tek kelimeyle "kötü" denebilir. Çünkü mevcut sistem ittifakları zorunlu kılıyor.
Cumhurbaşkanı seçimlerinde yüzde 50+1 zorunlu ve tek başına herhangi bir parti adayını seçtirecek kadar oy alamıyor. Bu yüzden ittifak zorunlu. Nitekim Cumhur İttifakı R. Tayyip Erdoğan’ı seçtirebilmek için Hüdapar ve Yeniden Refah Partisi’ne bile kucak açtı.
Millet İttifakı dağılırken, Cumhur İttifakı devam ediyor.
Yerel seçimlerde de il veya ilçe bazında çoğu zaman iki güçlü aday çekişir. Adayların partisi yanında kişiliklerinin de önemli olduğu seçimlerdir bunlar.
Bu bakımdan en sembolik iki büyük şehirde İstanbul ve Ankara’da geçen seçimde Millet İttifakı (CHP+İYİ Parti) adayı olarak seçilen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın kimlikleri önemli olacak. Son yerel seçimlerde CHP’ye geçen diğer büyük şehirlerin çoğunda da benzer durum geçerli olur.
Bu durumda İYİ Parti seçmeninin (en azından bir kısmının) mevcut başkanlar için oy kullanma ihtimali yüksektir.
Diyelim ki İstanbul ve Ankara belediyelerini yine mevcut başkanlar bu defa CHP adayı olarak kazanırsa "demek ki İYİ Parti oyları önemsizmiş" algısı oluşur.
Tam tersi bu belediyeleri AKP adayları kazanırsa sorumlu olarak İYİ Parti gösterilir.
İşte bu gerekçelerle İYİ Parti teşkilatlarının üçte ikisi ile 50 kişilik Genel İdare Kurulu’nun 14 üyesi de "Yerel seçimlerde İYİ Parti’nin taleplerine olumlu yaklaştığı taktirde CHP ile işbirliği yapılmalı" kanaatini bildirdiler.
* * *
KÖTÜ DEĞİL
İYİ Parti’nin kararı "kötü değil..." cevabı da hepten haksız değil.
Çünkü İYİ Parti kurulalı 6 yıl oldu. Bu süreçte şartlar zorladığı için hiç tek başına seçime giremedi. Bir siyasi partinin siyasi kimliğini geliştirmek için tek başına seçime girmek istemesi anlaşılır bir durumdur.
Üstelik son yerel seçimlerde İyi Parti CHP ile kârlı bir işbirliği yapamadı. Sadece 20 civarında küçük belediye kazanarak "çırak çıktı".
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Meral Akşener’i ziyaretinde, "kazan/kazan" yöntemine göre makul bir teklifle de gelmediği anlaşılıyor.
Türkiye’nin sosyolojisi belli. Sağ seçmende "asla CHP’ye oy vermem" diyen kesim çok ağırlıklı. Bu yüzden İYİ Parti doğal gelişme alanları olmasına rağmen İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde beklenen gelişmeyi gösteremedi.
Bu bölgelerde milliyetçi ve muhafazakâr kesim üzerinde AKP ve MHP etkili. Bu kesim hamasi nutuklar ve PKK öcüsü ile kolayca manipüle edilebiliyor.
Milliyetçi/ muhafazakâr seçmen üzerinde CHP’li adaylara HEDEP seçmeninin de oy vermesini, AKP’nin güçlü propaganda makinesi CHP/PKK işbirliği diye tanıtıyor ve etkili oluyor.
AKP eski "Merkez Sağ" partileri eritti ve bünyesinde etkisizleştirdi.
İYİ Parti Türk siyasetindeki bu boşluğu doldurmak ve merkezde konumlanmak istiyor. Ama CHP ile işbirliği yaptığı için merkezdeki boşluğu dolduramadığını düşünüyor.
Bu yüzden İYİ Parti ile buralardaki AKP ve MHP’ye oy veren seçmen arasında yeterli geçirgenlik sağlanamadı.
Bu sebeplerle İYİ Parti’nin 50 kişilik GİK’inde 35 kişi ittifaklara kapıyı kapatan karara imza attı.
* * *
MEVCUT ŞARTLAR
AKP iktidarlarında şartlar çok değişti. Demirel’in tapulu arazisi işgal edildi. Devlet adeta "parti devleti" oldu. MHP, AKP’nin kayıtsız şartsız destekçisi oldu.
Eski merkez/ merkez sağ yerine günümüzün şartlarına uygun, milliyetçi damardan güç alan bir merkez yapılanması oluşturmak ve buna uygun söylem geliştirmek gerekiyor.
İYİ Parti’nin tüzüğünde kendisini tanımladığı gibi bir parti olması ve milliyetçi, muhafazakâr, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi talep eden kitleleri kendisine çekmesi gerekiyor.
İYİ Parti’nin seçmen kitlesinin çoğunluğu -CHP’nin de güçlü olduğu- sahil bölgelerindedir. Bu bölgelerdeki seçmen profili seküler milliyetçi, Atatürkçüdür. Bu seçmen kitlesi dindardır fakat İslam’ı anlama ve yaşama tarzı, akıl ve bilim ışığında olup, cemaat ve tarikat etkilerinden uzaktır.
İYİ Partinin sahillerdeki seçmen kitlesi CHP kitlesi ile geçirgenlik içinde. Arada bir kesim şartlara göre CHP veya İYİ Parti’ye destek olmakta.
Ayrıca İYİ Parti’nin oyları belli il ve ilçelerde toplanmış değil. Seçmen çoğunluğunu sağladığı il ve ilçe sayısı çok az.
* * *
Bu şartlarda İYİ Parti çok cesur ve riskli bir karar aldı. Alınan bu kararı Genel Başkan Meral Akşener "Bu mücadeleyi başkasının yazdığı senaryoya figüran olmadan, özü (kendi) başımıza hür ve müstakil olarak vereceğiz" diye açıkladı.
Akşener "bugünden sonra da bizi gül bahçeleri beklemiyor" diyerek İYİ Partililer'i kendilerini bekleyen zorlu bir mücadeleye çağırdı.
Bu kararın yerel seçimlere yansıyacak sonucunun hayırlı olmasını diliyorum...